.
.
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini ve kusurlarını araştırmayın…”
Hucurat / 12
Eskiden beri süre gelen bir konu ve tüm insanların içinde var olan bir duygudur “zan”.
‘Zan’ kavramı bazı hadislerde olumlu ve bazı hadislerde de olumsuz anlamlarda kullanılmıştır. Olumlu ve olumsuz kullanılma şeklini dikkate aldığımızda şu sonuca varırız: İslâm ahlâk kültüründe bir kimsenin kesin bilgisi olmamakla birlikte başka biri hakkında iyi kanaat beslemesine “hüsn-i zan”, kötü düşünce ve kanaate sahip olmasına “sû-i zan” denilir.
Aslında bu konu bir nevi pozitiflik ve negatif olmak ile bağdaşmaktadır. Çünkü bazı insanlar vardır sorunlara çözüm üretirler ve bazı insanlar da çözümlere sorun üretirler. Pozitif insanlar neşeli ve hemen hemen herkes tarafından sevilirler, negatif insanlar ise girdikleri ortama kara bulutlar gibi hava estirirler.
Hadislere göz attığımızda negatif düşünceye sahip olanlara örnek vermek gerekirse;
- İnsanlar içinde en kötü durumda olan, kötü zannı sebebiyle hiç kimseye güvenmeyen ve kötü ameli sebebiyle de hiç kimsenin kendisine güvenmediği kişidir.
Ya da pozitif düşünceli insanlara;
- Hüsn-ü zan da bulunmak, üzüntüyü hafifletir ve insanı günaha düşmekten kurtarır.
- Kim insanlar hakkında hüsn-ü zan da bulunursa onların sevgisini kazanır.
Şunu da unutmamak gerekir ki dinimiz her zaman hiçbir konuda aşırıya gitmememizi ve bilgi sahibi olmamızı emreder. Müminlere karşı hüsn-ü zan da bulunmalıyız ama özellikle din düşmanlarına karşı her zaman dikkatli olmalı ve suizan da bulunmalıyız. Özetle kardeş kardeşe karşı pozitif olmalı ama düşman karşısında uyanık olmalı ve saf olmamalıyız.
Doktorun kliniğinde oturmuş, annem için aldığım randevu saatinin gelmesini bekliyordum. Yan tarafımda oturan kadın; ‘Kim bilir bu doktorlar günde ne kadar da çok para kazanıyordur. Baksanıza günde en az elli kişi bile gelse kişi başı şu kadar paradan şu kadar eder’ diyerekten hesaplamaya başladı.
O kadının karşısında oturan yaşlı bir bey: ‘Niçin olaya farklı bakmayı düşünmüyorsunuz? Günde elli kişi ve elli kişinin ailesi günde rahat uyuyor, elli kişi iyileşiyor.’ dedi
Ben bu konuşmaları dinlerken yaşlı adamın sözünden sonra irkilip kendime geldim.
Yaşlı adam konuşmaya devam ediyordu: ‘Yanı başınızdan geçen pahalı bir araba sahibinin üçkâğıtçı, hırsız vb. olduğunu düşünmeyin. Zehir zıkkımı olsun bu mal mülk demeyin. Çok şükür vatandaşlarımızdan biri zengin olmuş, fakir değil, yol kenarlarında dilencilik yapmıyor, belki de aksine ailesinin fakir olanlarına yardım ediyordur vb. diye düşünün.’
Yaşlı adamın bu tarz konuşmaları sıra bekleyen insanları çok etkilemiş ve kendi içlerinde olaylara farklı pencerelerden bakma dersi olarak algılamışlardı bile.
İnsanları büyük kılan malı/mülkü değildir. İnsanları büyük karar kılan gönülleridir ki temiz kalpli insanın güzel gören gözleri vardır.
Onların çoğu, hiçbir dayanağı olmayan zandan başka bir şeye uymazlar. Zan ise, gerçek adına hiçbir şey ifade etmez. Hiç şüphesiz Allah, onlar ne yapıyorsa hepsini hakkıyla bilmektedir.