Suriye Düştü Peki, Şimdi Ne Olacak?

.
.

Suriye Düştü Peki, Şimdi Ne Olacak?

Bu kısa makalede mutlak şer odakları olan Siyonizm ile Emperyalizm’in Ortadoğu ülkelerine yaptıkları ve onlara karşı mücadele veren direnişçilerin kısaca hikâyesi anlatılacaktır. Dolayısıyla konumuz; bir tarafta Siyonizm, Emperyalizm ve bunların işbirlikçileri diğer tarafta da bunlara karşı mücadele veren direnişçilerdir.

1. Siyonistler, Amerikalılar, haçlılar ve işbirlikçileri çok uzun zamanlardan beri Arz-ı Mevut (vaat edilmiş topraklar) hayalini gerçekleştirmek istemekteydiler. Bunun için birinci dünya savaşından sonra dünyanın çeşitli ülkelerinden toparladıkları Siyonist Yahudileri Filistin topraklarına getirip yerleştirdiler. Ardından hızlı bir şekilde Filistin topraklarını işgal etmeye başladılar. İnsanları öldürdüler, evlerini yaktılar, topraklarını ellerinden adılar, direnenleri göç etmeye zorladılar. 1948 yılına gelindiği zaman gaspçı İsrail Devletini ilan ettiler. Birçok devlet onu tanıdı. O dönemde Türkiye’yi yöneten İsmet İnönü’nün hükümeti de ilk tanıyan devletlerden biri oldu.

2. İsrail rejimi Filistin topraklarının büyük bir kısmını işgal etmişti, ancak işgali genişletmeyi ve insanları öldürmeyi durdurmadı. Bundan dolayı etrafındaki Suriye, Lübnan, Mısır, Ürdün gibi komşu ülkelere de saldırmaya başladı. Bu günlerde şahit olduğumuz saldırganlıklarının ve katliamlarının aynasını o günlerde de yaptı, her zaman yapmaya da devam etti.

3. Siyonistler ve işbirlikçileri sadece saldırmak ve katliam yapmakla da yetinmiyorlardı. Türkiye, İran, Irak, Suriye, Mısır, Libya gibi uzaktan veya yakından Arz-ı Mevut ile bağlantısı olan bütün ülkelerde tefrika, fitne, kargaşa, çatışma, darbe, iç savaş, ekonomik kriz, yoksulluk, fakirlik gibi durumlar oluşturuyorlardı. Böylece mezkûr ülkelerin yıpranmasını ve kolay lokma haline gelmesini istiyorlardı. O ülkelerin devlet yöneticilerinin geneli de onlarla işbirliği yapıyordu.

4. İşgalcilere karşı halklar tarafından ufak tefek direnişler oluyordu, ama güçlü ve etkin değildi. Bu durum 1979 yılına kadar böyle sürdü. Ancak 1979 yılında İran İslam Devrimi oldu. Siyonizm’e ve Emperyalizm’e tam bağlı olan Şahlık rejimi yıkıldı ve yerine İslam Cumhuriyeti kuruldu. Ayetullah Humeynî ve diğer devlet yetkilileri İsrail’in bir terör rejimi olduğunu resmen ilan ettiler. Orta Doğudaki bütün problemlerin Emperyalizm’den ve Siyonizm’den kaynaklandığını açıklayarak, Siyonistlerin Filistin topraklarından atılması gerektiğini söylediler. İran’daki İsrail büyükelçiliğini kapatıp Filistinlilere verdiler. Böylece ilk defa devlet olarak büyük bir direniş ve itiraz başlamış oldu.

5. Siyonistler, Amerikalılar ve işbirlikçileri İran İslam Devrimi’ni yıkmak için İran’ın içinde sayısız terör olayı gerçekleştirdiler. Dönemin Cumhurbaşkanını, başbakanı, adalet bakanını, onlarca milletvekilini, binlerce insanı suikastla ve terörle öldürdüler. Ardından Saddam’ı kurgulayarak, donatarak, silah ve asker yardımı yaparak İran’a saldırttılar. İki taraftan milyonlarca insan öldü ve yaralandı. Şehirler harabeye çevrildi.  Sekiz yıl süren savaşın sonunda Saddam, Siyonistler, Amerikalılar ve işbirlikçileri yenilgiye uğradılar.

