Kur’an’a ve Sünnete Göre Irkçılık

Emperyalist ve Siyonist odaklar son zamanlarda özellikle ırkçılık üzerinden hareket ederek ve ırkçı söylemleri daha çok ön plana çıkararak Müslüman ülkeleri, toplumları, illeri, ilçeleri, hatta cemaatleri dahi bölmeyi amaçlamaktadırlar. Maalesef bazı Müslümanlar bu tuzağın ağına takılmakta, yanlış bir yola girmekte, ümmet bilincinden uzaklaşmaktadırlar. Böylelikle zaten zor bir durumda olan Müslümanlar başka bir sorunun içinde daha sürüklenmektedirler. Elbette bu tuzağa Türklerden, Kürtlerden, Farslardan, Araplardan ve diğerlerinden kapılanlar vardır. Dolayısıyla bazıları yapıyor ve bazıları da yapmıyor diye söylenemez. Her ırkın içinde bilinçli ve ferasetli Müslümanlar olduğu gibi, tersi de bulunmaktadır.

İnsanların ırkları şu birkaç özellikten oluşmaktadır: Soy, dil, ten rengi, bölge…

Peki, ırkçılık nedir?

Irkçılık; kendi ırkını, soyunu, dildaşını, renktaşını, bölgesini diğerlerinden üstün sayma ve siyasal tutumunu buna dayandırma eğilimine denir.

Irkçılık; insanların toplumsal özelliklerini ırksal özelliklerine indirgeyen ve bir ırkın öteki ırklara üstün olduğunu öne süren öğretidir.

Dolayısıyla ırkçı bir kişi insanları haklı veya haksız, mazlum veya zalim, doğru veya yanlış, iyi veya kötü diye yargılamaz, aksine soyuna, diline, rengine, bölgesine göre yargılar. Eğer kendisinden ise haklıdır, aksi takdirde haksızdır.

Pekâlâ, Kur’an ve Sünnet ışığında ırkçılığın yeri nedir?

Şimdi bu soruya cevap bulunmaya çalışılacaktır.

Kur’an’a ve Sünnete Göre Irkçılık

1- Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

یأَیها النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكمُ مِّن ذَكرٍ وَ أُنثی وَ جَعَلْنَاكمُ شُعُوبًا وَ قَبَائلَ لِتَعَارَفُواْ إِنَّ أَكرَمَكمُ عِندَ اللَّه أَتقَئكمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِیمٌ خَبِیرٌ.

"Ey insanlar! Kesinlikle, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışmanız için sizi kabileler (şeklinde) kıldık. Kesinlikle Allah katında sizin en üstün olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en üstün olanınızdır. Kesinlikle Allah, bilendir, haber alandır."[1]

Yukarıdaki ayetle bağlantılı olarak Cabir İbn Abdullah şöyle rivayet etmiştir:

Resulullah Efendimiz (saa) teşrik günlerinin ortasında bize veda konuşmasını yaptı. Bu hutbesinde şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Haberiniz olsun, rabbiniz birdir. Haberiniz olsun, babanız birdir. Haberiniz olsun, ne Arabın Arap olmayana, ne arap olmayanın araba, ne siyahın kızıl deriliye, ne kızıl derilinin siyaha takvadan başka hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah katında en üstün olanınız, Allah’tan en çok korkanınızdır. Dikkat edin, tebliğ ettim mi? Dediler ki: ‘Evet, ya Resulallah!’ Buyurdu ki: “O halde burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsinler.”[2]

Bütün insanlar bir anne ve bir babadan yani Hz. Âdem ve Hz. Havva’dan yaratılmışlardır. Dolayısıyla bütün insanlar kardeştirler. Dolayısıyla ırk, soy, yaratılış bakımından hiçbir kimsenin diğer kimseye üstünlüğü yoktur. Allah-u Teâlâ sonsuz ilmi ve kudretiyle insanları tanışıp kaynaşmaları için farklı kabilelere ve farklı şubelere ayırmıştır. Bunların arasında da yaratılış bakımından hiçbir üstünlük veya düşüklük yoktur.

Peki, üstünlük ne ile elde edilir? Ayete ve hadise göre üstünlük takva ile elde edilir. Takva ise; Allah’tan korkmak, iman, amel, ahlak, ihlâs gibi manevi olgulara sahip olmaktır ve bunları Allah’tan başka hiçbir kimse bilmez. Takvalı bir insan kendisini başkalarından veya kendi ırkını başka ırklardan üstün görmez.

2- Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

قالَ ما مَنَعَكَ أَلاَّ تَسْجُدَ إِذْ أَمَرْتُكَ قالَ أَنَا خَيْرٌ مِنْهُ خَلَقْتَنِي مِنْ نارٍ وَ خَلَقْتَهُ مِنْ طِينٍ قالَ فَاهْبِطْ مِنْها فَما يَكُونُ لَكَ أَنْ تَتَكَبَّرَ فِيها فَاخْرُجْ إِنَّكَ مِنَ الصَّاغِرِينَ.

