En Üstün Kim?

Peygamberler arasında derece farklılıkları vardı. Hakeza peygamberlerin yardımcıları arasında da derece ve makam farklılıkları bulunmaktaydı. Kur'an-ı Kerim'de özellikle peygamberlerin derece ve makamlarının farklı oluşuna işaret eden birçok ayet bulunmaktadır. Hakeza Peygamber Efendimizin (s.a.a) sahabelerinin derecelerinin ve makamlarının da farklı olduğunu belirten birçok ayet bulunmaktadır.

Pekâlâ, Peygamberlerin en üstünü kimdir? Hakeza peygamber sahabelerinin ve yardımcılarının en üstünü kimdir?

Bu sorunun cevabını verebilmek için peygamber veya onun varisi olmak gerekir. Başka bir ifadeyle peygamberlerin ve imamların makamında olmak gerekir. Çünkü bir peygamberi ve imamı ancak tam anlamıyla onlar gibi olan bir kimse tanıyabilir. Örneğin bir profesörün gerçek değerini ve kıymetini, okuması ve yazması olmayan cahil bir kişi değil, ancak onun gibi olan başka bir profesör bilebilir. Veya bir uçak mühendisin değerini yine onun gibi bir uçak mühendisi anlayabilir.

Dolayısıyla yukarıdaki sorunun cevabını Peygamber Efendimizden ve onun vasisinden öğrenmek zorundayız.

Cevap olarak Ehl-i Sünnet âlimlerinden Hammuî, senetli bir şekilde Sûleym ibn-i Kays'tan şöyle nakletmiştir:‎

Hz. Ali’yi (s.a) üçüncü halife Osman’ın hilafeti döneminde Resulullah’ın (s.a.a) mescidinde gördüm. ‎Bir grup, ilim ve fıkıh hakkında konuşuyorlar ve müzakere yapıyorlardı. Kureyş’in ‎faziletlerini, öncülüklerini, hicretini ve Resulullah’ın (s.a.a) onlar hakkındaki bahsettiği ‎faziletleri andılar… Toplantıda iki yüz kişiden daha fazla adam vardı. Onlar içinde Ali ‎ibn-i Ebi Talib, Sad b. Ebi Vakkas, Abdurrahman ibn-i Avf da vardı… Sonra Ebu ‎Hasan el-Basrî de geldi. Yanında oğlu Hasan da vardı… Ali ibn-i Ebi Talib ve Ehl-i ‎Beytinden olan kişiler hiçbir şey söylemiyorlar ve susuyorlardı. Topluluk ona ‎yöneldiler ve şöyle dediler:

“Ey Hasan’ın babası! Konuşmana mani olan şey nedir? ‎Niçin konuşmuyorsun?”

Hz. Ali şöyle buyurdu:

“Hazırda olanlar bazı faziletleri ‎zikretmişler ve hakkı söylemişlerdir. Ancak ey Kureyş ve Ensar topluluğu! Şimdi ben size ‎sormak istiyorum; Allah size bu faziletleri kimden dolayı verdi? Kendiniz, ‎aşiretiniz ve ailelerinizden dolayı mı yoksa başkalarından dolayı mı?”

Onlar şöyle ‎cevap verdiler:

“Allah bunları Hz. Muhammed’den (s.a.a) ve aşiretinden dolayı bize ‎bahşetmiş ve bizi minnettar kılmıştır.”‎

Hz. Ali (s.a) şöyle buyurdu:

“Size Allah’ı şahit gösteriyorum! Allah-u Teâlâ’nın ‎kitabının birçok yerinde öne geçen kişiyi geride kalan kişiden daha üstün kıldığını ‎bilmiyor musunuz? Beni Allah katında ve Hz. Resulullah (s.a.a) katında bu ümmetten ‎hiçbir kimsenin geçemediğini bilmiyor musunuz?”

Sonra orada bulanan herkes “Evet” dediler.‎

Hz. Ali (s.a) şöyle buyurdu:

“Size Allah’ı şahit gösteriyorum! Şunu bilmiyor musunuz? ‎‎

“Muhacirler'den, Ensar'dan ve onlara güzelce tabi olan kişilerden evvel olup öne geçenler vardır.”[1]  ayeti inince ve “Öne geçenler, öne geçenler vardır. İşte onlar ‎yakınlaştırılanlardır.”‎[2] ayetleri inince Hz. Resulullah’a (s.a.a) bu ‎ayetler hakkında soru sorulmuş ve o da şöyle buyurmuştu:

“Allah-u Teâla bu ayetleri peygamberler ve ‎vasileri hakkında indirmiştir. Ben Allah’ın nebilerinin ve resullerinin en ‎üstünüyüm. Vasim Ali ibn-i Ebi Talib ise vasilerin en üstünüdür…”[3]

[1] Tevbe/100

[2] Vakıa/10-11

[3] Ferâidu’s-Simtayn, 1/312, (250)