Kendisini Mukaddes Gösteren Cahilden Uzak Durulmalı!

“Duymadan önce, anlamadan önce karşı çıkmak ve bilmediği hususlarda hüküm vermek cahilin ahlakındandır.”

 
.
.

 

 Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla


 

İnsan için iki hastalık söz konusudur; Maddi ve fiziki hastalıklar ve kalbi ve manevi hastalıklar. Kalbi ve manevi hastalıklar günahlardır. Bu hastalıklar bazen geçici olur bazen de kalıcı olur ve ömrün sonuna kadar devam eder.

Günahkâr günahını bildiği takdirde ondan vazgeçip hakka dönmesi mümkündür. Ancak günahını günah görmeyen insan ömrünün sonuna kadar o günahla yaşar.

İmam Ali aleyhisselam bu konuda şöyle buyurmuştur;

"Günahkârın burhanı en yanlış burhandır. Özrü her aldatılandan esassız, sevinci cahilliğine göredir. Ey insan seni günah yapmaya cesaretlendiren ve Rabbinin huzurunda mağrur eden nedir! Senin bu hastalığının dermanı yoktur. Başkasının güneş altında kavrulduğunu gördüğün zaman ona gölge yaparsın veya zayıf bir hasta gördüğün zaman ona gözyaşı dökersin. Peki, kendine neden acımazsın? Öyleyse hangi şey seni bu hastalığa vurdumduymaz yapmıştır. Hâlbuki hiç bir şey senin için kendi canından daha kıymetli değildir. Öyleyse belanın sana nazil olma korkusu seni gece uykundan nasıl uyutmamıştır! Günaha bulaşarak Allah'ın kahrına duçar olmuşsun."

İslami talimlere göre her Müslüman her sahada bilgi sahibi olması gerekir. Şöyle ki;

1- Her amel ve hareketin ölçüsü; İslam dinine göre her amelin marifet ve bilgi ile olması şarttır. Amel marifet ile başlamalı marifet ile son bulmalıdır. Marifet ile başlamayan ve marifetle son bulmayan amelin değeri olmaz. Hadislerde şöyle buyrulmuştur; "Marifet ve bilgiye ihtiyacı olmayan bir amel yoktur."

2- Marifet ve ilim insan değerinin ölçüsüdür.

3- Marifet insan için hayat gibidir. Yani marifet ve ilim insan hayatının kaynağıdır. Hakikî hayat bu hayattır, maddi hayat değildir.

4- Marifet ile kulluk, Allah'a yaklaşmanın en yüce mertebesidir. Her ibadetin ve Allah'a yaklaşmanın değeri amel edenin marifet ve ilmi ile orantılıdır. İmam Ali aleyhisselamın buyurduğu gibi;

"Herkes kendi işinden faydalanmalıdır. Basiretli insan doğru işitip doğru düşünendir. Yani doğru bakarak bilgilenmiştir. İbretlerden nasihat almış sonra yola koyulmuş ve o yolu gitmiştir. Yolda kaybolmaktan uzak olmuştur. Adalete riayet etmeye gayret etmiş, yolunu azanlar için itiraz yollarını kapatmıştır. Bundan dolayı kalp tembelliğini metanetle tedavi et. Gözlerinin uykusunu aydınlıkla ortadan kaldır. Allah'ın itaatini kabul et..."

İmam Cafer Sadık aleyhisselam şöyle buyurmuştur;

"Marifet imanın köküdür. Marifeti olmayanın imanı olmaz."

Eğer insanın marifeti olursa ve kalp bilinci açık olursa hak yolunda başkasının yoluna diken dökmez ve başkası ile uğraşmaz, kendi nefsi ile uğraşır.

Her şeyin alamet ve nişanesi olduğu gibi marifetinde nişanesi vardır. Marifetin nişanesi Allah sevgisi ve Allah korkusudur. İnsanın Allah'a olan marifeti ne kadar çok olursa Allah sevgisi ve Allah korkusu da o kadar çok olur. Ancak Allah'a cahil olan cahil olduğu oranda bu hakikatten uzak olur.

Marifetin bir diğer nişanesi, marifet ehli dünya ve makam/mevki etrafında tavaf etmez. Dünyanın derdi ile tasalanmaz. Daima ahiret kaygısı ile yaşar.

