.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Budizm
1. Buda’nın Geçmişi
Uyanık anlamında olan “Buda” Budizm mektebinin kurucusu Gautama Sakya-muni’nin lakabıdır. Budistlerin inancına göre o, Hindistan’ın kuzeyinde yer alan Kapila-vastu şehrinin padişahının oğlu idi ve milattan önce yaklaşık 563 yılında dünyaya gelmiştir. İlk önce arzularına kavuşan anlamına gelen Siddhartha olarak adlandırılmıştı. Müneccimler bu şehzadenin büyük bir ıslahçı ve fatih olacağını bildirmişlerdi. Aynı zamanda bir takım hastalıkları, yaşlılık ve ölümü müşahede ettikten ve nefsini eğiten biriyle karşılaştıktan sonra dünyayı terk edip, nefsini eğitmeye yöneleceğini de bildirmişlerdi. Bu sebepten dolayı babası onun her türlü olumsuzluklardan uzak tutulmasını ve nimetler içerisinde yetiştirilmesini emretmişti. Şehzade amcasının kızı Yasodhara ile evlenmiş ve ondan Rahula adında bir oğlu olmuştu. O, yirmi dokuz yaşında iken bahsedilen durumları müşahede etmiş ve gecenin bir vaktinde saray ve onun sayısız nimetlerinden kaçmıştı. O, Alara adındaki birinin yönlendirmesiyle ruhbanlığı seçti. Ormanlarda altı yıl boyunca oldukça zor ve zahmetli nefis eğitiminden sonra bu yöntemle hakikate ulaşmanın mümkün olmadığı kanısına vararak nefis eğitimini bir kenara bırakıp, tefekküre ve manevi murakabeye yöneldi. Onun da büyük cihadı altı yıl sürdü ve ondan sonra ileride uyanış ağacı anlamına gelecek olan “Bodhi” ağacının altında yedi hafta kaldı. “Mara” ile yani Şeytanla mücadele etti ve sonunda hakikate ulaşıp, günümüzce bilinen Buda oldu. Budistlere göre, çok önceleri de Buda’lar gelmiştir. Buda’ların her biri zuhur etmeden önce “Bodhi-sattva” olarak adlandırılmıştır. Anlamı ise hakikati tamamen anlamış kişi ya da Buda olmaya hazır kimsedir.
Buda kırk yıl boyunca yapmış olduğu çeşitli yolculuklarla kendi dinini Hindistan’ın her yerine tebliğ etti. Karşılaşmış olduğu çeşitli insanlardan bazılarını eğitmek üzere öğrencisi olarak seçti ve onların en seçkini amcası oğlu “Ananda” oldu. O, nihayet seksen yaşında milattan önce yaklaşık 483 yılında Nirvana’ya kavuştu.
Buda’nın ilginç hayat öyküsü ötelerden beri ilgi çekmiş ve çeşitli dillere tercüme edilip dünyanın dört bir yanında yayınlanmıştır. Bu öykünün Arapçası Süryani kültüründen eklemelerle Buluhar ve Yuzasif başlığıyla Müslümanlar arasında yayılmıştır.[1]
2. Yönetimin Oluşturulması
Buda’nın reformcu düşünceleri aslında Brahmanların insanlar arasında alt ve üst tabakalar oluşturulması gibi radikal inançlarına muhalefet etmekteydi. Onun ahlaki öğretileri “Tri-pitaka” yani üç sepet olarak belirtilmiştir. Brahmai dini üzere temeli atılmış olan bu öğretiler dünyayı terk etmeği, nefsi eğitmeği, tefekkürü, murakabeyi ve bu dünyanın zahmetli yaşamından kurtulmak için çaba sarf etmeği tavsiye etmekte ve Nirvana’ya ulaşmayı oldukça önemli görüp, onun anlamını genişletmektedir. Buda dini sonraki asırlarda Hindistan’ın büyük bir bölümünü kontrolü altına almış ve komşu ülkelerde de yaygınlaşmıştır. Miladi VIII. ve IX. asırlarda iki bilgin eski Brahma dinini yenilemiş ve Hinduizm’i oluşturmuştur. Böylece Buda dini yavaş yavaş yerini Hinduizm’e bırakmaya başlamıştır. Ancak onun bir takım öğretileri uzak doğu ve diğer bölgelerde yaygınlaşmıştı.
