.
.
Hz. Hüseyin (as) ve Şehid Seyyid Nasrallah Tarihi ve Modern Bir Karşılaştırma
Hz. Hüseyin (a.s.), İslam tarihinin en önemli figürlerinden biridir ve Ehl-i Beyt’in (a.s.) mensubu olarak siyasi, dini ve ahlaki liderlik anlayışıyla öne çıkmıştır. Kerbela Savaşı'nda adalet, özgürlük ve iman uğruna verdiği mücadele, tarih boyunca çeşitli hareketler için bir ilham kaynağı olmuştur. Şehid Seyyid Nasrallah ise modern dönemde İslami direniş eksenli söylemleri ve siyasi liderliği ile bilinen, Hizbullah'ın genel sekreteridir. Bu çalışma, Hz. Hüseyin'in tarihsel önemi ile Şehit Nasrallah'ın modern siyasi düzlemdeki rolünü bilimsel bir perspektiften ele almayı amaçlamaktadır.
Hz. Hüseyin, İslam tarihine siyasi ve onurlu duruşu ile damga vuran en önemli isimlerin başında gelmektedir. Hz. Muhammed’in torunu ve Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın oğlu olarak doğmuş, Ehl-i Beyt’in en önemli mensuplarından biri olmuştur. Hz. Hüseyin, Kur'an-ı Kerim'de doğrudan ismen anılmasa da, Ehl-i Beyt'in üstünlüğüne dair bazı ayetlerle ilişkilendirilmiştir. Örneğin, Ahzâb suresi 33. ayette geçen "Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister." ifadesi, Hz. Hüseyin'in de içinde bulunduğu Peygamber ailesinin yüceliğini vurgulamaktadır. Peygamber Efendimiz de (s.a.a.) Hz. Hüseyin hakkında birçok hadis zikretmiştir. Bunlardan biri, "Hasan ve Hüseyin, cennet gençlerinin efendileridir." hadisidir. Ayrıca, "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Allah’ı seven Hüseyin’i de sever." hadisleri, O’nun İslam toplumundaki önemini açıkça ortaya koymaktadır.
O’nun hayatı ve mücadelesi, özellikle Kerbela Olayı ile anılmaktadır. Hz. Hüseyin, babası Hz. Ali’nin imameti ve halifeliği döneminde önemli bir konumda bulunmuş ve İslam toplumunda adaletin tesis edilmesi konusunda en etkin rolü oynamıştır. Ancak, babasının suikast sonucu öldürülmesinin ardından, ağabeyi Hz. Hasan’ın Muaviye ile yaptığı barış anlaşması da babalarından miras olan adalet ışığının kendi dönemlerine yansıması olmuştur.
Muaviye’nin ölümünden sonra yerine geçen Yezid’in halifeliğini tanımaması, Hz. Hüseyin’in tarihteki en önemli siyasi ve dini tavrını belirlemiştir. Hz. Hüseyin, halifeliğin saltanata dönüşmesine karşı çıkmış ve Yezid’in yönetimine biat etmeyi reddetmiştir. Bu durum, onun Emevi yönetimi ile çatışmasına yol açmış ve Kufe’den gelen davetlere karşılık vererek ailesiyle birlikte Kerbela’ya doğru yola çıkmasına neden olmuştur. 10 Muharrem 680’de gerçekleşen Kerbela Vakıası’nda Hz. Hüseyin ve yanındaki 72 kişi, Emevi ordusu tarafından kuşatılarak insanlık tarihinde görülmemiş zulüm ve cehalet dünyası ile birlikte şehit edilmiştir. Kerbela Olayı, İslam dünyasında özellikle onurlu insanlar açısından büyük bir dönüm noktası olmuştur. Hz. Hüseyin’in adalet, direniş ve fedakârlık üzerine kurulu mücadelesi, İslam inancında önemli bir yer tutmuş ve Aşura Günü, onun şehadeti anısına her yıl anılmaya başlanmıştır. Bu olay, İslam toplumlarında zulme karşı direnmenin sembolü olarak görülmüş, yalnızca dini değil, aynı zamanda sosyo-politik bir miras bırakmıştır.
Hz. Hüseyin’in hayatı ve mücadelesi, yalnızca Müslümanlar için değil, genel olarak tüm dünya için adalet, cesaret ve fedakârlık kavramlarının en güçlü örneklerinden biri olarak kabul edilmiştir. O’nun duruşu, yüzyıllar boyunca pek çok siyasi ve dini hareket için ilham kaynağı olmuştur. Bu isimlerin başında ise hiç şüphesiz Siyonist İsrail ile yarım asırdır direkt olarak mücadele eden Şehit Seyyid Hasan Nasrallah gelmektedir. O’nun siyasi ve askeri politikası, İslam tarihindeki büyük şahsiyetlerden yukarıda da detaylıca bahsettiğim üzere Hz. Hüseyin'in (as) adalet ve hak mücadelesiyle derin benzerlikler barındırmaktadır. Bu iki şahsiyetin mücadeleleri, zulme karşı dik durmaları ve fedakârlıklarıyla İslam dünyasında önemli bir iz bırakmıştır.
