.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Dine Yönelmenin Sebepleri
Din, tarihçesi insanlık tarihinin başlangıcına kadar uzanan bir gerçektir. Dini inkâr edenler bile gün gibi aşikâr olan bu gerçeği kabullenmektedir. Varlığın kaynağı olan bir ilaha inanıp O'na ibadet etme olgusu, tüm zaman ve mekânlarda birçok kültürel farklılıklar arz etmesine rağmen her toplumda var olmuştur. Bu reddedilemez gerçek, dinin hakkaniyet ve özgünlüğü kabul etmeyen ve dini inançları batıl ve hurafe olarak tanımlayanları, tarih boyunca insanların dine olan eğilim nedenlerini çarpıtmasına yol açmıştır.
Varlığın asıl kaynağı olan bir yaratıcıyı kabul etmeyenler için büyük insanlık kervanının bir yaratıcıya inanması ve O’nun emirlerine itaat etmesi, gerçekten de zor ve ürkütücü bir durumdur. Bu nedenle hangi şekilde olursa olsun, dini kabul etme sebeplerinin farklı mecralara çekilerek saptırılması çok normaldir!
Dine yönelme nedenleri konusunda ortaya atılan görüşlerden bazıları o kadar temelsiz ve boş iddialardır ki insan şaşkınlık içerisinde kalıyor. Burada söz konusu teorilerden bazılarına kısaca değinmek istiyoruz.
1- Korku Teorisi:
Freud[1], bazı açıklamalarında Allah’a ve bir dine inanmanın kaynağı olarak korku teorisini öne sürmüştür. Aslında bu teorinin tarihi Freud’dan öncesine dayanır.[2] Korku teorisi özetle şöyledir;
“Sel, kasırga, deprem, hastalık ve ölüm gibi doğal afetler korkusu, insanların bu korkunç tabiat olayları için ortak bir sebep yaratmasına ve ona ‘Allah’ ismini vermesine sebep olmuştur.”
Freud’a göre Allah, insanın yaratıcısı değil, insan Allah’ın yaratıcısıdır. Aslında, insan zihninde dini inançların doğmasının sebebi, bu tabiat olaylarını yaratan faktörlerden korunma arzusudur. İlk insanlar, kendilerine zarar veren unsurlara karşı duydukları korku ve endişeden kaçmak için zamanla doğa üzerinde güç sahibi şuurlu varlıklar icat ederek ibadet, dua ve kurban adama gibi eylemler sayesinde bu varlıkların sevgisini kazanmayı ve olası zararlardan korunmayı hedeflemiştir.
2- Cehalet Teorisi:
Will Durant ve Bertrand Russell gibi isimler, ilk insanların Allah’a inanmalarının temelinde cehalet etkeninin yattığına inanır. İlk insan, ay tutulması, güneş tutulması, rüzgâr ve yağmur gibi tabiat olayları için mantıklı sebep bulamadığından “Allah” adını verdiği bir sebep yaratmış ve doğal sebeplerini bilmediği her hadiseyi O’na isnat etmiştir. Daha sonra da yarattığı ilahı gazaplandırmamak ve yeryüzü ve gökyüzünden gelebilecek belalara maruz kalmamak O’nun önünde boyun eğmiştir.
İki Teorinin Kısa Analizi:
Bu iki teorinin reddi noktasında birkaç konuya değinmek faydalı olacaktır;
a- Her iki teoride olasılık ve ihtimalden öteye geçmeyen ve tarihi hiçbir kanıtı olmayan iddialardan ibarettir.
b- Varsayalım ki, insanların tamamının ya da belli bir grubunun ‘Allah’ adında bir varlığa inanıp, ibadet etmelerinin sebebi, cehalet veya korku etkeni olsun. Buna rağmen böyle bir varsayımdan mantıksal olarak Allah’ın var olmadığı ve semavi dinlerin batıl ya da geçersiz olduğu sonucu çıkarılamaz. Bu teoriler (doğru olduklarını varsayarak), sadece insanların Allah’a inanma sebeplerinin yanlış olduğunu kanıtlar. Bu ise Allah’ın var olmadığı ve semavi dinlerin meşruiyetini inkâr anlamına gelmez.
