Ey İstanbul! Yön bilmez bir rüzgâr eser başının üstünde Sisler süzülür yavaş yavaş denizinin üzerinden
Ey İstanbul! Yön bilmez bir rüzgâr eser başının üstünde
Sisler süzülür yavaş yavaş denizinin üzerinden
Yağmur damlaları okşar, ıslatır her yerini
Bu şehir sahipsiz, kurtlara yem olan kuzu misali
“Nerededir efendim İmam Mehdi?” sormaz mısın kendine?
Bu kadar renk taşırken bağrında
Her türlü bilmeze kapılarını açık tutarken kendini
Hayat gayen ve yolun meçhul görünürken
Sabahın ilk ışıklarında mübarek bir selam ile uyanmak rüya
“Neden efendim?” deme hakkın var mıdır kendine?
Hareket yoğundur caddelerde
Anlamı yitik hayatlarla, ölümlerle
Daracık sokaklar geçit verirken zamana
Her haber, her gündem sıcacıktır sende
Ne kadar merak edilir İmam Mehdi efendim nerede?
Gözlerin arar, binlerce soruların cevaplarını derin
Dudaklarından dökülür tane tane kaygıların
dilinin altında binlerce düşüncelerin
Kalbin meşguldür, darmadağınıktır binlerce hesaplarla
Bir hesap açılmaz, bir soru gelmez, “ Niçin İmam Mehdi?” ile.
Kalpler tükenmiştir, beklentilerin çokluğundan
İnsanlar ağlar, hırslarının zorluğundan
Eğlenirler pervasızca, orada burada
Oysa müjdeler değildir ahiretten
Bir gözyaşı, bir gayret, bir dakika esirgenir efendisinden.
Binlerce insan doğar sende
Her gün, binlerce ölür insan
Kederlerinin ahı gökleri delecekken
Nerede ararsın dermanını, dermanın nerede
Yoksa İstanbul bilmez mi, dermanı İmam Mehdi efendisindedir?
Hatemi Enbiya okşamasın mı kederli başını,
Natık-ı Kur’an Ali’nin nefesi kuşatmasın mı seni,
Fatıma’nın yanık bağrı seninle olmasın mı teselli,
Seni saran denizlerinden, adalarından ey İstanbul!
İmam Mehdi gelmesin mi yedi dağın arasından efendim?
Ellerinin arasına al başını, bir düşün derince
İmam Mehdi varken, daha kimi beklersin ey İstanbul?
Niçin, neden, nasıl soruları kimin için?
Rabbin vaad etmişken, peygamberin müjdelemişken
Daha ne kadar bekleyeceksin, bilinen cevap ile.
Sorunlarla, kederlerle, hırslarla yorulmadın mı ey İstanbul?
Her zaman genç kalacağını düşünen nefisler gibi,
Boş vaatlerde bulunan tağutlar gibi
Deli misin, dalgalı mısın, kanacak mısın?
Garanti yok, her daim var olmayacaksın, kendine gel İstanbul!
Her gün sallanırken deprem, terör, trafik ve bilmem ne ile
Binlerce soruların altında kalacaksın
Oysa kocaman da olsan fanisin sen,
Bağrını açsan duyarsın sıcak ve samimice
Rahman zulmetmez, yazık etme ey İstanbul kendine!
Bir şartla ebedi olursun, sarılırsan Bâki olana,
Efendim İmam Mehdi’yi beklersen doya doya
Ayağa kalkar ve itaat edersen ona
İşte o zaman cennet şehirlerinden birisin İstanbul.
Yeter ki efendinin çağrılarına cevap ver ey İstanbul!
İmam Mehdi (as) İstanbul’da, köprübaşında tek
Hayal etmek bile çok güzel, kim bilir belki bir gerçek
Sen ona kollarını aç, yüreğini aç, ölene dek
O rahmet Peygamber’in, rahmet varisidir
Yanarsan onun hasretiyle ey İstanbul!
İcabet etmez mi İmam Mehdi efendim?
Zeynep Işık