"(Allah) Dedi ki: “Sana emrettiğim zaman, sana ne engel oldu da secde etmiyorsun?” (Şeytan) Dedi ki: “Ben ondan daha hayırlıyım, beni ateşten yarattın ve onu çamurdan yarattın.”Dedi ki: “Öyleyse ondan in, çünkü onda kibirlenmen senin (haddin) değildir. Öyleyse çık, kesinlikle sen küçük olanlardansın.”[3]

Şeytanın Hz. Âdem’e secde etmesine mani olan unsurlardan biri de ırkçılık yapmasıydı. Çünkü kendisinin ateşten, Âdem’in topraktan yaratıldığını, ateşin yaratılış olarak topraktan daha üstün olduğunu, dolayısıyla Âdem’e saygı secdesinden bulunmayacağını söyledi. Hâlbuki varlıkların üst veya alt olmaları Allah’ın emrine göre belirlenmekteydi ve Allah-u Teâlâ ona Hz. Âdem’e secde etmesini emretmişti. Ancak kibirlenip kendisini, yaratılışını, ırkını, soyunu, kabilesini üstün görünce ebediyen melun ilan edildi.

3- Peygamber Efendimiz (saa) şöyle buyurmuştur:

"Kim ırkçılık yaparsa veya kendisi için yapılan ırkçılığı kabul ederse, kesinlikle imanın halkasını boynundan çıkarmıştır."[4]

Türklerden, Farslardan, Kürtlerden, hatta Araplardan dahi ırkçılık yapan birisi ilk başka Peygamberimizi (saa) kabul etmemesi gerekir, çünkü Efendimiz onun ırkından veya kabilesinden değildir. Resulullah’ın (saa) kabilesinden olan az kişi bulunmaktadır. Dolayısıyla ırkçılık yapan birisinin imanı boğazından çıkıp gitmektedir.

4- Peygamber Efendimiz (saa) şöyle buyurmuştur:

"Kimin kalbinde hardal tanesi kadar ırkçılık olursa, Allah kıyamet gününde onu Arap cahilleriyle birlikte mahşur edecektir."[5]

Arap cahilleri; Ebu Süfyan, Ebu Cehil, Ebu Leheb, Velid İbn Muğire, Muaviye ve Yezid gibi kişilerdi. Kim ırkçılık yaparsa bunlarla birlikte mahşur olacaktır.

5- Peygamberimiz (saa) şöyle buyurmuştur:

"Irkçılığa davet eden bizden değildir. Irkçılıktan dolayı savaşan ve mücadele eden bizden değildir. Irkçı olarak ölen bizden değildir."[6]

6- Hz. Ali (sa) şöyle buyurmuştur:

"Kibirli olmaktan, bağnazlığın üstün gelmesinden, cahiliyet dönemine ait olan ırkçılıktan sakının."[7]

Bir Müslüman şu ayetlere ve hadislere göre asla ırkçı olmaması gerekir. Çünkü imanını, dinini, takvasını, ahiretini kayıp etmektedir. Müslüman olmasa bile yine de ırkçı olmaması gerekir. Çünkü ırkçı olduğu zaman kendisini toplumun diğer bireylerinden üstün görecek, onlara karşı düşmanlık besleyecek ve hiçbir şekilde onlarla sağlıklı bir iş yapamayacaktır. Sürekli onları aşağılayacak ve hatta onları yok etmeye çalışacaktır. Dolayısıyla diğer insanlar tarafından sevilmeyen ve saygı duyulmayan bir noktaya düşecektir. Nitekim Siyonist Yahudiler kelimenin tam anlamıyla ırkçıdırlar ve kendi ırklarından olmayan hatta kendi ırklarından olan ancak kendileri gibi düşünmeyen insanlara nasıl zulüm etmektedirler, herkes tarafından bilinmektedir. İşte ırkçılık böyle büyük bir hastalıktır.

Eğer bir toplumda ırkçılık yaygınlaşırsa o toplum ve ülke bölünüp parçalanmaya mahkûm olur. Dolayısıyla ırkçılık yapan kişi aslında kendi eliyle ülkesini ve toplumunu bölmüş olmaktadır. Nitekim Osmanlının bölünüp parçalanmasına neden olan etkenlerden birisi de ırkçılıktı. Bundan dolayı en azından ülkenin ve vatanın bölünmemesi için ırkçılık yapmamak gerekir.

Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki milleti sevmek, vatanı sevmek, ülkeyi ve devleti düşmanlara karşı savunmak, toplumun birliği ve beraberliği için mücadele etmek her Müslümanın boynunun borcudur. Bu konuyu ırkçılıkla karıştırmamak gerekir.

[1] Hucurat 13.

[2] Suyûtî, Celâl’ud-Din, Abdurrahman İbn Ebi Bekr, Ed-Durr’ul-Mensûr, Kum, Kitabhâne-yi Ayetullah Maraşî Necefî, 1404, VI, 98.

[3] Araf 12-13.

[4] Kuleynî, Muhammed İbn Yakub, Usûlu’l-Kâfî, Tahran, Dâr’ul-Kutub’il-İslâmiyye, 1987, II, 307.

[5] Kuleynî, Muhammed İbn Yakub, Usûlu’l-Kâfî, Tahran, Dâr’ul-Kutub’il-İslâmiyye, 1987, II, 308.

[6] Ebû Dâvud, Süleyman İbn Eşas, Sunenu Ebî Dâvud, Beyrut, Mektebetu’l-Asriyye Seydâ, IV, 332.

[7] Temîmî Âmedî, Abdulvahîd İbn Muhammed, Tasnîfu Ğureru’l-Hikem ve Dureru’l-Kelim, Defteri Teblîğât, Kum/İran, 1366, 309.