Alemde her şey, gelişimini tamamlamak üzere hareket halindedir. İnsanlar da bu nizama dahildir. Bireyler çocukluk, gençlik ve yaşlılık (olgunluk) çağına erdikleri gibi, insan toplumlarının, çocukluk çağını geçirip, gençlik çağını yaşadıkları gibi bir gün üst seviye olan, olgunluğa, saadet, kemal, bir nevi altın çağına ulaşacaktır.
Dünya halklarının içler acısı, düştükleri bu durumlar bir gün değişecektir. Ümitlerini yitirmiş bu insanlar içinde ümitsizliğe kapılmayan Ehlibeyt mektebine bağlı olan insanlar, hep o "altın çağın" bekleyişi içerisinde olmuşlardır. Bir gün dünyanın düzeleceği ve ıslah hareketinin sonuçlarının zirveye çıkacağına inanmaktadırlar; fakat bunun beşeri sistemle olmayacağı kesindir. Şimdiye kadar beşeri ekoller dünyayı ıslah etmek yerine, huzur ve refah getirmek yerine, felakete uğrattılar. Bu buhrandan kurtuluş ancak ilahi sistemle ve masum imam önderliğiyle gerçekleşecektir.
Allah-u Teâla Kur'an'ı Kerim'de zulmün ve istibdadın son bulacağını, yeryüzüne salih insanların egemen olacağını bildirmiştir.
''Gerçekten Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebur'da da, ''Yeryüzüne mutlaka salih kullarım mirasçı olacaklar.'' diye yazdık.'' (1)
İmam Muhammed Bakır'dan (a.s) şöyle nakledilmiştir: ''Salih kullardan maksat, ahir zamanda ortaya çıkacak olan Mehdi'nin ashabıdır. Resul-u Ekrem (s.a.a), eğer dünyadan yalnız bir gün bile kalsa, Allah Ehl-i Beyt'imden birini göndererek zulüm ve adaletsizlikle dolan yeryüzünü eşitlik ve adaletle dolduruncaya kadar o günü uzatır." buyurmuştur. (2)
''Yeryüzünde ezilenlere lütufta bulunarak, onları önderler yapmayı, ve onları mirasçılar kılmayı istiyoruz.'' (3)
Tarih boyunca böyle bir ortam oluşmadığından ve Allah'ın vaadettiği her şey mutlaka gerçekleşeceğinden..
''... Şübhesiz, Allah (c.c) sözünden dönmez.'' (4)
Bir çok hadislerde, ''mustazafların, ezilenlerin ve salihlerin yeryüzüne egemen olacağı hakikati ve müjdesi'' İmam Mehdi'nin zuhur döneminde gerçekleşeceği haberi verilmiştir. (5)
O aydınlık çağ, Allah'ın insanlık alemine bir lütfü ve insanların Kur'an ve dinden gerektiği gibi istifade edip nihai sonuçlara erecekleri çağ olacaktır.
İmam Humeyni (ra) şöyle buyurmuştur: ''Zuhur bekleyişi; İslam'ın kudrete kavuştuğu günü beklemektir. O gücün dünyaya egemen olması için, o hazretin zuhurundan önce zuhura ortam hazırlamalıyız.'' (6)
Bir gün Eba Salih olan İmam Mehdi'nin salih toplumlar oluşturmak ve dünya düzenini ilahi sistemle imar edeceği kesindir ve "Adalet Güneşi" doğacaktır.
Rahmet peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a) buyuruyor: "Benim ümmetimin en faziletli ameli zuhuru beklemektir." (7)
Zuhuru beklemek ibadetlerin en faziletlisidir yani en kıymetli amel ve en güzel ibadet İmam Mehdi'nin zuhurunu beklemektir. Acaba neden İmam Mehdi'nin gelişini beklemek ve zuhurunun intizarında olmak bu denli önemlidir?
Kainatı hikmet üzere var eden ve her işi ve her emri hikmet üzere olan Allah, hikmetli İslam ile bizleri şereflendirirken, acaba İslam öğretileri içerisinde hikmetsiz ve sebepsiz bir şeye önem verilmiş olabilir mi? Kesinlikle hayır. Mutlaka İslam'da önemsenen her amelin felsefesi ve hikmeti vardır. İslam kurallarında ki helal ve haramlar, emir ve nehiy'ler bir çeşit maslahat, mefsada, yarar ve, zarar içerdiğinden, haram ve helaller teşkil olmuştur.