6. İran İslam Devrimi’nden etkilenen Lübnan’da Hizbullah, Filistin’de Hamas gibi direniş örgütleri kuruldu. Sınır komşusu olmasından dolayı Suriye Devleti ise 1948’den beri İsrail ile sürekli sorun yaşamaktaydı. 1980’li yıllarda devlet başkanı olan Hafız Eset kendisini, vatanını, milletini Emperyalizm’e ve Siyonizm’e satmamıştı. Bu nedenle Siyonizm ve Emperyalizm ile mücadele konusunda direniş cephesinin yanında yer aldı. Böylece İran direniş örgütlerine yaptığı para, teçhizat, silah gibi yardımlarını Suriye kanalından göndermeye başladı.

7. Türkiye’nin muhafazakâr halkı da İran İslam Devrimi’nden etkilenmişti. Ülke içinde Emperyalizm ve Siyonizm’le mücadele sohbetleri ve sloganları çoğalmıştı. Bundan dolayı 2000 yılından önce Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın başında olduğu Refah Partisi iktidara gelmişti. Erbakan’a Emperyalizm’in ve Siyonizm’in temsilcileri gelip İran’dan uzak durmasını, diğer taraftan da İsrail ile ilişkilerini düzeltmesini istediler. Eğer böyle yaparsa her türlü desteği vereceklerini, aksi takdirde hükümeti kaybedeceğini ifade ettiler. Erbakan onların tekliflerinin tam tersini yapmıştı. Bundan dolayı bir yıl hükümet edemeden 28 Şubat 1997 darbesiyle hükümetten indirildi.

8. Anlatıldığına göre tam da o dönemlerde aynı teklifi Necmettin Erbakan’ın öğrencisi olan Recep Tayyib Erdoğan’a da götürmüşlerdi. Erdoğan teklifi kabul etmişti. Ardından defalarca Amerika’ya gitti. Siyonist lobilerden Yahudi Cesaret Madalyası aldı. Önündeki siyasi ve hukuki bütün engeller kaldırıldı ve kısa bir süre içinde 2003 yılında Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı oldu. 2024 yılına gelindi, hâlâ devletin en başında bulunmaktadır. O dönemlerde Necmettin Erbakan, Erdoğan’ın Emperyalizm ve Siyonizm ile anlaştığını defalarca söylemiş ve bu konuda birçok konuşma yapmıştır.

9. Emperyalist ve Siyonist projeye göre İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin, Lübnan’ın, Afganistan’ın, Libya’nın ve Türkiye’nin haritalarının değişmesi gerekiyordu. Mezkûr mutlak şer odakları kimyasal silahı bahane ederek Irak’a saldırmaya karar verdiler. Türkiye hükümetinin Başbakanı Erdoğan incirlik üstlerini açarak onlara yardım etti. Bir konuşmasında bu konu hakkında şöyle demişti: “Türkiye, Amerika Birleşik Devletlerinin Irak'ta başarılı olmasını samimiyet ile arzu ermektedir. Çok yönlü destek olmaktadır. İsrail devletinin yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine Türkiye razı olmayacaktır." Bu işgal girişiminde milyonlarca insan öldü. Milyonlarca kadın dul kaldı ve binlercesi tecavüze uğradı. Milyonlarca çocuk yetim oldu. Irak’ın alt ve üst yapıları harap edildi. Orayı tamamen viraneye çevirdiler ve üçe böldüler. Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devletçiği kuruldu. Tabi ki ilerde büyük İsrail’e bağlamak için yapılmış bir hazırlıktı bu. Ancak zaman içerisinde Irak’ta “Haşdu’ş-Şâbi” adında tamamen halka dayalı bir direniş örgütü kuruldu. Emperyalizm, Siyonizm, Işid gibi terör unsurlarıyla mücadeleye başladı ve başarılı da oldu.

