Ölmek ve Yaşamak

.
.

Bugün yine bir haber geldi, öncesinde yine haberler gelmişti, daha öncesinde yine…

Bunlar hakikaten ölüm haberleri miydi? Kimdi ölenler?

Ölmek nedir yaşamak nedir? Bunu anlamanın daha da önemli olduğu bir dönemden geçiyoruz.

İşin aslı şu ki, insana ne olursa yaşarken olur. Ölmek veya ölmemek insanın kanının aktığı veya kalbinin durduğu andan sonra değil onun öncesinde gerçekleşir.

İnsana ne olursa yaşarken, seçimlerini yaparken, doğruyla yanlış, iyiyle kötü, izzetle zillet arasında yolunu belirlerken olur.

İnsana o bu meydanda yokken hiçbir şey olmaz, çünkü o artık kapalı bir dosyadır. O artık ne bir şey seçebilir ne bir şey yapabilir ne güzelleşebilir ne çirkinleşebilir ve NE ÖLEBİLİR NE DE DİRİLEBİLİR!

Canlar, azizler…

Slogan değil, teselli değil, bu gerçeğin ta kendisidir. İyi düşünelim.

Kim şu yer küre üzerinde ebediyen nefes alıp verebilmiş?

Kimin derisinin altında saklı kanı damarlarında ebediyen dolaşabilmiş?

İnsanın şu etten kemikten varlığının bir başlangıcı ve bir bitişi mutlaka vardır. Ne var ki bu elli yüz kilogram beden ne ölümü ne de yaşamı temsil etmez.

İnsanın ölümü kan pompalayan şu bir avuçluk yağ dokulu organın durmasıyla olmuyor, nasıl ki yaşamı da onunla değildir. Öylesice ölmek veya yaşamak hayvan içindir insan için değildir.

Anadolu’nun ölümsüzlerinden Yunus Emre “Yunus öldü deyu sela verirler / Ölen hayvan imiş âşıklar ölmez” derken bu hakikati dile getiriyor.

İnsan iki nefes arasına ya ölümü sığdırır ya da yaşamı.

Tercihlerini faniden yana kullananlar ölüm devşirirken, tercihlerini bakiden yana kullananlar ölümsüzlük devşirirler.

Tercihlerini hayvani şehvetlere kölelikten yana kullananlar yokluk çukurunda kaybolmayı seçerken tercihlerini insani erdemlerden yana kullananlar beka arşına kurulurlar.

Eğilerek konforunu korumayı seçenler silinmeyi yeğlerken dimdik durarak insanlık onurunu korumayı seçenler vecd ile yükselerek başlarını arşa dayamayı yeğlerler.

Korkmayı seçenler sinip yok olurken cesareti seçenler beka yurdunun kahramanları olarak ebedileşirler.

Evet, canlar, edebî hamasî kelimeler kullandığımıza bakmayın, bunlar en ayan gerçeklerdir, bakışını üç günün beş günün küçük hesaplarına hapsetmeyenler için.

Bütün bedenler ölür, bütün etler ve kemikler çürür. İnsan için ise bu ne ölümü ne de yaşamı anlatmaz.

İnsan için ölüm veya yaşam anlamlı veya anlamsız, doğru veya yanlış, iyi veya kötü, aziz veya zelil yaşamakla ve de yaşarken belirlenir.

Anlamlılık yaşam anlamsızlık ölümdür; doğruyla olmak yaşam yanlışla olmak ölümdür; iyi olmak yaşam kötü olmak ölümdür; izzet yaşam zillet ölümdür…

Sonsuzluğun sahibine bağlanmayan her şey yani her çirkinlik faniliğe, ona bağlanan her şey yani her güzellik ise bekaya bağlanır. Hesap bu kadar kısa ve nettir de göremiyor hakka gözünü kapayanlar.

Bu büyük hakikati anlamak hepimiz için ölmek veya ölmemek kadar önemlidir. Çünkü bunu doğru anlarsak biz de şu fani bedene sahipken ölmekten yana değil yaşamaktan yana tercihimizi kullanabiliriz.

Sahi, kimler ölüyor şu günler ve kimler yaşıyor?