Kerbela’dan Gazze’ye

.
.

Bismillâhirrahmânirrahîm

Gene yaran daşdı behr-i bela, Şah-ı Kerbubela yası başlandı,

Hanım Zehra saldı başa gara, Seyyid-i Şühedâ yası başlandı.

* * *

Yine ömrümüzden bir yıl daha geçti ve yüce Allah Muharrem ayını görmeyi bizlere nasip etti.

İmam Hüseyin (as) ve Ehl-i Beyt (as) aşkıyla yanan kalplerde yoğun bir hüzün ve bu ayın yasını ve matemini hakkıyla yerine getirmek hususunda farklı bir heyecan vardır.

Allah tüm Ehl-i Beyt (as) âşıklarına bu ayda hakkıyla matem tutmayı nasip etsin inşaallah.

Bu yılki Muharrem ayını ve matemini çok farklı kılan acı ve hazin bir olay bölgemizde yaşanmaktadır. Günümüzün Kerbelası tabirini kullanabileceğimiz ‘Gazze Aşurası’. Hicri 61. Yılda Kerbela’da yaşanan o acı vakıanın bir benzeri günümüz Kerbelası Gazze’de yaşanmaktadır.

Bu yılki matem ayında hem cemaat önderi olan hocalarımıza ve cemaatimize Gazze ve Filistin’i unutturmamak için büyük bir görev düşmektedir.

Filistin ve Gazze tüm Müslümanların ortak davasıdır. Bu davada ihmal gösterenler ve umursamaz tavır içinde olanlar elbette ki Allah katında hesap vereceklerdir.

Gazze ve Kerbela’nın Benzer Noktaları

Gazze konusu üzerinde düşünürken Kerbela olayıyla ne kadar çok benzediği dikkat çekmektedir. Aklıma gelen şu noktalara sizin de dikkatinizi çekmek isterim:

1- Hakla batılın savaşı:

Hakla batıl savaşı tarih boyunca olmuştur, oluyor ve yine olacaktır. Her zaman Kerbelalar, Aşuralar, Hüseyniler ve Yezidiler olacaktır. ‘Her yer Kerbela, her gün Aşura’ sözü de bunun için söylenmiştir. Kerbela’da hak ile batıl karşı karşıya geldiği gibi bugün de Gazze’de hak ile batıl karşı karşıyadır.

2- Batılla mücadelede imanın gücü ve etkisi:

Allah’a inancı tam olan hiç kimse batıl ile olan mücadelede korkmuyor ve güçlü bir şekilde hareket ediyor. Kerbela’da 72 imanlı kişi 30 bin zalimin karşısında hiçbir korku ve tedirginlikleri olmadan savaştılar. Sadece onlar değil esir olanlarda da küçük bir zafiyet görülmedi. Hazreti Zeyneb (sa) buyurdu: ‘Ben Kerbela’da güzellikten başka bir şey görmedim.’

Gazze’de de biz şu an imanı kâmil olan mazlumların korkusuzca, çekinmeden, tedirgin olmadan sadece vazifeleri neyse onu yaptıklarına ve düşman karşısında bir zerre baş eğmediklerine şahit olmaktayız. Hem Gazze’de, hem diğer cephelerde buna şahit olmaktayız. Lübnan ve Yemen cephesi de özellikle göze çarpmaktadır.

3- Batıl tarafın zahirde güçlü ve sayı olarak çok olması.

Kerbela’da 72 mücahidin 30 bin zalimin karşısında dengesiz bir savaşta damarlarındaki son kana kadar savaşmalarına şahit olduk. İmanlarını dünyaya satmış olan düşman askerinin sayısı 30 bindi ve tabi ki bunların dışarıdaki destekçileri de bunlarla birliktedir.

Gazze ve Filistin olayında da hak tarafında olanların sayısının azlığı ve batıl tarafında olanları sayısal kalabalığı dikkat çekmektedir.

Elbette ki bu hakkın galip gelmesine hiçbir zaman engel değildir çünkü âlemlerin Rabbi olan Allah her daim hakkın yanındadır.

