Başbakan'a...

Her insan söylemlerine dikkat etmek ile mükelleftir. Hiç bir inanç diğer inançlara, düşüncelere mensuplarına hakaret hakkını vermemektedir. Söylemlerde ve kaleme alınan yazılarda kişilerin konumu, makamı gereği hareket etmesi de ayrı bir titizlik gerektirir.

Başbakanlık koltuğunda oturan bir kişinin konuşurken çok dikkatli kelimeler seçmesi ve cümlelerini kitleleri, inançları ve mensuplarını dikkate alarak konuşması gerekir. Siyaset insana hizmet, birleştirmek, barıştırmak, maddi-manevi tekamül için vardır. Siyaset kendinden olmayanları, kendin gibi düşünmeyen ve inanmayanları öteki ilan ederse, bu durum ülkede gerginlik ve nefret doğurur ve bu hal barışa, birliğe katkı sağlamayacağından müsebbipleri yanlış konuma düşmüş olurlar.

Gelelim asıl konuya. Başbakan Erdoğan geçtiğimiz günlerde, 24 TV'de seçim gündemi ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cemaatin örgütleşmesiyle ilgili konuşan Başbakan cemaati anlatırken, cemaat üzerinden şia hakkında şunları söyledi;

"Bunlar bir defa 3 tane önemli hasleti var, takiye var, yalan var, iftira var, üçünün neticesi fitne var, fesat var, bunlar şiayı geçmiş vaziyette. şia bunların eline su dökemez." şia hakkında bu cümleleri kullanan Başbakanın anayasanın şu maddelerini bilmemesi mümkün değildir.

MADDE 216. - (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması hâlinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

şimdi maddeler halinde konuları ele alacağız;

1 - Başbakan takiyye'yi yalan, fitne ve fesat ile eşdeğer yapmıştır. İnançlı her Müslüman Takiyyenin Kuran'da olduğunu ve Ashab'ı Kehfi, Ammar bin Yasiri, kaynaklarda onlarca takiyye örneğini bilir.

2- Türkiye Tarihinde, Türkiye'de yaşayan şii'lerden bugüne kadar fitne, fesat anlamında ne gördünüz? şiilerin, bu ülkeye, bu Devlet'e en ufak zararı nedir?

3- Evet, biz şii'ler onların eline su dökemeyiz. Çünkü bizde yalan yoktur, fitne yoktur, fesat yoktur. Biz Onu, bunu dinleyip, Yatak odalarına Müstehcen görüntüler için Gizli Kameralar koymadık. Biz Gezi'de başka, 17 aralıkta bambaşka olmadık.

4- Eğer takiyye'nin tanımı sizin dediğiniz gibi ise, o zaman Kusurumuza bakmayın. Sizin takiyyeleriniz sonucu, Suriye kan ağlıyor, Bahreyn'de fırtına eksik olmuyor, Libya'nın anası ağladı, Irak'ta kan durmuyor. Bunlar takiyye miydi, başka bir şey miydi?

5- şia'nın merkezi olan İran'a daha yaklaşık bir ay önce gittiniz ve orasını ikinci eviniz olarak dile getirdiniz. Dün öyle bu gün böyle.

 6- "Faiz dünya gerçeğidir, faizsiz ekonomi olmaz" tezini ısrarla savunan, "Domuzu kasaplık hayvan" kategorisine dahil eden, "zina ve eşcinselliği" meşrulaştıran bizler değiliz.

7– Komşuları ile sıfır sorun parolası ile yola çıkan, Bop. Eş başkanlığı uğruna bütün komşu Müslüman ülkelerle kanlı bıçaklı olan bizler değiliz. İran, Irak, Suriye, Lübnan ve diğer ülkelerle her türlü ilişkilerini koparmış durumdalar. Tek müttefik dostları! Abd, İsrail ve bebek katilleridir.

 8– Irak’ın iç işlerine karışmayız deyip, Adana İncirlik Hava Üssünden, Irak’ı yerle bir etmek için 4990 Amerikan Savaş uçaklarının uçuşuna izin veren bizler değiliz. 2,000,000 Irak’lı Müslüman kardeşimizin ölümüne ve bacılarımızın nâmuslarına halel getirilmesine sebep olan da bizler değiliz.

 9– Önce "Nato’nun Libya’da ne işi var" diyen, sonra Libya’lı Bacıların harem-i namusunu kirletmek için; Nato’nun emrinde Libya’ya beş adet savaş gemisi gönderende biz değiliz.

