Hz. İsa'nın Vasisinin Dilinden Tevhit

.
.

Hz. İsa'nın Vasisinin Dilinden Tevhit

Aşağıdaki metinler kilisenin onca sınırlama ve kitap yakmasına rağmen elimize ulaşmıştır. Roma devlet kilisesi resmi metinlere almama kararı verip nüsha çokluğu sebebiyle onları yakamadığı iki eserden alıntıdır bunlar. Miladi ilk iki asrın en yaygın öğretisi olan Tevrat'a amel eden Hristiyan muvahhitlere aittir. Bu akımdan az sayılı günümüze kadar ulaşmış metinlerden biridir ki, kilise sansürü ona engel olamamıştır.

"Petrus'un Gezileri" ve "Klement’in Vaazları" eserlerindeki aşağıdaki pasajlar, Roma devlet kilisesi tarafından dayatılan teslisi reddeden ve Hz. İsa'nın konuştuğu Aramiceyi temel alan en bariz belgeli örneklerdendir. Antik bir roman olan "Petrus Gezileri" kitabında şeriata bağlı Hristiyanlığa giren Romalı Klemens, bâkire Meryem'in (sa) amcaoğlu Marangoz Yusuf'un oğlu ve Hz. İsa'nın manevi kardeşi Yakub'a Petrus ile geçirdiği seferlerinde başından neler geçtiğini anlatır. Bu eserde mutlak tevhit, Hz. İsa'nın tanrı olmayışı ve Allah'ın oğlu değil, kulu ve elçisi oluşu, sapkın Pavlus ve Simon Magus öğretilerine muhalefet, şarap yerine su içilen ayinler, günde üç kez rüku ve secdeli namaz ve namazlardan önce ritüel yıkama ve gusül, Hrıstiyanlığa sonradan girenlere de Hz. İsa'yı onaylamakla beraber Tevrat'a uyma kuralı ve gelecek olan evrensel bir elçiden haber verme konuları Simon Petrus'un şahsiyetinde göze çarpar. Çarmıha gerilme ve fidye inancına aykırı unsurlar da eserde mevcuttur. Bu iki eser yaklaşık olarak Miladi 110 yılı etrafında yazılmış kabul edilir ve en eski orijinal metni Süryanice olup eski Yunanca tercümesi de mevcuttur. Bunlardan "Petrus'un Gezileri", "Die Reisen des Petrus" adıyla Almancaya da çevrilmiştir.

İslami ve Hristiyan geleneğinde Hz. İsa'nın hak vasisi Simon Petrus (Şem'un ibn-i Yuhanna es-Safâ) (as) buyuruyor ki:

"Sadece bir menşe ve bir menşesiz varlık vardır zira. Buna binaen ise biz Allah'ın menşesiz olduğunu söylüyoruz. Nasıl ki vasfa sığmayan ilahi irade bunu gösteriyor. O ne kendisini yarattı, ne de icat edildi. Zira O başlangıçsız ve icat edilmemiş olandır. ‘İcat edilmemiş’ ifadesi bize O’nun nasıl böyle olduğunu göstermez, fakat yaratılmamış olduğunu iletir. O’nun ismini kendisinin babası ve kendisinin oğlu koyanlar, kâfirliğe aldanmış, kuşkulu istidlâller ortaya atmışlardır. Bebek yaştakilerin aklıyla iddia ederler ki, icat edilmeden önce var olanın icada ihtiyacı vardır. Bu şekilde var olmayan bir şeyi varmış gibi gösterdiler. Çılgın oluyorlar ki ‘O kendini yarattı’ diyorlar ve çılgın kimseler gibi icat olunmamış şeyi bitkilere benzetmeye cüret ediyorlar. Ancak bütün bu şeyler temelde Allahsızlığa dayanır ve cahilliğe sebebiyet verir. Onlar bunu fark etmedi. Çünkü hem vardır, hem yoktur derler. Zira eğer o meydana getirdiyse vardır, meydana getirildiyse yoktur demektir. Öyleyse kesindir ki eğer icat ettiyse var idi ve eğer icat olduysa yok idi. Öyleyse Allah'tan korkma yetisi her ikisinin iddia edilip eşit derecede ayakta tutulmaya çalışılmasına izin vermez. Buna ek olarak sade düşünce yöntemleri bile haşyetle kendini Allah'a karşı bu derece bir kâfirlikten sakındırır ve icat olunmamış varlığı gereken değeri verir. Bu sebeple eğer bu gibi Allahsız tabirleri kullananlardan ‘Acaba Allah kendi babası olmadan evvel var mıydı?" diye sorulursa, ne cevap verecektir? Hangi yolla önceden beri var olan kendini icat etsin yahut kendisi için hem baba, hem de oğul addedilsin? Eğer önceden mevcut değildiyse, var olan bir şey var olmadan evvel nasıl tasavvur edilsin? Gerçekten de yaratılmamış zâtın kendini yarattığını iddia edecek kadar pervasız mısın? Gölgeleri çukurlarla karıştıran sarhoşlar gibi, bu şeylere kendilerini adayıp bundan haberdar olduklarını zannederler." [1]

Hz. İsa'nın (a.s) vasisinin Tanrı'nın cisim olmayışına dair sözü;

"Biz O kimseye Tanrı deriz ki, O'nun kendine has özelliği başka kimseye ait değildir.

... zira her yönden sonsuz olan iki şeyin yan yana varlığı söz konusu olamaz. Biri diğeriyle sınırlanır. Dolayısıyla doğal ilke gereği yaratılmamış (ezelî) şey tek bir varlıktır. ...bu yüzden O'na en üstün denir ki, her şeyden üstündür ve evren O'na boyun eğmiştir." [2]

Simon Petrus yine şöyle demiştir:

"Efendimiz (Hz. İsa) ne evrenin yaradanı olan Tanrı'dan başka tanrılar bulunduğunu söylemiş, ne de kendini Tanrı ilan etmiştir."[3]

 


[1] Petrus'un Gezileri kitabının 3. bâbından

[2] Klement’in Vaazları 16-17, 1-2

[3] Klement’in Vaazları, 16:15