Siz Cennete, Diğerleri Cehenneme mi Gidecek?!

Eğer İslam dinini incelemeden önce Müslümanları tanısaydım, Müslüman olmazdım.

Kendinizin cennete, ama sizin gibi olmayanların, sizin gibi düşünmeyenlerin, sizin gibi yapmayanların ise cehenneme mi gideceğini zannediyorsunuz?!

Allah nezdinde hak ve doğru bir tanedir.  Dinde Plüralizmi, yani birden fazla doğrunun olduğunu kabul etmiyoruz. Hak yol ve doğru yol bir tanedir. Bunda kimsenin şüphesi yoktur. Ama bazen insanlar bu hakkı ve doğruyu bulmak isterken hakkı bulamadan farklı yolları benimseyebilirler. Hakkı ararken hakka benzeyen farklı düşünceleri kabul edebilirler.

Bunun bazı nedenleri vardır. Bu nedenlerden birisi, insanların kapasiteleridir. Herkesin olayları kavrama ve değerlendirme kapasitesi aynı değildir.

Şahsın birisi İmam Cafer Sadık’ın (a.s) yanına gelerek şöyle şikâyet etmeye başladı: Neden bazıları doğruları hemen kabul etmiyorlar; neden doğruları görmüyorlar; çok sıkıntı çıkartıyorlar?

İmam Cafer Sadık (a.s) ona şöyle buyurdu: “İnsanlar 7 kısımdır. Bazılarının kapasitesi bir derece, bazılarını iki, bazılarının üç, bazılarının dört derecedir. Üç derecelik kapasitesi olan birisine dört derecelik yüklersen kaldırmaz. İki derecelik olana üç derecelik yüklersen kaldıramaz. İnsanlar farklıdırlar.”

Kapasitesinden dolayı hakkı kavrayamayan birisine sen kötüsün, sen cehennemliksin demeye, kimsenin hakkı yoktur. O şahıs kendi kapasitesi ile yaptıklarıyla, kapasitesi daha çok olan birisinden Allah katında daha değerli olabilir.

Bir diğer neden: İnsanların yetişmiş oldukları ortamlar ve aldıkları eğitimlerdir. Bu da insanın, hakkı ararken farklı düşünceleri benimsemesine neden olabilir. Zihnindeki malumatlarla ulaşabildiği ve kalbinin mutmain olduğu nokta burasıdır. Böyle birisini de kınamaya kimsenin hakkı yoktur. Böyle birisi de samimice ulaşmış olduklarıyla ve yaptıklarıyla Allah katında birçok kimseden daha değerli olabilir. Çünkü şimdiye kadar öğrendikleri, doğru bildikleri, zihninde bazı kalıplar oluşturmuştur ki bu kalıpları kırmak kolay değildir. Zihni bu kalıplardan arı olan birisinin durumu elbette daha kolaydır.  

Bir diğer neden: Din adına, inanç adına, mezhep adına konuşan kimselerin, ahlaki çöküntüye uğramalarıdır. Elbette bir düşünceyi veya bir inancı incelerken olması gereken, o düşünce ve o inanca sahip olanlara değil de düşünce ve inancın kendisine bakılmasıdır. Sonradan Müslüman olan birisinin dediği gibi: “Eğer İslam dinini incelemeden önce Müslümanları tanısaydım, Müslüman olmazdım.”

Tabii ki de inancın kendisine bakılmalıdır. Ama insanların geneli böyle değildir. O dinin, o inancın, o mezhebin savunucularına, hocalarına ve âlimlerine bakarlar. Kapasiteleri ölçüsünce bu konuda da Allah katında mazeretli olabilirler. 

Bir diğer neden: Bazı kimselerin din adına zulüm görmeleridir. Birileri sırf bir kesime zulmetmek için dini kullanıyorlarsa ve onlar da her açıdan, hatta ilim merkezleri açısından dahi mazlumlarsa bazı konularda eksiklikleri olabilir. Ama hiç kimsenin bu mazlum insanları, bu durumlarından dolayı kınamaya, yermeye ve azarlamaya hakkı yoktur. Çünkü onlar kendi bildiklerine samimice amel ettikleri için Allah katında çok değerli olabilirler.

Daha nice nedenler vardır ki Allah katında bir tane olan o hakkı ve doğruyu bulmada insanlar farklılık gösterebilirler. Burada önemli olan samimiyettir; doğrunun ve hakkın yanında olma samimiyetidir. Ama insanın doğrudan ve haktan uzaklaşma nedeni sadece nefsi ise, nefsani arzuları ise burada diyecek bir sözümüz yoktur. Tek diyecek sözümüz, biz kimsenin iç âlemini bilmiyoruz ve kimsenin samimiyetini sorgulamaya hakkımız yoktur.

Allah’ın hesap kitabı çok farklıdır.

Nice cennetlik zannettiklerimiz belki azap ehli olacak ve nice cehennemlik zannettiklerimiz ise cennet ehli olacak. Buna biz karar veremeyiz.

Biz sadece bildiklerimize samimice amel etmekle sorumluyuz.

Bizim yapmamız gereken Rahmet peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’nın davrandığı gibi yumuşak huylu, ince ruhlu olmak ve kırmadan, incitmeden, azarlamadan, yermeden, sert ve katı olmadan herkesin kapasitesi ve anlayışına göre hak ve hakikati Kur’an metoduna göre, yani bazı konuları zamana yayarak insanlara, toplumlara anlatmaya çalışmaktır.

  

“Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.” Al-i İmran/159

Allah’ım! Kimseyi yargılamamayı ve kendimizi başkalarından üstün görmemeyi bizlere nasip et…

Alevi Din Âlimi
Ali Akın Caba