.
.
Bismillah ile çıkılır yola..
Umudlar bitap düşmüş ise daha bir kıymetlidir Rabbin adıyla yola başlamak.
Matem, bize hakikatin bir görselidir. Bu yüzdendir ki gözyaşımız, yasımız çok kıymetlidir. Döktüğümüz damlalar, ağıtlarımız, yasımızla ayakta kalmasını öğretir bize, İmam Hüseyin (as) adıyla idrak ederiz, onun adıyla başlarız yola, onun adıyla bitiririz.
Her duyguyu tatsak da, sevimcimiz ve kederlerimizle varız bu dünyada. Bazen sevinir bazen üzülürüz. Çile biriktiririz ahir zamanda.
Tabi çileye çare gerekli,
Çileye merhem gerektli.
Merhemden haberdar olmak içinse Hüseynî olmak gerekli. Hüseynî olmak için Muharremden haberdar olmak, Kerbelayı bilmek gerekti. Yaralı, biçare olan bu kalbe Resuli Kibriya'nın (saa) nefesi olan Şehid-i Şüheda gerekli.
Şimdi kalbim mahzun desem, çaresizim desem utanırım Hz. Abbas var iken bunu demekten, çok kırgınım , korkuyorum , yaşadıklarım beni çok tedirgin ediyor desem utanırım Rugeyyeden, o kadar çok derdim sıkıntım var ki üstesinden gelecek gücüm yok desem, kimim kimsem yok yalnız kaldım bu diyarda desem diyemem ki, utanırım Zeynep selamullahi aleyhadan. Ahuzar etmem, sitem etmem, şikayet edemem Azizi Ali Tahanın başından geçenler varken…
Selam olsun Hz. Zehra'nın kıymetlilerine...
Kalbim derman buldu senin yasınla, yeniden nefes alabildim, görebildim, duyabildim seninle. Yaşadığımı senin adınla bildim Ya Huseyn! Yeri geldi gözyaşım tercümanım oldu sana karşı hissettiklerime, bazen kelimelerim yetersiz kaldı duygularıma, bazen kendimi kerbelada her hangi bir şahidin yerine koydum, bazen söylediklerinizi tekrar etmekten alamadım kendimi. Bazen mersiyenin herhangi bir satırında kayboldum hafızamda yerleşen hayal gücümle. Bazen Aziz Annen Fatıma'yı (sa) hatırlayarak hıçkırıklara boğuldum, bazen Zeyneb'in (sa) yerinde olsaydım ne yapardım dedim!
Hafıza bu ya, insan uçsuz bucaksız bir tasavvur dünyasına sahiptir, düşledim ve Kerbela'ya gittim ve hayal ettiklerimin arasında kayboldum ve şunu anladım ki; Kerbela'da Şahid olmakla Şehid olmak arasında bir fark yokmuş.
Hani derler ya, aşk sandığın kadar değil yandığın kadarmış diye, ben bu yolda yandığım kadarmışım meğer. O yüzden beni bu meclislerden ayrı koyma Ey Zehranın gözünün nuru, beni sana müptela etmekten uzaklaştırma. Hüznüm sen ol, sevincim de sen ol.
Tökezlesem de ayağa kalkmasını seninle bileyim. Derdimi de seninle çözeyim, kederimi de.
Sevinsem de 'Ya Huseyn!' demesini bileyim, gam içinde kalsam da.
Elimde avucumda hiç birşeyim yok, yinede her yıl muharrem meclislerinden eli boş dönmekten korkarım. Sana kavuşamamaktan, ziyareti aşuranın feyzinden bir dem alamamaktan korkarım.
Ağlayamamaktan ve bu aşktan bir pay alamamaktan korkarım.
Çünkü sensizlik çukurunun ne derin yaralar açtığını bilirim.
Sen yoksan ömrümün hiçlik diyarında kayboluşunu bilirim.
Adın eksilirse satırlarımın boşluğunu, kelamımda olmasan kalbimin yok oluşunu bilirim.
Bakışlarımdan gitsen, âmâ oluşumu, dilimden eksilsen lâl oluşumu bilirim, yani sözün kısası sensiz ben diye bir şey yok onu bilirim. Bu aşktan tatmadan marifete erişemeyeceğimi, marifetin ve aşkın sen olduğunu bilirim Ya Huseyn!
Bir asır biriksin gözyaşlarım, isterse hiç akmasın sen yoksan.
Sesim de soluğumda olmasın Sen yoksan, nefesim zikrinle meşgul olmayacaksa varsın olmasın.
Sensiz geçen bir gün olacaksa eğer varsın o gün doğmasın.
Bir nazar etmeni beklerim her demde. Hasret yaralarıma derman olmanı, eğer kalbime bir güzellik nasip edeceksen de bana sahip çıkmanı beklerim.