Düşünce | İslamî Araştırmalar

Hilal'i Görmenin Gerekliliği

"Hilali gördüğünüzde oruca başlayın ve hilali gördüğünüzde iftar edin (orucu bitirin)."

.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Derleyen: Ali Rıza Akbulut

Mütevatir ve çok sayılı sahih hadislere binaen, hem Ramazan ayına giriş, hem Ramazan bayramı ile orucu bitirmek hilâli görmek ile olmalıdır. Birkaç şaz hadiste Şaban ayının her zaman 29, Ramazan ayının ise hep 30 gün olduğu geçmişse de bu kısımdan olan rivayetler uydurmadır ve bu görüş, Şeyh Tûsî döneminden sonra tamamıyla terkedilmiştir. Bu görüşün tarihte kalmış az sayıdaki savunucularına "ashâb-ı aded" denmiştir. Bu makalede Hilâl'i görme hadisleri ışığında "30 günlük oruc"u zorunlu gösteren zayıf hadislerin reddini de işleyeceğiz.

Hilâli görmenin farz olduğu ile ilgili hadisler mütevatirdir. Hadislerdeki ‘iftar’ kelimesi orucu sonlandırmak demektir ve Ramazan'ın bitimine işaret eder. Hadislerden bir bölümünü getiriyoruz:

* İmam Ca'fer-i Sadık'dan (a.s.) sahih bir senetle aktarılıyor: Kendisine hilaller hakkında sorulduğunda şöyle buyurdu: "Onlar ayların hilalleridir. Hilali gördüğünde oruca başla ve onu tekrar gördüğünde iftar et (orucu bitir)."[1]

* Sahih bir senetle İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s.): "Hilali gördüğünüzde oruca başlayın ve onu gördüğünüzde iftar edin (orucu bitirin). Bu, kişisel görüşe ya da tahmine dayanmaz, ancak (gerçek) görülen hilale dayanır."[2]

* İmam Ca'fer-i Sadık'dan (a.s.): "Oruç, hilalin görülmesine bağlıdır; orucu bitirmek de hilalin görülmesine bağlıdır. Ancak, hilali görmek bir kişinin, iki kişinin veya elli kişinin görmesiyle gerçekleşmez (yani kesin ve güvenilir bir şahitlikle sabit olmalıdır)."[3]

* İmam Rıza'dan (a.s.): "Hilali gördüğünüzde oruca başlayın ve hilali gördüğünüzde iftar edin (orucu bitirin)."[4]

* İmam Ca'fer-i Sadık'dan (a.s.): "Hilali gördüğünde oruca başla ve onu gördüğünde iftar et (orucu bitir). Eğer güvenilir iki şahidin hilali gördüğüne dair şahitliği olursa, buna göre hareket et."[5]

* İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s.): Emirü'l-Müminin Ali (a.s.) şöyle buyurdu: "Hilali gördüğünüzde iftar edin (orucu bitirin)."[6]

* İmam Ca'fer-i Sadık'dan (a.s.): "Kıble ehlinden (Müslümanlardan) beklenen tek şey hilalin görülmesidir. Müslümanlar için hilali görmek dışında bir yol yoktur."[7]

Bu hadis açık bir şekilde, takvim hesabına uymanın batıl olduğunu, tek yapılması gerekenin hilal gözlemi olduğunu ortaya koymaktadır.

Şeyh Tûsî, Huzeyfe'nin rivayet ettiği "Ramazan ayı daima 30 gündür, asla eksilmez" (شهر رمضان ثلاثون یوماً لاینقص ابدا) hadisi hakkında şöyle yazmaktadır:

"Bu hadise çeşitli açılardan dayanarak amel etmek mümkün değildir. Bunlardan biri, bu hadisin metninin hiçbir derlenmiş temel kaynakta bulunmaması, sadece garip (tek ve nâdir aktarımlı şaz) rivayetler arasında yer almasıdır. Bir diğer sebep, Huzeyfe bin Mansur'un kitabında bu rivayetin yer almamasıdır. Oysa kitabı meşhur ve bilinen bir eserdir; eğer bu hadis sahih olsaydı, kitabına dâhil ederdi.

