Evet, Yemen ölmeye devam ediyor çünkü sözde İslam Ümmeti ambargolarına devam ediyor.
Yemen'de 2015 yılının Mart ayından beri devam eden çatışmalar sonucunda ülke içler acısı bir hal almasına rağmen, Suudi Arabistan liderliğindeki zorba koalisyon güçleri ülkeyi yaşanamaz bir hale sokmaya devam ediyor.
Amerika'nın bölgedeki en büyük müttefiki olan Suudi Arabistan tarafından Yemen'e uygulanan gıda, ilaç ve yakıt ablukası nedeniyle ülke içerisinde petrol stokunun da artık bitmek üzere olduğunu bildiren yerel yetkililerin de eli kolu bağlı.
Hal böyle olunca da Yemen hastaneleri başta olmak üzere, su pompaları, fırınlar, kamyonlar ve benzin istasyonlarının hayati ihtiyaç duyduğu yakıtın artık bitmek üzere olması zaten ölüme terkedilmiş olan Yemen halkının nefes alamaması demek.
Birleşmiş Milletler gibi ikiyüzlü bir örgüt, kendi menfaatlerine olmadığı için Yemen açıklarına demir atmış 420 bin tondan fazla yakıt taşıyan irili ufaklı 15 tankerin ülkeye giriş iznini de vermiyor. Hâlbuki yine aynı BM, ülke içerisindeki gözlemcileri yani casusları tarafından Yemen’de yaşanan travmayı oldukça yakından takip ediyor ve yarım ağızla uluslararası yardım komitelerini Yemen’e yardım etmeleri için davet ediyor. Ediyor ama bu sefer de topu koalisyon güçlerine atarak bölgenin emniyetsizliğini öne sürerek sorumluluk kabul etmediğini söylüyor.
Geçtiğimiz ay Yemen Direniş Cephesi komutanlarından birisi Twitter’dan ‘Amerika ve bölgedeki müttefikleri için karideslerin hayatı Yemen vatandaşlarının hayatından daha mı önemli?’ diye bir tweet atmıştı. Evet, daha önemli. Bu aynı Winston Churchill neredeyse 100 yıl önce söylediği ‘Bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir.’ sözünün devamıydı.
Yemen Petrolleri CEO'su Çarşamba günü başkent Sana'da bulunan Birleşmiş Milletler ofisinin önünde düzenlenen basın toplantısında şirketin kalan rezervlerinin birkaç günü ancak idare edebileceğini söylemişti. Bu da zaten karanlıkta olan ülkenin iyice karanlığa gömüleceği ve Suudi bombardımanlarından henüz nasiplenmeyen hastanelerin yalnızca morg olarak kullanılacağı anlamına geliyor.
Bir de her zaman yalan haber yapmayı ilke edinmiş olan medyanın da bizlere yansıtmış olduğu şu haberi göz ardı etmemek gerekiyor:
“Birleşmiş Milletler Husîler’in kontrolü altında bulunan Yemen açıklarında 1 milyon varilden fazla petrol yüklü terk edilmiş tankerin parçalanma ya da infilak etme riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtti.”
Yaklaşık beş yıldır bakımları yapılamayan tankerin günden güne çürümeye başladığı bir gerçek ve BM’ye göre Husî isyancıları! gemiyi ‘nükleer silah gibi caydırıcı bir unsur’ olarak görüyor.
Aslında gerçek bir felaketin yaşanması da an meselesi zaten. Tankerde vuku bulacak bir patlama ya da sızıntı yalnızca Yemen’de değil çevre ülkelerde geçimini denizden sağlayan yüz binlerce balıkçıyı yaşam kaynağından mahrum edecek cinsten ve Kızıldeniz’deki canlı yaşamını yok edebilecek bu korkunç felaketin önlenmesi gerekiyor çünkü Siyonist İsrail’in işgal toprakların bir hissesi de Kızıldeniz’e bakıyor. Yani önemli olan bu denize kıyısı olan Mısır, Sudan, Ürdün, Suudi Arabistan ve Yemen değil tamamen İsrail. İnanın buna.
Öte yandan Yemenli yetkililerin açıklamalarına göre, ülkede ilk Covid-19 vakasının tespit edildiği 10 Nisan'dan bu yana 60’den fazla doktorun yaşamını yitirmesi Yemen’in üzerindeki karabulutlara bir yenisini daha ekliyor. En ihtiyatlı olan sağlık personelinin bu kadar fazla can kaybı vermesi hiçbir önlem ve korumaya sahip olmayan halkın içler acısı durumunu bizlere gösteriyor.
Sözün özü mazlum Yemen halkı yalnızca Koalisyon Güçleri ile değil, BM, Medya ve yoklukla savaşıyor..