3. Buda Felsefesi
Buda, hakikate ulaştıktan sonra ruhbanlığı seçen beş kişinin Benares şehrinde kendisine karşı gelmesi üzerine o şehre gitti. Onun inancına göre bu beş kişi de kendisi gibi hakikati aramaktaydı ve onlara bir şeyler öğretmek diğer insanlara nazaran daha kolaydı.
Benares şehrine geldiğinde o beş kişinin şehre yakını bir bağ ortasında oturup birbirleriyle konuştuklarını gördü hikâyenin devamı şöyledir;
Onlar Buda’yı gördüklerinde kendi aralarında şöyle dediler:
- Bu gelen ruhbanlığı bırakmış olan Siddhartha’dır. En iyisi onunla konuşmayalım.
Ancak Buda onlara yakınlaştığında ona selam verdiler ve kendisinden oturmasını istediler. Ona:
- Sonunda aradığın hakikati buldun mu? Diye sorduklarında, Buda:
- Evet, onu buldum, diye cevap verdi. Onlar:
- O halde varlığın hakikati, hikmetini ve sırrını bize de söyle, dediler. Buda:
- Sizler Karma yani davranış kanununa inanıyor musunuz? Onlar:
- Evet, dediler. Buda:
- O halde bilmelisiniz ki bu, hikmetin ve hakikatten haberdar olmanın başlangıcıdır. İyiden iyi ve kötüden de kötü meydana gelir. Bu, hayatın ilk kanunudur. Diğer şeyler de bu kanun üzere vardır. Onlar:
- Bu yeni bir söz değil ki! Buda:
- Öyleyse kurban etmek, dua ve Allah’ın dergâhına yalvarmak akıllıca bir iş değildir. Onlar:
- Nasıl yani? Buda:
- Su her zaman aşağıya akar. Ateş her zaman sıcaktır ve buz da her zaman soğuktur. Hindistan’ın bütün ilahlarına da dua etsek su hiçbir zaman yukarı akmaz, ateş soğumaz ve buz ısınmaz olmaz. Çünkü hayat içerisinde her şeyin kendisine dayalı olduğu bir takım kanunlar vardır. Dolayısıyla bir iş yapılmışsa artık iptal edilemez ve dua etmenin, ilahlar için kurban kesmenin de bir faydası yoktur.
Onlar, Buda’nın bu sözlerini kabul ettiler. Buda sözlerine şöyle devam etti: Eğer bu söz doğruysa, insanlara duayı ve kurbanı öğreten Vedalar kitabı yanlıştır ve ben din büyüklerinin sözlerinin tam aksine Vedaların mukaddes olmadığını ilan ediyorum.
Onlar, Buda’nın cüretkârlığı karşısında oldukça şaşırmış bir halde:
- Şimdi sen Brahma’nın dünyayı yaratırken insanları sınıflandırmadığını mı söylüyorsun? Buda:
- Ben Brahma’nın bir şey yaratmış olduğuna da inanmıyorum. Onlar:
- O halde dünyayı kim yarattı? Buda:
- Bana göre dünya ezelidir. Başı ve sonu yoktur. İki şeyden kaçınmak gerekir. Biri bencilliğin ve aşağılığın neticesi olan zevk dolu bir yaşam ve bir diğeri de hiçbir faydası olmayan kendine eziyet ve sıkıntı dolu bir yaşamdır. Bu ikisinin hiçbiri saadetle sonuçlanmaz.
4. Ahlaki Öğretiler
Sonunda o beş kişi Buda’ya:
- Öyleyse doğru yol nedir? diye sordular. Buda:
- Orta yol, sekiz yolla elde edilen zevk ve sıkıntının arasıdır. Sekiz yol, hayatın sekiz büyük kanununu öğretmektedir:
1- Doğru zihniyet, yani doğruluğun ve dürüstlüğün insanın kılavuzu olduğuna inanmak.
2- Doğru düşünce, insanın her zaman sakin ve güzel huylu olup, hiçbir canlıya zarar vermemesi içindir.
3- Doğru söz, insanın asla yalan söylememesi, çirkin ve kaba sözler için ağzını açmaması içindir.
4- Doğru davranış, insanın asla hırsızlık yapmaması, kimsenin kanına bulaşmaması ve bir gün pişmanlık duyacağı bir iş yapmaması içindir.