Üçüncü sebep, bu rivayetin farklı kelimelerle ve anlam bakımından çelişkili şekilde nakledilmesidir. Şöyle ki, Huzeyfe bazen bu hadisi Muâz bin Kesîr aracılığıyla İmam Ca'fer-i Sadık'tan rivayet etmektedir, bazen doğrudan İmam Ca'fer-i Sadık'tan nakletmektedir, bazen de herhangi bir vasıta olmadan doğrudan İmam'dan rivayet etmektedir. Hatta bazen de bunu kendi görüşü olarak ifade etmekte ve hiç kimseye isnat etmemektedir. Bu tür farklılıklar, bu hadisin güvenilirliğini sarsmakta ve ona dayanarak delil getirmenin zayıf olduğunu göstermektedir.

Dördüncü sebep ise, eğer bu hadis zikrettiğimiz tüm eksikliklerden uzak olsaydı bile, yine de tek bir kişinin (haber-i vâhid) rivayeti olurdu ve böyle bir rivayet ne kesin bilgi sağlar ne de amel etmeyi gerektirir. Tek kişinin rivayet ettiği haberler, Kur’an’ın zahirine ve mütevatir hadislere aykırı olarak delil olarak kullanılamaz. Ayrıca, eğer bu haber kesin bilgi veren bir delil olsaydı, içeriğinde hilallere dayanmaksızın sadece sayıya (30 gün) göre amel edilmesi gerektiğini gerektiren bir hüküm bulunmazdı."

Şeyh Müfid, ibn Şuayb’ın rivayet ettiği benzer içerikli hadisi aktardıktan sonra şöyle yazmaktadır:

"Bu, şaz (garip ve zayıf) bir hadistir ve hadis ehli nezdinde sabit değildir. Şiî fakihleri bu hadise itiraz etmiş ve şöyle demişlerdir: Muhammed bin Yakub bin Şuayb, babasından bu hadisten başka hiçbir rivayet nakletmemiştir. Eğer gerçekten babasından rivayette bulunmuş olsaydı, sadece bu tek hadisi değil, buna benzer başka rivayetleri de naklederdi ve tek bir hadisle yetinmezdi.

Ayrıca, Yakub bin Şuayb’ın (r.a.) bir eseri bulunmaktadır ve burada İmam Cafer-i Sadık’tan (a.s.) naklettiği tüm rivayetleri toplamıştır. Ancak söz konusu hadis bu eserde yer almamaktadır. Eğer bu hadis Yakub bin Şuayb’ın rivayetleri arasında olsaydı, mutlaka bu kitabında yer alırdı. Kitabında bulunmaması, bu hadisin uydurma olduğuna delalet etmektedir.

Bunun yanı sıra, bu hadisin içeriği, Ehl-i Beyt İmamlarının (a.s.) diğer sözleriyle çelişmektedir. Zira bu rivayette ‘Ramazan ayı 29 gün olabilir’ diyenler küçümsenmiştir. Çünkü "farz olan bir ibadet eksik olmuş olur" denmiştir. Hâlbuki sayının eksik olmasıyla bir fariza eksik olmaz. Örneğin yolculukta öğle namazının iki rekât olarak kılınmasının farz olduğu hâlde, bu farizanın eksik sayılmaması gibi. Yolculukta öğle namazı iki rekâta düşse de, farz olan miktar bir eksiklik değildir, sadece mukim hâlindeki namaza kıyasla yarıya inmiştir."

Nitekim diğer hadisler, Şaban ayının her zaman 29 gün, Ramazan'ın ise her zaman 30 gün olduğunu söyleyen bu birkaç hadisle çelişmektedir. Örnek olarak:

* İmam Ca'fer-i Sadık'dan (a.s.): râvi diyor ki: "Ramazan ayının hilali hakkında sordum. Şaban ayının 29'unda hilal görünmezse ne yapmalıyız?" diye sordum. O da şöyle dedi: 'Onu görmedikçe oruç tutma. Eğer başka bir beldenin halkı hilali gördüğüne şahitlik ederse, buna göre hareket et.'"[8]

* İmam Ca'fer-i Sadık'dan (a.s.): "İmam Ali'nin (a.s.) kitabında şöyle yazılıdır: 'Hilali gördüğünde oruç tut ve hilali gördüğünde iftar et (orucu bitir). Şüphe ve zandan sakın. Eğer hilal size gizli kalırsa, önceki ayı (Şaban ayını) 30 gün olarak tamamlayın.'"[9]

Bu rivayet, imamlarımızın ona hep müracaat ettiği İmam Ali'nin kitabında, Şaban ayının sonunun da hilâlle belirlendiği meselesinin yer aldığını iletir.