Marifetin bir diğer nişanesi Allah sevgisidir. Marifet ehlinin marifeti kemal haddine ulaştığı zaman her şeyi Allah ile işitir, Allah ile görür ve Allah ile yol gider. Vazifelerini ve işlerini bu şekilde ifa eder. Bundan dolayı Allah'ın razı olduğu bir kul olmak için marifet ehli olmamız ve İslam’ın hükümlerini marifet ile yerine getirmemiz gerekir.

Marifetin karşısında cehalet vardır, kalp körlüğü vardır. Cehalet insanın daha fazla günaha bulaşmasına sebep olur. Bunun en açık örneklerini Kur’an ayetlerinde görebiliriz.

"İsrailoğullarını denizden geçirdik. Derken, kendilerine ait putlara tapan bir kavme rastladılar. İsrailoğulları, “Ey Mûsâ! Onların kendilerine ait ilâhları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilâh yapsana” dediler. Mûsa şöyle dedi: “Şüphesiz siz cahillik eden bir kavimsiniz."[1]

Kur’an-ı Kerim Lut peygamberin lisanından şöyle buyurmaktadır;

"Siz, gerçekten kadınlar yerine erkeklere mi şehvetle geliyorsunuz? Hayır, siz cahil bir kavimsiniz."[2]

"Yusuf dedi ki: Siz, cahilliğiniz yüzünden Yusuf ve kardeşine yaptıklarınızı biliyor musunuz?"[3]

Bu ayetlerden anlaşıldığına göre cehalet günah için zemine oluşturur ve insanı günaha bulaştırır.

Hadis-i şerifler bu hakikate fazlasıyla işaret buyurmuşlardır. İmam Ali aleyhisselam şöyle buyurmuştur;

"Cehalet çirkinliğin merkezidir." "Cehalet çirkinliğin köküdür."  "Cehalet insanın ahiretini mahveder."

İmam Cafer Sadık aleyhisselam şöyle buyurmuştur; "Aklı ve askerlerini tanıyınız, cehaleti ve askerlerini de tanıyınız." İmam bu buyruğundan sonra cehalet ordusunun 75 askerini beyan buyurmuştur.

İmam Ali aleyhisselam şöyle buyurmuştur;

"Allah'dan korkusu olmayan âlim ve kendisini abid (mukaddes) gösteren cahil."

Hz. Resulü Ekrem sallahu aleyhi ve alihi vesellem şöyle buyurmuştur;

"Cahil, Allah'a itaatsizlik eden kimsedir."

Hz. İmam Ali aleyhisselam şöyle buyurmuştur;

"İbadet eden cahillerden ve günahkâr alimlerden uzak durunuz. Çünkü onlar her fitnenin kaynağıdırlar."

Bazı insanlar her konuda fikir sahibi olduklarını zannederler, her konuda görüş bildirirler ve fikirleri doğrultusunda kitlelere yön vermek isterler. Ancak unutmamak gerekir ki, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Fikir sahibi olmayıp her konuda parazit olanlara ise cahil derler.

İmam Ali (aleyhisselam): “Şüphesiz cahil bilmedikleri hususunda kendisini âlim sayan ve görüşüyle yetinen kimsedir. Sürekli âlimlerden uzak durur, onları kötüler. Muhalifini hatalı bilir, anlamadığını saptırıcı sayar.”[4]

Mevlana, “Cahil bir kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol” diyerek boş sözlere/lafazanlara karşı bizleri uyarmıştır.

İmam Cafer Sadık (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:

“Duymadan önce, anlamadan önce karşı çıkmak ve bilmediği hususlarda hüküm vermek cahilin ahlakındandır.”[5]

Hz. İmam Ali aleyhisselam şöyle buyurmuştur;

"Düşüncelerine dikkat et, sözlerin olur. Sözlerine dikkat et, davranışın olur. Davranışına dikkat et, alışkanlığın olur. Alışkanlıklarına dikkat et, şahsiyetin (karakterin) olur. Şahsiyetine (karakterine) dikkat et, alın yazın olur.”

Selam ve dua


[1] Araf, 138

[2] Neml, 55

[3] Yusuf, 89

[4] Tuhef’ul-Ukul, 73

[5] A’lam’ud-Din, 303