10. Diğer yönden Emperyalizm ve Siyonizm tarafından Arap Baharı diye adlandırdıkları “Arap Kışı” başlatıldı. Birçok ülkede ayaklanmalar ve iç savaş kışkırtıldı. Fas, Irak, Cezayir, Lübnan, Kuveyt, Umman, Suriye, Libya, Yemen ve Sudan'da sürekli olarak sokak gösterileri gerçekleşmesi sağlandı. Bu ülkelerde binlerce insan öldü, yaralandı, alt ve üst yapılar harap edildi, neticede ülkeler çeşitli parçalara bölündüler ve o günlerden beri bir türlü toparlanamadılar. Yemen’de Emperlalizm’e ve Siyonizm’e tam bağlı olan Mansur Hadi hükümeti düştü. Yemen halkı bağımsız bir şekilde seçim yapıp kendi hükümetini kurmak istedi. Ancak Amerika, İsrail, Avrupa ve Türkiye hükümetinin desteğiyle Arabistan ve körfez ülkeleri hep birlikte Yemen’e saldırmaya başladılar. Yemen’in alt ve üst yapılarını yerle bir ettiler. Okulları, hastaneleri, camileri, toplantı salonlarını bombalayıp yıktılar. Yüzbinlerce insan öldü ve yaralandı. Ancak Yemen halkı direnmeye devam etti ve sonunda “Ensarullah” adında tamamen halka bağlı bir örgüt kuruldu ve onların vesilesiyle büyük bir direniş ülkesi haline geldi.

11. Emperyalizm, Siyonizm ve işbirlikçileri 2011 yılında Libya’yı işgal etmeye karar vermişti. Anadolu Ajansı; NATO sözcülerine dayanarak, operasyona 16 savaş gemisi ve denizaltının katılacağını, bunlardan beş gemi ve bir denizaltının Türkiye'den geleceğini bildirdi. Böylece Türkiye, Kanada, İspanya, İngiltere, Yunanistan, İtalya, Amerikalılar ve Siyonistler hep birlikte Libya’yı kısmen işgal ettiler. Libya’yı da birkaç parçaya böldüler ve o günlerden beri bir ülke olmaktan çıkmış bir durumda.

12. Türkiye ile Suriye’nin arası 2011 yılına kadar çok iyi idi. Türkiye Başbakanı Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Esed ailecek gidip gelmeye başlamışlardı. Birlikte tatil bile yapıyorlardı. Sınırlar mayınlardan temizlenmiş ve vizesiz geçişler başlamıştı. İki ülke birlikte bakanlar kurulu toplantıları bile yapıyorlardı. Ancak Emperyalizm, Siyonizm ve işbirlikçileri 2011 yılında bu sefer Suriye’de iç karışıklık çıkarmaya karar vermişlerdi. Çünkü Suriye İsrail için çok tehlike bir ülke idi. Arap ülkeleri arasındaki İsrail rejimini tanımayan, Hizbullah ve Hamas gibi direniş örgütlerine yardım eden tek ülkeydi.

13. Bundan dolayı Türkiye Hükümeti dâhil Emperyalizm, Siyonizm ve işbirlikçileri bir gecede Beşar Esed’in zalim, katil, zorba olduğunu ilan ettiler. Doğu Türkistan, Türkmenistan, Çeçenistan, Arabistan, Tunus ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden topladıkları Işid, Kaide, Nusra, Heyet Tahrir Şam gibi radikal dinci teröristleri Suriye’nin içine gönderdiler. Milyonlarca insanı katlettiler ve yaraladılar. Milyonlarca insanı yerinden yurdundan vatanından ettiler. Suriye’yi harabeye çevirdiler. Ancak Beşar Esed’in devletini yıkamadılar. Çünkü Beşar Esed Rusya’dan, İran’dan, Hizbullah’tan ve diğer direniş örgütlerinden yardım istemişti. Onlar da ona yardım etmişlerdi. Çatışmaların neticesinde Işid’in başını çektiği radikal dinci terör örgütleri hemen hemen her şehirden temizlendiler ve sonunda İdlib’de sıkışıp kaldılar. Beşar Esed ve müttefikleri tam da onların işini bitirip İdlib’den de temizleyeceği zaman Türkiye Hükümeti araya girerek, en kısa zamanda onları silahsızlandıracağı konusunda garantör oldu. Böylece yıllar geçti. Ancak hiçbir şekilde silahsızlanma olmadığı gibi tam tersine daha fazla silahla donatıldılar.