10– Kardeş ilan ettiği Suriye devlet Başkanı Esad ile kol kola gezerek gümrükleri kaldırdılar. Sonra bir de baktık ki! kardeş Esad, bir anda zâlim Esed oluvermiş ve Suriye’ye karşı savaş tamtamları çalmaya başlamıştı bile.

11– Mısır’da İhvân-ı Müslimin’i yönetimden uzaklaştıran Askerî rejimi destekleyen Abd ve Avrupa ülkelerini, “Haçlı zihniyeti” diyerek eleştirir. Ama Suriye konusunda; Ey Abd. ve Avrupa ülkeleri! Bize yardımcı olun Suriye’deki Esed Rejimini devirelim der. Ne büyük çelişki ya Rabb !

14– Olası İran ve İsrail Savaşı çıkması halinde, İran’ın İsrail’e karşı kullanma ihtimali olan füzeleri imha etmek için, Türkiye’mizin birçok şehrini Petriot Füzeleri ile donatan kimlerdir.

15- Suriye’de insan başı kesenlere, kadın kızlara tecavüz edip sahabe mezarları kazanlara, insan kalbi yiyenlere bizler destek vermedik.

16- Irak'da ABD'ye destek verdiniz. Yönetim şii olunca, Barzani için "Türkiye seninle gurur duyuyor" sloganları attırdınız.

17-  Esad dosttu düşman oldunuz.

18- Maliki dosttu düşman oldunuz.

19- Gülen dosttu düşman oldunuz.

20- Barzani milli düşmandı dost oldunuz.

21- O Milli düşmandı dost olacağız.

22- İsrail Ümmetin Düşmanı dost 'uz.

23- ABD Ümmetin Düşmanı dost 'uz.


Son olarak şia'nın kim olduğunu bir kez daha hatırlatmakta fayda olacaktır:

Celaleddin Siyuti, Cabir b. Abdullah Ensari’den, ibni Abbasdan ve Hz. Ali’den Peygamberin “İman edip, ameli salih işleyenlere gelince, onlar halkın en hayırlısıdır.” ( Beyyine suresi, 7) Ayetinin tefsirinde Hz. Ali'ye (aleyhisselam) işaret ederek şöyle buyurduğunu naklediyor; O (Ali) ve şiaları kıyamet günü kurtuluşa erenlerdir.”( Dürr-ul Mensur, c. 8, s. 589)

Nubahti şöyle demiştir;  Salman-i Farisi, Ebuzer Gıffari, Mikdat b. Esved ve Ammar Yasir ilk olarak şia diye adlandırılanlardır.( Fireg-uş şia, s. 17-18)

Yine ehli sünnet kaynaklarında şia olanın kıyamet günü kurtuluşuna, felaha ereceğine dair hadisler mevcuttur. Buyurun inceleyin: "İbni Abbas şöyle diyor; İnananlar ve iyi işlerde bulunanlarsa, onlardır, şüphe yok ki yaratılmışların en hayırlıları.  ( Beyyine suresi, 7) Ayeti nazil olduğunda, Resulü ekrem (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) Hz. Ali'ye (aleyhisselam) hitaben şöyle buyurdular; "Bu ayetin muhatabı sen ve şialarındır. Kıyamet günü Allah’dan razı ve Allah’da sizden razı olacaktır." Bu iki hadis ve buna benzer bir kaç hadis: Dürr-ul Mensur, c. 1, s. 379’da ve Gayet-ül Meram, s. 326’da mevcuttur.

şia tarihinde gammazlık, adam satmak, arkadan vurmak, vefasızlık yoktur. şia tarihinde, düşmanını öldürme imkanı olmasına rağmen, düşmanına zarar vermeyen ve kendisine neden öldürmedin sorusu sorulduğunda "öldürseydim, kalleşlik yapmış, arkadan vurmuş olurdum" onun için öldürmedim diyen Müslim ibni Akil ve emsalleri vardır. şia tarihinde, İngilizler Osmanlı ile savaştığı zaman dönemin Irak'daki şia müçtehidine İngilizler tarafından Osmanlıya karşı cihat fetvası istendiğinde "başımdan olacağımı bilsem bile Osmanlı'ya karşı asla cihat fetvası vermem" diyen müçtehitler, erdemli, onurlu, ilkeli hareket edenler ve iman gereği konuşanlar ve yazanlarla doludur.

 Evet! şu bir Hakikattir. Biz sizin elinize su dökemeyiz.

Selam ve Dua ile...