Örneğin; İnsanlık tarihindeki buluşlar ve bilimsel keşiflerin çoğu, şöhret, maddi kazanç veya sosyal statü hedefiyle olmuştur. Tüm bu hedefler, insan ahlakına yakışmayan yanlış hedeflerdir. Ama bilimsel icatların hedeflerinin yanlış olması, bilimsel keşiflerin de yanlış olduğu anlamına gelmez.
Kısacası; bu teorilerde ‘etken’ (insanı bir şeye yönlendiren sebep) ve ‘hedef’ (insanın yöneldiği şey) birbirine karıştırılmış ve birisinin geçersiz olmasının diğerini de geçersiz kılacağı gösterilmiştir.
Birçok delil, iki teorinin yanlış olduğunu ispat etmektedir. Birinci teori;
a- Tarih, insanları dine ve Allah’a itaat etmeye davet edenlerin her zaman en cesur insanlar olduğuna ve zorlu işkenceler karşısında istikrarlı bir duruş sergilediklerine tanıklık etmektedir.
b- Birçok korkak insan, hiçbir şekilde Allah’a inanmamıştır.
c- Eğer Allah’a inanmanın sebebi, doğal afetler korkusu olsaydı bugün bu olayların birçoğunun sebeplerini bilen insanların Allah’a inancı kaybolur ya da en azından zayıflardı. Oysa Allah’a yönelme ve itaat hala en yaygın şeydir.
Cehalet teorisinin de yanlış olduğunu kanıtlayan birçok delil vardır. Örneğin;
a- Bilim adamları arasında Einstein, Newton, Galileo gibi Allah’a gönülden iman eden dünya çapında binlerce bilim adamı vardır.
Biz, insanın dine eğiliminin iki sebebi olduğuna inanıyoruz;
Birincisi; İnsan, var olan her şeyin bir sebebe ve var edene ihtiyaç olduğunu derk eder. Var olması ve olmaması mümkün olan bir şeyin, kendi kendine var olmasının imkânsız olduğunu anlar.
İkincisi; Tarih boyunca tüm insanlarda var olan kalpten Allah’ın varlığını kabullenmek ve ona itaat etmek gibi gizemli bir inanç, günümüze kadar süregelmiştir. Nasıl ki öğretilmeye ihtiyaç duymaksızın güzelliği sevme ve gerçeği arama duygusu insanın fıtratında varsa aynı şekilde Allah’ı tanıma ve ona itaat etme duyguları da insanlarda olmuş ve olacaktır. İşte insanı Allah’ı kabullenmeye iten de bu ilahi fıtrattır.
Dine yönelişin sebepleri konusunda farklı teorilerde vardır. Ama bu teorileri inceleyerek delilleriyle reddetmek, oldukça uzun süreceği için bu kadarıyla yetiniyoruz.
Birkaç Nokta:
1- İnsanların, dine yönelişlerinin sebebi konusunda ileri sürülen teorileri incelediğimizde, bu teorileri ileri sürenlerin, dini reddetme konusunda ne kadar önyargılı olduklarını ve aşırı sevgi ve nefretin akıllarını nasıl kör ettiğini ortaya çıkmaktadır.
2- Bu teorilerin sahipleri, daha ilk başta Allah’a ve dine yönelmek için hiçbir makul gerekçenin olmadığını ileri sürdüklerinden, bazı psikolojik sebeplerin bu eğilimlerin ortaya çıkmasına neden olduğunu söylemek zorunda kalmıştır. Tıpkı doğal olayların nedenlerini bilmediklerinden bu olayların sihir ve cadı olduğuna inanan ilk insanlar gibi. Ama eğer insanların dine yönelmelerinin makul, mantıklı ve tutarlı nedenleri olduğu gerçeği açıklığa kavuşursa, bu teoriler itibarlarını kaybedecektir.
- - - - - - - -
[1] Sigmund Freud; Düşlerin Yorumu, Cinsellik Kuramı Üzerine Üç Deneme ve Totem ve Tabu gibi birçok eseri olan ünlü Avusturyalı psikolog (1856-1939). Daha fazla bilgi için Freud-Anthony Estour kitabına müracaat edilebilir. Tercüme; Hasan Merendi Tarh-i Nev Yayınları/Tahran, 1.baskı 1357
[2] Belki de bu teoriyi ilk kez ortaya atan isim, miladi 99 yılında vefat eden Romalı şair ve filozof Lukretius’tur (Titus Lucretius Carus). Lukretius, bir şiirinde “Allah’ı yaratan ilk şey, korku olmuştur” der.