İntizar yani bekleyiş doğru tarif edilmeli ve anlaşılmalıdır. İntizar ile ilgili yanlış anlaşılmaları onarıp, düzeltmeliyiz. Bir grup adalet düşmanları ve cahil muntazırlar, "bekleyişi" hiç bir şey yapmadan sadece öyle bir dönemin özlemini çekmek gerektiğini yayarak toplumlara empoze etmektedirler. Oysa intizar, dünyanın değişimini ve adaletin yeryüzüne egemen olmasını isterken, gerekli hazırlıkların yapılması gerekliliğinin farkında olarak, mevcut durumdan rahatsızlık duyarak, daha iyi olması için çalışmaktır.
İntizar ruhu, direniş ruhunu, zulme başkaldırışı, özveriyi, fedakarlığı, sorumluluk gücü ve bilincini aşılanmasına vesile olmaktadır.
Zuhuru bekleyenlerin durumu hasta ya da ekonomi durumu bozulmuş bir şahsın hal ve durumuna benzemektedir. Hasta ve diğer mağdurlar mevcut hallerinden memnuniyetsizlik duyarken, aynı zamanda kurtulmak için gerekli tedbirleri almaktadırlar, uğraş ve çaba göstermektedirler.
Adalet güneşi doğduğu zaman, dünyamız aydın olacaktır. Yeryüzüne adalet hakim olacaktır. O dönemin gerçek bekleyişi içinde olmak ve o dönemin gerçekleşmesi için hazırlık yapmak ve o döneme uyum sağlamak adil olmayı gerektirir. Hz. Mehdi'yi bekleyen bir çok şahıs, o gün gerçekleştiği zaman, ilahi adalet ve hâkimiyete teslimiyetlerini geliştirmediklerinden ötürü "Adalet Önderi" olan İmam Mehdi'ye karşı koyacaklar ve İmam'ı (af) tıpkı asırlar öncesinde İmam Ali'nin adaletine boyun eğmeyip karşı çıktıkları gibi inkar edecektirler.
Öyleyse zuhuru bekleyenler, kendi nefislerini terbiye etmelidirler. Kendilerini adalet sistemine uygun hale getirmelidirler. Tarih boyu Peygamberler ve imamlar, adaleti kabul etmeyen kirli kişilerin eliyle şehid edilmiştir. Kendisinde ve ailesinde ıslah harekatı başlatmayan kimse, dünya genelinde evrensel adalet sistemini benimseyemez. Evinin önünü temiz tutmayan kimse, çevre temizliğinden bahsedemez. İmam Mehdi'nin ıslah harekatını ve kuracağı mükemmel düzeni bekleyen kimse, o düzenin oluşması için; kendisini, aile bireylerini ve toplumların düzelmesi için telaş etmeli ve çaba göstermelidir.
İslam öğretilerine önem vererek, yaygınlaştırarak, İmam'ın hedeflerine yardım etmiş oluruz. Bizler kültürel çalışmalarla yeni nesli zuhura ve İmam Mehdi'ye hazırlamalıyız. Öyle bir İmam ki; onun müjdesi 14 asır öncesinde cennet kadınlarının hanımefendisi Hz. Fatıma'ya, Allah Peygamber'i (s.a.a) tarafından verilmiştir. Hz. Fatıma, İmam Huseyin'e şöyle buyuruyor: Sen dünyaya gelince, Resulullah (s.a.a), yanıma geldi.Seni kucağına aldı sonra şöyle buyurdu: "Ey Fatıma! Huseyin'ini al ve bil ki; O, dokuz imamın babasıdır. Neslinden salih imamlar dünyaya gelecektir ki onların dokuzuncusu Kaim el-Mehdi'dir." (8)
Allah gelecek olan İmam'ın zuhrunu acil etsin. Onu bize, bizi ona yakın eylesin..
- - - - - - - - - - - - - - - - -
Kaynaklar
(1) Enbiyâ/105
(2) Mecmau'l Beyan Tefsiri
(3) Kasas/5
(4) Al-i İmran/9
(5) Cevamiu'l Camii Tefsiri
(6) Sahife-i Nur c.7.s.552
(7) Biharu'l Ensar c.2.s.122
(8) İsbatu'l Hudat c.2.s.552