Düşünce | İslamî Araştırmalar

Kur’an, Hadis ve Ehl-i Beyt Perspektifinden İslam Yönetimi

“Onların işleri, aralarında şûra (istişare) iledir.”

 
.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

 Ali Carfi

 

İslam, yalnızca bireysel ibadetlerden ibaret bir din değil, toplumu ve devleti düzenleyen kapsamlı bir sistemdir.

Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.a.) sünneti, Müslümanların nasıl bir yönetim anlayışına sahip olmaları gerektiğini açıkça ortaya koymuştur. Ehl-i Beyt ve Şia inancında İslam yönetiminin yalnızca adil, şer’î ve ilahî hükümlere dayalı bir yönetim olması gerektiği vurgulanır.

 

1. Kur’an-ı Kerim’de İslam Yönetimi

Kur’an’da yönetimin nasıl olması gerektiğine dair birçok ayet mevcuttur. Bu ayetler, Müslümanların yönetimi Allah’ın emirlerine göre kurmaları ve adaleti esas almaları gerektiğini açıkça ortaya koyar.

a) Yönetim Yetkisi Allah’a Aittir

Kur’an’a göre hüküm ve yetki yalnızca Allah’a aittir:

“Hüküm yalnızca Allah’ındır. O, yalnızca kendisine kulluk etmenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur.”[1]

Bu ayet, yasama ve yönetme hakkının Allah’a ait olduğunu ve hiçbir beşerî sistemin O’nun hükümlerinin yerine konulamayacağını gösterir.

b) Adil ve İslamî Yönetim Şarttır

Müslümanlar, aralarındaki işleri adalet ve Allah’ın hükümlerine göre yürütmek zorundadır:

“Şüphesiz Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder.”[2]

Bu ayette, yönetimin liyakat sahibi olanlara verilmesi ve adaletin esas alınması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Laiklik gibi İslam’ı devlet işlerinden ayıran bir yönetim anlayışı veya padişahların keyfî yönetimleri, bu ilkeye aykırıdır.

c) Tağut’a (İslam dışı yönetime) Meyletmek ve İtaat Yasaktır

Kur’an, Allah’ın indirdiği hükümlerle yönetmeyenleri “zalimler” olarak nitelendirir:

“Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.”[3]

Bu ayet, İslam dışı yasalarla yönetilen devletlerin İslam’a uygun olmadığını ve Müslümanların yalnızca Allah’ın hükümlerine bağlı kalmaları gerektiğini vurgular.

* * *

2. Peygamber Efendimiz’in Sünnetinde İslam Yönetimi

Peygamber Efendimiz (s.a.a), Medine’ye hicret ettikten sonra orada bir İslam devleti kurmuş ve toplumu vahiy doğrultusunda yönetmiştir. O, yalnızca bir peygamber değil, aynı zamanda bir devlet başkanıydı.

Medine İslam Devleti ve Peygamberimizin Yönetimi

Resûlullah (s.a.a.), Medine Vesikası adıyla bilinen ilk İslam anayasasını hazırlamış, burada şer’î hükümlerin devlet yönetiminde esas alınacağını ilan etmiştir. Onun yönetimi, adalet, istişare ve liyakate dayanıyordu:

“Onların işleri, aralarında şûra (istişare) iledir.”[4]

Bu ayet, İslam yönetiminin temel ilkelerinden birinin istişare (şûra) olduğunu gösterir. Peygamberimiz de önemli kararları, dostlarının ve Ehl-i Beyt’inin görüşlerini alarak vermiştir.

 * * *

3. Ehl-i Beyt ve Şia Anlayışında İslam Yönetimi

Ehl-i Beyt imamları, İslam’ın temel ilkelerinin korunması için yalnızca adalet ve Allah’ın hükümleriyle yönetilen bir sistemin kabul edilebilir olduğunu bildirmişlerdir. Onlar, batıl yönetimlere karşı daima mücadele etmişlerdir.

a) Hz. Ali’nin (a.s.) Adaletli Yönetimi

Hz. Ali (a.s.), halife olduğunda Müslümanlar arasında adaleti hâkim kılmak için büyük mücadele vermiştir. O, İslam’ın gerektirdiği şekilde yönetimi liyakate dayandırmış, rüşveti, adam kayırmayı ve adaletsizliği kesin olarak reddetmiştir:

“Allah’a yemin ederim ki, bir tek dinarı haksız yere alsam, yedi kıtayı bana verseler bile asla kabul etmem!”[5]

Hz. Ali (a.s.), zalim yönetimlere asla boyun eğmemiş, devlet yönetimini yalnızca Allah’ın emirlerine göre şekillendirmiştir.

b) İmam Hüseyin’in Zalim Yönetime Karşı Kıyamı

İmam Hüseyin (a.s.), İslam’ın özünü yok eden Emevî yönetimine karşı çıkmış ve şehit olmayı göze alarak Kerbela’da mücadele etmiştir. Onun şu sözü, İslam yönetimi anlayışını özetler:

“Ben zulmü ortadan kaldırmak ve ceddim Resûlullah’ın sünnetini ihya etmek için kıyam ediyorum!”[6]

Bu, Müslümanların asla zalim yöneticilere boyun eğmemesi ve İslam’ın emirlerine uygun bir yönetimi savunması gerektiğini gösterir.

* * *

4. Günümüz Müslüman Devletleri ve İslamî Yönetim

Bugün dünyada Müslüman ülkeler farklı yönetim sistemleriyle idare edilmektedir. İran İslam Cumhuriyeti, İslamî bir yönetim modeline dayanarak kurulmuş, Velayet-i Fakih sistemi ile İslam’ın emirlerini devlete taşımaya çalışmıştır.

Buna karşılık, bazı Müslüman ülkeler laiklik, monarşi veya Batı’nın etkisindeki yönetim modellerini benimsemiştir. Bu ülkelerde İslam’ın hükümleri devlet yönetiminde tam olarak uygulanmamaktadır.

Ancak Kur’an ve Ehl-i Beyt öğretileri açıkça gösteriyor ki:

✅ Asıl olan, İslamî bir yönetimdir.

✅ Yönetim, Allah’ın hükümlerine dayanmalı, adalet ve liyakat esas alınmalıdır.

✅ Müslümanlar, zalim yönetimlere boyun eğmemeli ve İslamî bir düzen için mücadele etmelidir.

Sonuç

İslam yönetimi, Kur’an’ın emirlerine, Peygamberimizin sünnetine ve Ehl-i Beyt’in öğretilerine dayalı bir sistemdir. Müslüman bir toplumun yönetimi; adalet, liyakat, şeriat hükümleri ve istişare esasına dayanmalıdır.

🔹 Laiklik gibi İslam’ı devlet işlerinden ayıran sistemler, İslam’a aykırıdır.

🔹 Monarşi ve diktatörlük gibi halkın iradesini yok sayan yönetimler, İslamî değildir.

🔹 İslam Cumhuriyeti gibi sistemler, İslam’a en yakın yönetim modelidir.

Müslümanlar, sadece isim olarak İslamî olan yönetimleri değil, gerçekten adaletle ve Allah’ın hükümlerine uygun bir şekilde yönetilen sistemleri savunmalıdır.

- - - - - - - - - - -


[1] (Yusuf, 12/40)

[2] (Nisa, 4/58)

[3] (Maide, 5/44)

[4] (Şûra, 42/38)

[5] (Nehcü’l-Belâğa, Hutbe 224)

[6] (Biharü’l-Envar, c.44, s.329)