14. Diğer taraftan Amerika’nın onayıyla Türkiye Hükümeti, Işid ile mücadele adı altında on binlerce Peşmerge (PKK/PYD/YPG) militanının Irak’tan gelerek Türkiye üzerinden davullarla zurnalarla Suriye’nin kuzeyine gitmesine yardımcı oldu. Şu anda bunların sayısının yüzbinlere ulaştığı söylenmektedirler. Geçen zaman zarfında Türkiye Hükümetine göre Amerika bu teröristlere 10 binlerce tırdan daha fazla silah, tank, uçak savar ve diğer savaş ekipmanı verdi. Onları donattı, eğitti, savaşa hazır hale getirdi. Böylece Suriye’nin kuzeyinde ve Türkiye’nin güneyinde bir PKK/PYD/YPG terör devletçiğinin alt yapısı oluşturulmuş oldu. Tabi asıl hedef BOP’a hizmet etmekti. Başka bir ifadeyle İsrail rejiminin Arz-ı Mevut’a ulaşmasına yardımcı olmaktı.

15. Emperyalizm’in ve Siyonizm’in Filistin halkına zulmü yaklaşık 75 yıldır aralıksız devam ediyordu. Bu nedenle Hamas Direniş örgütü 07 Eylül 2023 tarihinde bu zulümlere karşı “Aksa Tufanı” isimli yeni bir operasyon başlattı. Bir gün sonra Lübnan Hizbullah Direniş örgütü lideri Seyyid Hasan Nasrullah Filistinlilere destek için bir operasyon başlattı. Aksa Tufan’ı operasyonunun üzerinden bir yıl geçtikten sonra Hizbullah’ın lideri Seyyid Hasan Nasrullah ve diğer birçok yönetici şehit oldu. Lübnan’da binlerce kişi şehit oldu. Evler, binalar, alt ve üst yapılar harap edildi. Filistin’de çoluk çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek sivillerden oluşan yaklaşık 50 binden daha fazla kişi şehit oldu. İsmail Heniye ve Yahya Sinvar gibi Hamas liderleri şehit edildi. Gazze harabeye çevrildi. Ancak direniş pes etmiyordu. Aksine daha güçlü bir şekilde savunmaya ve vurmaya devam ediyordu. Zaten başka bir seçenek de yoktu. Çünkü Emperyalizm ve Siyonizm teslim olsalar da olmasalar da masum insanları katlediyordu.

16. Diğer taraftan Siyonist rejime hem Hamas, hem Ensarullah, hem Hizbullah hem de direk olarak İran tarafından gönderilen nokta atışı füzelerle büyük darbeler vurulmuştu. Binlerce kişi ölmüş ve on binlerce kişi de yaralanmıştı. Yaklaşık bir milyona yakın kişi işgal ettikleri toprakları terk etmişti. Geriye kalanlar füzelerin ve roketlerin kendilerinin üzerine düşeceği korkusuyla genellikle sığınaklarda kalıyorlardı. Ekonomileri berbat olmuştu. Özellikle Hizbullah’ın bulunduğu sınır hattından yüzbinlerce kişi kaçmış ve o bölgeyi boşaltmışlardı. İçeride büyük karışıklıklar başlamıştı. İşgal rejiminin başbakanı Netenyahu, Amerika’ya ve Avrupa’ya seslenerek “Bize yardım edin, eğer yenilirsek siz yenilmiş olacaksınız” diye feryat ediyordu. Hemen Amerika ve Avrupa ara buluculuk yaptı, İsrail rejimi Hizbullah ile geçici olarak ateşkes yapmak zorunda kaldı.