4- Medya’nın gücü:

Kerbela vakıası zamanında, gücü elinde bulunduran kimseler insanları yanlış yönlendirmek ve batılı hak göstermek, hakkı batıl göstermek için ellerinde bulunan tüm imkânları kullandılar. Hazreti Ali’yi (as) Şam’da öyle bir şekilde tanıttılar ki İmam Ali (as) Kufe camiinde şehit olunca ‘Ali’nin camide ne işi vardır?’ sorusunu bile sorabildiler. Gücü elinde bulunduranlar, güçlerini kullanarak Kadı Şureyh’ten İmam Hüseyin’in (as) katli fermanı aldırdılar. Gücü ellerinde bulunduranlar İmam Hüseyin (as) ve yarenini ‘Hariciler’ olarak göstererek insanlarını gözlerini boyamak istediler. Ama tabi ki Allah hakkın üzerinin örtülmesine izin vermedi ve hak batıla galip geldi.

Günümüzde de gücü ellerinde bulunduranlar Filistinlileri ve Gazzelileri ve onlara yardım edenleri terörist gruplar olarak göstermeye çalışmaktadırlar. Bu yolda medyayı çok aktif bir şekilde kullanmaktadırlar. Özellikle batıda insanların hakkı batıl olarak görmelerine, kendi vatanlarını korumak için işgalci güçlerle savaşanlara terörist gözüyle bakmalarını sağlamaktadırlar. Batıl tarafı ne kadar güçlü olsalar da hiçbir zaman hakkın üzerini örtemeyeceklerdir. Yüce Rabbimizin buyurduğu gibi Allah’ın nurunu üfleyerek söndürmeye çalışmaktadırlar.

5- Müslümanların gevşekliği:

Kerbela olayında Müslümanlar İmam Hüseyin’i (as) yalnız koydukları gibi şimdi de Müslümanlar Gazzelileri ve Filistinlileri yalnız koyuyorlar. Tabi ki Filistin yolunda mücadele eden Yemen, Lübnan ve İran gibi belli birkaç grup ve ülkeyi göz ardı etmiyoruz. Ama Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün gibi hem mezhep olarak ve hem coğrafi konum olarak Filistin’e daha yakın olanların gevşekliği tüm Müslümanların gördüğü ve kalplerini yaralayan gerçeklerdir.

Rivayetler Kerbela vakıasında bir grubun Yezidin ordusunun arkasındaki tepelerde toplanıp ‘Allah’ım! Sen İmam Hüseyin’i koru ve onu galip et’ diye dua ettiklerini yazarlar. Şimdi de her türlü imkâna sahip bazı kesimlerin Filistin’in yanında güçlü bir şekilde tüm imkânlarla durmak yerine sadece duaya sarıldıklarını görmek üzmektedir.

6- Hakkın yanında olmak:

Kerbela vakıası yaşanırken bazı insanlar hem coğrafi uzaklıktan dolayı ve hem de şahsi engellerinden dolayı İmam Hüseyin’in (as) yanında olamamışlardır ama kalpleri onlarla birlikte olmuştur. Muhtar Sakafi sadece buna bir örnektir. Müslümanın hakkın yanında her daim olması ve bunu belirtmesi ve ilan etmesi gerekir. Düşman tarafında olanlar da aynıdır. Kimin kalbi hangi taraftaysa onunla birliktedir ve onunla hesap edilir. Biz Aşura ziyaretini okuduğumuzda hem Yezid ve askerlerine lanet okumaktayız ve hem kalpleriyle Yezid tarafında olanlara lanet okumaktayız.

Bu zamanın insanlarının da kalpleri eğer Filistin ve Gazze ile birlikteyse bir şey yapmasalar da onlarladırlar ve tam tersi işgalcilerle birlikteyse onlarladırlar ve onların yaptıkları tüm zulümlere de ortaktırlar.

Kerbela ve Gazze’nin elbette ki farklı birçok benzer yanı vardır ve ben sadece birkaçına işaret ettim.

Bu Muharrem ayında inşaallah ki Müslümanların uyanışına ve Filistin’in kurtuluşuna şahit olalım.

Yüce Rabbimizi tüm Müslümanlara basiret versin.

Yüce Rabbimiz tüm Müslümanlara kâmil iman versin.

Âmin ya Rabbelâlemin.