En çok beklemek yakıştı şu ömrüme. Sayılı günlerime, sayısız nağmeler yakıştı.
Gözlerime en çok hüzün yakıştı. Çaresiz ağlamalarımın ardına düşmüş duam yakıştı.
Harap olmuş zihnime, en çok da seni düşünmek yakıştı.
Ağlayarak biriktirdiğim her ne varsa senin adınla bana o yakıştı.
‘Ey yüreğim!’ demiştim ya sana, bu kalem tutan ellere ilham olan o güzel bana çok yakıştı. Ahlar arasına serpişmiş isyanlarım ve hatta kabuk bağlamışken yaralarım, en çok da serzenişlerime cevap veren adın, ne de çok yakıştı.
Hiçler arasında tükenmeme izin vermeyen umutlarım, günahlarıma şahitlik eden gözyaşlarım arasında kalıp da, sana tutunmak benliğime çok yakıştı.
Kaybolmuşluğun arasında, kendimi sende bulmam, kılavuz olman yakıştı.
Keşkelerimin prangasından kurtulmaya çalışırken, satır satır dökülen kelimelerime, sözlerime ve yeminlerime en çok da seni beklerken biriktirdiklerim yakıştı.
Baharın kokusu, rüzgârın esintisi, güneşin ışıltısı, öten kuşların sesi gelmiyor sensiz, herkes ve her şey bekleyişteyken, arafta kalmış bu biçareye en çok da müjdeli intizar yakıştı.
Kimsesiz kalmış kalbimin sesini duy ey Sevgili, her yeni doğan güneşle beraber sönen sevincime beklerken kavuşmak yakışmaz mı ey İmam!?
Bu yolculuğuma en çok seni yoldaş edinmem yakıştı. Yarım kalmışlıklarımı, seninle tamamlamak, sana gelişimde en çok da sende kendimi bulmam yakıştı.
Ey Yaradanın vaadi! Zemheri soğukta titreyen ellerime, gelişin için ektiğim çiçekler yakıştı.
Esen rüzgâra, sokak sokak ıslık misali kulağa değen ikrar yeryüzüne çok yakıştı.
Adım adım zuhura giden ayaklara, bu toprağa basmak, her kum tanesinde seni arzulamak adın ile yakıştı.
Cemreler bir bir düşerken, aklıma, kalbime, dilime senin adını anmak yakıştı. İntizarı ferec diyen tüm sevdiklerine, mukaddes varlığın için can atmak yakıştı.
Gelişin için heyecanlanan bu kalbe, senin adın için atmak yakıştı.
Günler, saatler, yıllar tükenirken azar azar, bu uğurda yaş almak da, yaşlanmak yakıştı.
Ey kutlu müjdenin sahibi, ey Sahibe’z-Zaman (af), ey evimizin baharı, bizi kendimize getirecek senden başka neyimiz var ki!
Doğduğun gün için dualarla bir araya gelmiş yüreklerimize, “ne olursun gel!” diyen feryatlarımıza, bir ses vereceğin günün bekleyişi bize çok yakıştı.
Kavuşmaya layık olacağımız günün sabahına uyanmak duası ile.
Hoş geldin ey Yar!
Hoş geldin ey Bahar!