Yunus bin Yakub şöyle anlatıyor: İmam Cafer-i Sadık'a (a.s.) dedim ki: "Hilalin görülmesine dayanarak Ramazan ayında 29 gün oruç tuttum ve kaza etmedim." İmam (a.s.) buyurdu: "Ben de 29 gün oruç tuttum ve kaza etmedim."[10]

İlk dönem Şiî ulemasından ibn Davud Kummî, Şaban'ın 29, Ramazan'ın 30 gün olduğu nazariyesi ortaya çıkınca hemen buna tepki olarak bir reddiye yazmıştır. Şeyh Müfid ilk başlarda bu görüşteyken bu konuda bir risale yazdığı hâlde, sonradan bu görüşten dönüp bu görüşün aleyhine bir reddiye kaleme almıştır. Peki, az sayıdaki adetle bitirme rivayetleri nasıl uydurulmuştur? Gelin bu konuya değinelim.

Cahiliye döneminde ve İslam'ın ilk yıllarında, bazı gruplar Allah'ın varlığını inkâr ederken, bazıları ise şirk koşarak Allah’a ortaklar isnat edip, putlarını tapınılacak ilahlar olarak kabul ediyorlardı. Allah, kitabında çeşitli örnekler, deliller ve açık kanıtlarla bu düşüncenin temelsizliğini ortaya koymuştur.

İslam'ın ortaya çıkıp yayılmasından sonra, "zenadıka" adı verilen bir grup sahneye çıktı. Bunlar, önceki iki inanç sisteminin devamcılarıydı, ancak inançlarını açıkça dile getiremedikleri için İslam ve iman iddiasında bulunmak zorunda kaldılar. Ancak içten içe şirklerine bağlıydılar. Bu grubun İslam ve Müslümanlara verdiği zarar, doğrudan silah kuşanıp savaşa girişmelerinden daha büyük oldu. Dinin kisvesine büründüler, fakat aslında dinden uzaktılar. Korkusuzca entrikalar çevirdiler, saf insanların zihinlerini karıştırdılar ve batıl inançları dine soktular.

Bu bağlamda şöyle bir olay anlatılır: Muhammed bin Süleyman Kûfe valisi olduğu dönemde, Abdülkerim bin Ebü’l-Avca adındaki bir zındık yakalanıp idam edilmek üzere huzura getirildi. Ölümle yüzleştiğinde oradakilere şöyle dedi:

"Beni öldürmekle bu mesele sona ermeyecek. Allah’a yemin ederim ki sizin kitaplarınıza dört bin sahte hadis ekledim ve bunlar şu anda tamamen yayılmış durumdadır."

Taberî'nin nakline göre, bu sözlerine şu ifadeleri de eklemiştir:

"Dört bin sahte hadis uydurdum; bu hadislerle helali haram, haramı ise helal kıldım. Allah’a yemin ederim ki, öyle hadisler uydurdum ki, siz oruç gününüzde iftar ettiniz ve bayram gününüzde oruç tuttunuz!"

Büyük astronom ve bilgin Ebû Reyhân el-Bîrûnî, bu entrikayı fark etmiş ve buna karşı uyarmış, hilâli görmenin gerekliliğini vurgulamıştır. Onun uyarısına tabi olarak Şeyh Tûsî de, Tehzîbü’l-Ahkâm adlı eserinde bu tür sahte hadisleri reddetmiş ve bunların uydurma olduğunu savunmuştur.

Allame Meclisî de Bihâr'da, ashab-ı adedin yöntemini dile getirip Şaban'ı 29, Ramazan'ı 30 gün ilan eden birkaç rivayetin Abdülkerim ibn-i Ebi'l-Avcâ adındaki zındık tarafından uydurulduğunu dile getirmiştir.[11]

- - - - - - - - - - - -


[1] et-Tehzîb c. 4 s. 156 h. 443
[2] (el-İstibsâr, c. 2 s. 63)
[3] (Tehzîb ül-Ahkâm c. 4 s. 156)
[4] (Vesâil üş-Şia, c. 10 s. 253)
[5] (el-İstibsâr, c. 2 s. 63)
[6] Vesâil üş-Şia, c. 10 s. 254
[7] (el-Kâfî, c. 4 s. 77)
[8] (et-Tehzîb, c. 2 s. 64 h. 206)
[9] el-İstibsâr, c. 2 s. 64
[10] Şeyh Tûsî, Tehzîbü’l-Ahkâm, c. 4, s. 158, Dâr el-Taâruf, Beyrut
[11] Bihâr ul-Envâr, c. 55 s. 354-357