Zalim ve Mazlum

.

.

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:

وَاقدَمُوا عَلَى اللهِ مَظلُومِينَ، وَلَا تَقدِمُوا عَلَيهِ ظَالِمِينَ

“Allah’ın huzuruna zalim olarak değil, mazlum olarak varmaya çalışın.”

Bu dünyada zulmün fiiliyata geçme kapasitesi olduğu için insan ya zalim olur ya da mazlum olur. Mazlumun tanımında zalimlere karşı mücadele etmeyi de içerir.

Dünya kelimesi, düşük, en aşağı anlamına gelir. Düşük ve en aşağı yer olması, zulme fiiliyat elbisesi büründürmesindedir. Allah’ın yaratmış olduğu âlemler içinde zulme izin verilen tek âlem madde âlemidir. Madde âlemi derken sadece gezegen olarak dünya değil uzayı da içine alan bütün bu madde âlemidir. Zaten hadislerde yerilen dünya, bizim isimlendirdiğimiz bu gezegen değildir sadece. Hadislerde geçen dünyadan maksat, madde âlemidir.

Zulüm, bu madde âleminin her tarafını sardığı için düşüktür, alçaktır, en düşük yerdir. Bu zulüm deryasında insan ya zalim olur, ya da mazlum olur. Üçüncü bir şık yoktur. Kerbela’da ya zalim vardı, ya da mazlum vardı; üçüncü bir şık yoktu. Hatta uzaktan izleyenler dahi zalimdi. Sadece İmam Hüseyin’in yanında olanlar mazlumdu.

Melekler bunun farkında oldukları için, bu âlemin zulüm diyarı olduğunu bildikleri için şöyle demişlerdi:

“Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler. Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti.”

Bakara/30

Evet, zulüm bu madde âleminin her tarafını öylesine kapsamıştı ki melekler dahi bu âlemde zulümden başka bir şey göremiyorlardı ve göremeyeceklerdi de eğer Allah onlara göstermeseydi. Buyurmuştu onlara; “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.”

Zulüm vardı, zalim ve mazlum vardı; ama bir de bu zulme direnerek, karşı durarak, mücadele ederek Hakka ulaşanlar mazlumlar da vardı. Melekler sadece zulmü, zalimleri ve zulme uğrayan mazlumları görüyorlardı. Ama bu zulüm diyarında yetişen Hak âşıklarını görmüyorlardı. Hz. Âdem’den bu yana birçok enbiya ve evliya bu âlemde yetişti. İmam Ali’nin yaranları Malik Eşter, Ammar, Miktat, Hücr b. Udey, Meysem Temmâr ve daha niceleri, İmam Ali’nin yanında zulme karşı mücadele ederek yetişmediler mi? Bu âleme gelmeselerdi Hak aşığı olabilirler miydi?

Eğer Kerbela’da zalim ve mazlum karşı karşıya gelmeseydi, Züheyir’ler, Hür’ler, Habip b. Mezahir’ler, yetişir miydi? Kerbela’da, artık zulmün zirve yaptığı o meydanda güzel ve güzelliği kimler gördü de Hakka olan aşkları daha da arttı.

İmam Hüseyin mazlumdu, ama zulme boyun eğmedi. Yezit gibi birisine boyun eğmem, dedi ve mazlum olarak Allah’ın huzuruna vardı. Yezit ve onun zulmüne boyun eğenler ise zalim olarak varacaklar İlahi dergâha.

Evet, İmam Ali (a.s) bu sözünde “Allah’ın huzuruna zalim olarak değil, mazlum olarak varmaya çalışın” derken, bunu kastetmektedir. Yoksa gücü olduğu halde zulme boyun eğerek sessiz kalanları mazlum olarak adlandırmıyor; onlar da zalimdir. Yezit ne kadar zalimse, Kerbela’da İmam Hüseyin’e yardım etmeyenler de bir o kadar zalimdir; isterlerse evlerinde sessizce otursunlar.

Bazen de İmam Mehdi’nin mazlumluğunu düşünüyorum. Zamanımızın İmamı, On İki İmamların sonuncusu; bu zulüm diyarında öyle zulümlere şahit olmakta ki normal bir insanın dayanması mümkün değildir. Bu madde âleminin yaratılış düzeni öylesine engeller koymuş ki önüne gördüğü bu zulümlere müdahale etmesi mümkün değil. Bu imkânsızlığın ona verdiği acıyı kimse anlayamaz, idrak edemez. Elleri, kolları bağlı vicdanlı ve merhametli birisinin gözleri önünde sevdiği birisinin zulme uğramasını tasavvur etmek, belki İmam Mehdi’yi anlamaya bir nebze de olsa yardımcı olabilir. Bir değil, iki değil; üç yıl değil beş yıl değil, asırlardır milyonlarca mazlumun zulme uğramasına şahit olmaya sadece öylesine azametli birisinin kalbi dayanabilir.

Hatta bizlerin bilmediği ve hiç duymadığı zulmün her çeşidine şahit olmakta, kalbi öylesine sızlamakta ve acı çekmekte; ama gaybette olduğu için müdahale etmesi mümkün olmamaktadır. O yüzden kendisi ah çekerek şöyle buyuruyordu: “Benim bu gaybetten zuhur etmem için çokça dua edin.” Çünkü kalbine çok ağır gelmekte bütün bunlar. Onun fereci için çokça dua edin ki ceddi Haydar-ı Kerrâr’ın kılıcı Zülfikar’ı eline alsın ve zalimlerin karşısına çıkarak bu zulme bir son versin.

Allah’ım! İmam Mehdi’nin zuhurunu çabuklaştır. Zülfikar’ı eline alıp meydana çıktığında onun safında olmayı bizlere nasip et. Senin huzuruna zalim değil de mazlum olarak gelmeyi nasip et.

Alevi Din Âlimi

Ali Akın Caba