Sosyal Medya’da Yoksan Hiçsin!

Günümüzde en çok telaffuz edilen kavramlardan biri olarak medya; gazete, dergi, radyo, televizyon, internet gibi kitle iletişim araçlarının tümünü kapsayan genel bir tanım olarak kullanılmaktadır.

Genel ismiyle medya, insanların yaşadıkları dünyada ve çevrede ne olup bittiği konusunda bilgi aldıkları en temel araçtır. Gelişim süreci içerisinde kitle iletişim araçları, öncelikle haber alma ihtiyacına yönelik ortaya çıkmış olduğundan, medyanın da genel olarak bu yönde şekillendiğini söylemek mümkündür.

Günümüz koşullarında medya, kitleleri kanalize etme ve harekete geçirme açısından eşsiz imkânlara sahip, milyarlarca dolarlık bir sektör haline gelmiştir. Bir ülkede medyanın yansıttığı haberler, o toplumun gündemini oluşturmaktadır. Özellikle televizyon ve gazetelerin haberleri seçim ve sunuş şekli, bu gündemin oluşturulmasında önem taşımaktadır. Hangi haber ne kadar süreyle verilecek, hangi haber gündeme alınacak, hangisi alınmayacak, toplum neyle meşgul edilecek gibi soruların yanıtları, medya yöneticileri tarafından verilmektedir. Bu soruların yanıtlarına göre, ‘medyanın açtığı pencere kadarıyla’ toplumun dünyayı algılayışı şekillenmekte ve açılan pencere neyi ne kadar gösteriyorsa, toplum sadece onu görebilmektedir. Ancak televizyon ve gazetenin bu saltanatını, gelişen iletişim teknolojileri yıktı. Özellikle bilgisayar teknolojisine bağlı gelişen internet, artık hayatımızın her alanını kuşattı ve geleneksel medyanın karşısında, yeni bir medyanın oluşmasını sağladı: Sosyal medya…


Sosyal medyanın bir haber ve bilgi kaynağı halini almasıyla birlikte, gazete ve televizyonlar, toplumun gündemini belirleme yetilerini kaybetmeye başladı. Geleneksel medyanın tek yönlü gündem belirleme biçimine karşın, sosyal medyanın çift yönlü içerik belirleme biçimi ve bilgiyi yayma hızı, gündemi belirleme konusunda geleneksel medyanın tahtını yıktı. Hatta öyle ki, sosyal medya sadece toplum gündemini belirlemekle kalmıyor, gazete ve televizyonların da gündemini belirleyebiliyor. Yeni medyanın gelişiminden önce, haber olarak görülemeyecek birçok konu, sosyal medyanın gücü sayesinde, geleneksel medyada da kendisine yer bulabiliyor.


Medya patronlarının veya siyasi erkin kontrolünde, neyin ne kadar ve nasıl konuşulacağının belirlendiği ve gündemin bu doğrultuda oluşturulduğu eski medya düzeni, yerini, yeni medyanın gelişimiyle sosyal medya kullanıcılarına, yani bize bırakmıştır. Artık her sosyal medya kullanıcısı, birer medya patronudur. Özellikle siyasi iktidarlar, çoğu zaman toplumun ilgisini kendi faaliyetlerinden uzak tutmak için kitle iletişim araçları yoluyla, toplumun birtakım yapay gündemlerle meşgul olmasını isteyebilirler. Toplumun geniş kesimlerine hitap edebilen sosyal medyanın, siyasi hayatı ve demokratik işleyişi etkilememesi düşünülemez. Öyle ki, erişim kolaylığı bakımından düşünülecek olursa, bu mecraların önemi kat be kat artmaktadır.


Toplumların, kendilerini ilgilendiren konular hakkında tartışması, kamuoyu oluşturarak yöneticilerini yönlendirmesi ve siyasi katılımda bulunması, sistemin sağlıklı işlemesinin bir teminatıdır. Bireyler kendilerini ilgilendiren konular hakkında tartışıp, görüş bildirebilecekleri kamusal alanlara ihtiyaç duymaktadır. Ancak genellikle iktidarların ve sermaye sahiplerinin kontrolündeki geleneksel medya, yaptığı tek yönlü yayınlarla, kamusal olma görevini tam olarak yerine getirememektedir. Buna karşın sosyal medya, bireylerin birbirleriyle ve yöneticilerle olan iletişimini daha hızlı ve etkileşimli hale getirmiştir. Dünyada ve ülkemizde hızla yayılan sosyal medyanın, hiç şüphesiz iki öncü platformu var: Facebook ve Twitter…

Ancak Twitter, sosyal medya içerisinde, ayrı bir yere sahiptir. Facebook ve Twitter arasındaki en temel fark, kullanıcının Facebook’ta edilgen, Twitter’ta etken olmasıdır. Yani Facebook bize sınırlı bir alan sağlarken, Twitter daha geniş bir etkileşim alanı sunabilmektedir. Twitter, bize, çeşitli sorunlar ve olaylar karşısında örgütlenebilme ve birlikte hareket edebilme olanağı sunmaktadır. Bu örgütlü hareketler de dünya gündeminde önemli bir yer tutabilmekte, sosyal medyanın gündem belirlemede etkin olabileceği görülebilmektedir. Dünyada ‘Wall Street’i işgal et’ ve ‘Arap Baharı’ gibi olaylar, Türkiye’deyse ‘Gezi Parkı’ olayları sözünü ettiğimiz bu durumun en bilinen örnekleridir.

Tüm bu bilgiler ışığında kısa bir değerlendirme yapacak olursak, Türk toplumunun en yoğun kullandığı sosyal medya aracı olan Facebook, kullanıcısına zaten tanıdığı bireylerle iletişime geçme imkanı sunmaktadır. Yani etki alanı oldukça sınırlıdır. Twitter’sa daha geniş kitlelere seslenebilme özelliği sayesinde kullanıcısına, kamuoyu oluşturma açısından oldukça geniş bir etkileşim alanı sunmaktadır. Dolayısıyla, bizler, Türkiye şartlarında, sadece Facebook kullanarak, camiamıza ve toplumumuza katkı sağlama konusunda oldukça sınırlı bir yeteneğe sahibiz. Bu nedenle bizler, bir tercih olarak değil, zorunluluk olarak Twitter’da varlık göstermeli, sesimizi duyurmak için, bu platformda olabildiğince aktif olmalıyız. Aksi halde, sosyal medyayı, lise arkadaşlarımızı bulmaktan öteye, yararlı bir çalışma için kullandığımızı söylemek oldukça güç olacaktır.