Aleviler Asimile Edilebilir mi?..

Bugünlerde birileri çıkıp “Aleviler asimile ediliyor” diye çığırtkanlık yapıyorlar.

Bu söz, Alevi toplumuna hakarettir. Alevi toplumu bu kadar aciz mi ki asimile edilsin veya birileri zihinlerinden Alevileri asimile etmeyi geçirsinler?! Eğer birileri kendilerinde bu cüreti, Alevileri asimile etme cesaretini buluyorlarsa, biz Aleviler olarak kendimize dönüp sorunu kendimizde aramalıyız. Acaba bizler nasıl bir gevşeklik, acizlik, cahillik gösterdik ki birileri kendilerinde bizleri asimile etme cesareti buluyorlar, demeliyiz!! Diğer inançlar, mezhepler böyle bir çığırtkanlıkta bulunuyorlar mı?! Kendi inancından emin olan birisi, “Asimile ediliyoruz” diye kendisini aciz göstermez.

     

Alevi toplumu Ehlibeyt’in aşkı ile, 12 İmamların muhabbeti ile, Kerbela’nın acısı ile yüz yıllardır bu günlere gelmeyi başarmış ve ruhları, bu sevgi ve muhabbetlerle yoğrulmuş bir toplumdur. Böylesi bir toplumu asimile etmek mümkün değildir. Tarih bunun kanıtıdır.

Alevi toplumunu asimile etmek, yani bu toplumun yüreğinden Hz. Muhammed Mustafa’nın, Ehlibeyt’in, İmam Ali’nin, 12 İmamların muhabbetini, aşkını söküp atmaktır. Size soruyorum böyle bir şey mümkün mü?! Alevilere Ehlibeyt’in düşmanlarını sevdirmek mümkün mü?! Bir Alevi; Yezit’i, Muaviye’yi veya başka bir Ehlibeyt düşmanını sevebilir mi?! Şah-ı Velayet, Haydar-ı Kerar, Fatih-i Hayber İmam Ali’nin muhabbetini, aşkını bu gönüllerden söküp atmak, mümkün mü?!

Benim burada söylemek istediğim oyuncağı elinden alınan bir çocuk gibi ağlayarak “Bizi asimile etmeye çalışıyorlar” diyerek başka birilerinden medet ummanın, yanlış olduğudur. Elinden oyuncağı alınan çocuklar niye ağlarlar? Kendilerini, oyuncaklarını alan kimse karşısında aciz ve güçsüz görürler ve ağlayarak daha güçlü kimselerden yardım isterler. Böyle yapılması yanlıştır. Biz güçlüyüz, aciz değiliz; bizim inanç temellerimiz ve kaynaklarımız oldukça sağlamdır. Biz, sadece kendi inanç kaynaklarımıza ulaşma imkânı bulamadığımız için tarih sürecinde bazı sorun ve sıkıntılarla karşılaşmış olabiliriz; hatta bu durum dahi birilerinin zulmünden kaynaklanmıştır. Bir toplumu kendi inanç kaynaklarına ulaşacak imkândan mahrum etmek, en büyük zulümdür ve Alevi toplumunun en büyük mazlumluğu da budur.

Zor ve sıkıntılı tarihi bir süreçten geçtik; ama Allah’a şükürler olsun ki bu gün ilmi olarak, temel kaynaklarımıza ulaşma açısından hiç bir sıkıntımız kalmadı. Hz. Muhammed Mustafa’nın, İmam Ali’nin, On iki İmamların, Ehlibeyt’in sözlerini içeren bin yıl öncesi, bin iki yüz yıl öncesi, bin dört yüz yıl öncesi yazılmış temel kaynaklarımıza ulaşma imkânımız var. Kur'an-ı Kerim başta olmak üzere baştan sona Ehlibeyt’in sözleriyle dolu Usul-u Kâfi ve Tuhefu'l Ukul artık başucumuzda; İmam Ali’nin hutbelerini, valilerine yazdığı mektuplarını, hikmetli sözlerini içeren Nehcü’l Belağa artık elimizden düşmüyor. İmam Zeynelabidin’in maneviyat dolu dualarını içeren Sahife-i Seccadiye yanı başımızda. Bu zikrettiklerim, Ehlibeyt’in ilim deryasından sadece bir kaç örnektir.

Dün de güçlüydük, ama bugün daha da güçlüyüz; çünkü muhabbetini ve aşkını kalbimizde taşıdığımız, acılarını andıkça – özellikle Kerbela – gözlerimizin yaşla dolduğu o masum-u pakların sözlerine, ilimlerine çok kolay bir şekilde ulaşabiliyoruz.

Ama bundan rahatsızlık duyanlar var. Alevilerin bu kaynaklara ulaşmalarından, bilinçlenmelerinden, onların karşısına çıkarak bu kaynaklarla akademik bir dille konuşmalarından rahatsız oluyorlar. Rahatsız oldukça saçmalıyorlar. Saçmalayanlardan birileri, “Ali’siz Alevilik” tezini ortaya atıyorlar. Başka birileri “Alevilik, Caferilik, Şiilik birbirinden ayrıdır” diye saçmalıyorlar. Hiç mi Alevi deyişleri dinlemediniz?! Bu üç kelime de “Alevi – Caferi – Şii” kelimeleri Alevi deyişlerinin olmazsa olmazlarıdır. Bu kelimeleri birbirinden ayırmadan önce gidin bu sözcüklerin anlamlarını öğrenin. Gidin Alevi deyişleri ve şiirlerini iyi okuyun.

Ne Sorarsın be hey Yezit?

Aleviyiz - Caferi’yiz!

Bu yolu kuran Muhammed,

Aleviyiz - Caferi’yiz!

 *  *  *

“Agahiyem Alevi, mezhebim Şia Kızılbaşım!

Kerbela’nın fırkatındandır gözümden akan yaşım.

Hüseyin’in derdini hiç kimseden sorma karındaşım;

Dile Zeynel Abadan sor dile Zeynep Anadan sor!”

   

Başka birileri çıkıyor “Ali’yi sevmek Alevilikse ben de Aleviyim” diye saçmalıyor. Bu şekilde Alevileri farklı taraflara çekeceğini zannediyor.

Biz, Aleviyiz ve Alevi tarihinde hiç olmadığımız kadar güçlüyüz. Artık, hem temel kaynaklarımıza çok kolay ulaşabiliyoruz, hem de onları okuyacak, anlayacak dilleri biliyoruz. Bu yüzden herhangi bir korkumuz yok; kendimize güveniyoruz. Her mekânda, akademik olsun veya olmasın her alanda ilmi olarak inancımızı sonuna kadar savunacak birikime de sahibiz; artık biz değil siz korkun!!!

Alevi Din Âlimi

Ali Akın CABA