17. Ateşkesin arkasından Netenyahu direkt olarak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed’e seslenerek “Ateşle oynuyorsun, ateşle oynama” diye tehdit etti. Bu tehdidin hemen akabinde HTŞ terör örgütü İbdib’den Haleb’e doğru harekete geçti ve Haleb’i neredeyse bir kurşun atmadan ele geçirdi. Çünkü Suriye ordusu savunma yapmamıştı. Bunun bir taktik olduğu düşünüldü. Ardından Hama’ya ilerlediler ve orayı da savaşmadan aldılar. Ardından Humus ve Şam da hiç direniş göstermeden teslim oldu. Şu birkaç gün içinde anlaşıldı ki Suriye ordusunun komutanlarının ve devlet yönetimindekilerin birçoğu ülkesini, vatanını, milletini, direniş cephesini satmıştı. Emperyalizm ve Siyonizm ile anlaşmışlardı. Bunu gören ve anlayan Beşar Esed de ülkeden kaçmayı kendine uygun görmüştü.

18. İran İslam Cumhuriyeti bu durumu birkaç ay öncesinden gördüğünü ve bu konuda Suriyeli yetkileri uyardığını söyledi. Hatta HTŞ Haleb’e doğru harekete geçince İranlılar yardım etmek istediklerini Suriye yönetimine bildirmişler, ancak müspet cevap gelmediğini açıklamışlardı. Hizbullah ve Haşdu’ş-Şâbi de aynı şekilde Suriye devletine yardım etmek istediklerini bildirmişler, askerlerini Suriye’ye doğru göndermişler, hatta Suriye topraklarına dahi girmişlerdi, ancak onlara da olumlu yanıt verilmedi. Bu nedenle geri çekilmek zorunda kaldılar. Dolayısıyla direniş cephesi kendilerinin yardım teklifleri geri çevrildiği için Suriye Devleti Emperyalizm’in ve Siyonizm’in kuklalarının eline düşerken bir şey yapamadılar. Suriye devleti ve ordusu çökünce İsrail rejimi hemen Golan tepelerini işgal etti. Askerleri, tankları ve ordusuyla birlikte Şam’ın yaklaşık 20 kilo metre yakınına kadar gelip yerleşti. Suriye’nin askeri mühimmat depolarını, gemilerini, havalimanlarını, nüfus dairelerini ve bunlara benzeyen çok önemli devlet kurumlarını bombalayıp yok etti. Böylece Suriye’yi yüz sene öncesine çevirdi. Netenyahu “Biz bunları Amerika ve Türkiye’nin bilgisi dâhilinde yaptık” dedi. Türkiye, HTŞ ve diğer örgütler ise bunun karşısında bir tek kelime bile söylemediler. Hatta HTŞ lideri Culani “Bizim düşmanımız İsrail değil, İran ve Hizbullah’tır” dedi.

19. Böylece İsrail rejimiyle savaş halinde olan Hizbullah’a ve Hamas’a direk yardım yapabilen Suriye düşmüş ve ülke İsrail rejiminin yandaşlarının eline geçmiş oldu. Peki, şimdi ne olacak? Yukarıda da örneklerini sunduğumuz gibi; Emperyalizm ve Siyonizm ile mücadele için İran’da, Irak’ta, Lübnan’da, Filistin’de, Yemen’de direniş örgütleri kurulduğu gibi, umut ediyoruz ki Suriye’de de direniş örgütü kurulur. Kurulmak zorundadır. Başka çareleri yoktur. Eğer halk tarafından Emperyalizm ve Siyonizm ile mücadele etmek için direniş örgütleri kurulmazsa çok yakında İsrail rejimi bütün Suriye’yi işgal edecektir. İnsanları öldürecek veya ülkelerini terk etmeye zorlayacaktır. Suriye’yi işgal ettikten sonra da durmayacaktır. Ardından sırada Irak, İran ve Türkiye olacaktır. Dolayısıyla bu coğrafyanın toplumları olarak, ya teslim olup rezil rüsva bir şekilde aşağılanarak yaşayacağız ya da Hz. Hüseyin’in (a) mektebinden ilham alıp kıyam ederek direniş örgütleri kuracağız.