Şehit Nasrallah, 1992'den bu yana Hizbullah'ın liderliğini sürdürmekteydi. İslami Şii ekole dayalı bir özgürlük ve onurlu duruş hareketi olan Hizbullah’ın lideri olarak, hem askerî hem de siyasi bir strateji izlemiş, özellikle 2006’daki İsrail-Lübnan Savaşı’ndaki tutumu, kendisini bölge siyasetinde ne kadar önemli bir figür olduğunu ortaya koymuştur. Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, modern çağın cesur direniş liderlerinden biri olarak, adaletsizliğe karşı mücadelesiyle tanınmıştır. Nasrallah’ın konuşmalarında Hz. Hüseyin’in Kerbela’daki mücadelesine sıkça atıf yaptığı bilinmektedir. O, "Biz, Hüseyin'in yolundayız ve zalime boyun eğmeyeceğiz." gibi ifadelerle direniş hareketini İslami ve Şii referanslarla temellendirmiştir. Şiiliğin temel kaynaklarında yer alan "Her gün Aşura, her yer Kerbela" anlayışı, Nasrallah’ın hem sahada hem de siyasi söyleminde etki ve yankı alanı bulmuştur. Bu temeller O’nun liderliğini pekiştiren bir unsurlar olmuştur.
Nasrallah’ın liderliği, modern dönemde dini ve siyasi otoritenin nasıl iç içe geçtiğini gösteren önemli bir örnektir. O, sadece askerî bir lider değil, aynı zamanda dini referansları ile ön plana çıkan güçlü bir örnek olarak da öne çıkmaktadır. İslami Şii ekolde Masum İmamların otoritesine bağlılık esasken, Nasrallah gibi çağdaş liderler, siyasi arenada bu otoriteyi modern mücadele bağlamında sürdürmüşlerdir. Hz. Hüseyin’in fedakârlığı ve adalet anlayışı, İslam dünyasında güçlü bir miras bırakmış ve Şehit Nasrallah gibi liderlerin siyasi söylem ve eylemlerinde belirleyici olmuştur. Her iki figür de, zulme karşı direnişin sembolü olarak yolumuzu aydınlatmışlardır. Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın zalime karşı cesur duruşu, onun Kerbela'daki direniş mirasını nasıl sahiplendiğini göstermektedir.
Hz. Hüseyin (as), Yezid'in zulmüne karşı kıyam etmiş ve Kerbela'da canını feda ederek adaletin ve hakikatin bayraklarını yükseltmiştir. Hz. Hüseyin'in şu sözü, O’nun direnişinin özetini oluşturmaktadır: "Ben zillet içinde yaşamaktansa izzetle ölmeyi tercih ederim." Bu söz, aynı zamanda modern İslami direniş hareketlerinin de temel kimyasıdır. Seyyid Hasan Nasrallah da, emperyalist güçlere ve zulme karşı mücadele etmiş, ümmetin onuru için yılmadan savaşan bir lider olmuştur. O, İsrail ve işgalci güçlere karşı mücadelesinde, Hz. Hüseyin'in direniş mirasını örnek almış ve şu ayeti hayata geçirmiştir:
"İman edenler, hicret edenler ve mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihat edenler, Allah yanında pek büyük mertebelere sahiptirler. İşte bunlar kurtuluş ve başarıya erişenlerin ta kendileridir."[1]
Hz. Hüseyin'in Kerbela'da sergilediği direniş, Kur'an'da tamamen vurgulanan zulme karşı çıkma ve şehadetinin fazileti politikalarıyla doğrudan ilişkilidir. Allah Teâla şöyle buyurmaktadır:
"Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve 'Ben Müslümanlardanım' diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?"[2]
Bu ayet, İslam yolunda mücadele eden ve adaleti savunan yolun bir ilkesidir. Hz. Hüseyin ve Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, bu ilkeyi hayatlarına rehber edinmişlerdir. Ayrıca, Peygamber Efendimiz (saa), adalet uğruna mücadele edenlerin Kevser Havuzu ile müjdelendiğini bildirmiştir.
Kerbela, O’nun zalime karşı kıyamın sembolü olmuştur. Hz. Hüseyin'in ve Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın mücadelesi, hakkın batıla üstün gelmesi için mevcut bir direniş destanıdır. Zulme rıza göstermek, zulmün bir parçası olmaktır. Ancak hak yolunda verilen mücadele, hem dünyada izzet ve adalet hem de ahirette sadece cennet değil Allah’ın rızasını getirecektir. Bu ruh, kıyamete kadar devam edecek ve her dönemin Musaları, zalimlerin karşısına dikileceklerdir.
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın! Bilakis, onları diridirler; Rableri arasında rızıklanmaktadırlar."[3]
- - - - - - - - - - - - -
[1] (Tevbe Suresi, 20. Ayet)
[2] (Fussilet Suresi, 33. Ayet)
[3] (Ali İmran Suresi, 169. Ayet)