5- Doğru yaşam biçimi, insanın asla çirkin bir işle meşgul olmaması, faiz yememesi, riyakârlık yapmaması ve geçimini hırsızlıkla temin etmemesi içindir.
6- Doğru çaba, insanın sürekli iyilik peşinde olup kötülükten sakınması içindir.
7- Doğru kontrol, insanın sürekli sükûn içerisinde olması, mutluluğun ve mutsuzluğun onun düşüncesini değiştirmemesi içindir.
8- Doğru uyanıklık ki, bu kanun yukarıdaki yedi kanunun temelidir.
Buda, daha sonra doğruluk hakkında şu emirleri açıkladı:
1. Canlılara zarar vermekten kaçınmak.
2. Hırsızlıktan kaçınmak.
3. İffetsizlikten kaçınmak.
4. Yalandan kaçınmak.
5. Sarhoşluktan kaçınmak.
6. Çirkin sözlerden kaçınmak.
7. Bencillikten kaçınmak.
8. Cahillikten kaçınmak.
9. Düşmanlıktan kaçınmak.
5. Budizm Fırkaları
Budizm’in üç fırkası vardır:
1. Mahâyâna; Büyük yol. Çin’de bir hayli taraftarı olan kuzey fırkasıdır. Buda dininin bu kolu Çin’deki Konfüçyüs ile Lautse ve Japonya’da Şinto gelenek ve inançlarından oluşan karma bir fırkadır. Dünya çapında meşhur olmuş olan ve bu fırkanın irfan yollarından bir olarak tanınan ve teemmül anlamında olan Sanskrit “Dhyana” Çincede “Chang” ve Japoncada da “Zen” olarak bilinir.
2. Hinâyâna; Küçük yol. Güney fırkasıdır. Srilanka ve Asya’nın güney doğu ülkelerinde görülmektedir. Bu fırkanın taraftarları kendi fırkalarına geçmişlerin ve büyüklerin inancı anlamına gelen “Thravada” adını vermişlerdir.
3. Vajrayana; Elmas yol. Bu fırka Tibet’te bulunmaktadır ve Buda inancına sihir ile Totemperestliği katmış olup, kendileri için güçlü bir teşkilat oluşturmuşlardır. Bu fırkaya Lamaizm de denilmektedir. Bu fırkanın güçlü liderinin unvanı ise bilginin üstadı anlamına gelen Dala-i Lama’dır. Bu fırkanın çok dikkat çeken ilginç bir yönü ise şudur; fırkanın önderi öldüğünde diğer din büyükleri onun yerine geçecek olan kişiyi belirlemek için önderin öldüğü anda dünyaya gelmiş olan çocuğu aramalarıdır. Sonra da bu çocuğu büyük bir özenle yetiştirirler. Çocuk çeşitli merhaleleri geçtikten sonra bu makama oturur.
Asrımızdaki Dala-i Lama Çin komünizminin Tibet’e gelmesinden ötürü Hindistan’a geçmiş ve orada irşat ve rehberlikle meşgul olmuştur. Bazen Batı devletleriyle Çin arasında bir sorun yaşandığında o Batı devletleri sürgün edilmiş olan bu lideri resmi görüşmeler için kendi devletlerine davet ederler. Çin ise bu durumdan rahatsız olup, itiraz eder. Dala-i Lama birkaç yıl önce geleneklerinin aksine bir çocuğu veli ahdi olarak tanıtarak eleştirilere maruz kalmıştı.
6. Buda Kitapları
Budaların en eski kutsal kitapları “Tripitaka” yani “Üç Sepet” olarak adlandırılmaktadır. Bu kitap üç bölümden oluşmaktadır:
1. Ruhbanlık kanunları;
2. Kurtuluş vesilesi;
3. Felsefi ve psikolojik kavram.
Budizm’in kutsal kitapları Pâli ve Prakiritçe dillerindedir.[2] Budaların çeşitli fırkalarının kendilerine özgü kitapları da vardır.
- - - - - - - - - - - -
[1] Örnek; İkmaluddin, Şeyh Saduk, c.2, s.577-638; Bihar’ul Envar, Allame Meclisi, Tahran baskısı, El-Mektebet’ul İslamiyye, c.78, s.383-444; Farsça tercümesi, Ayn’ul Hayat kitabında geçmektedir. Müstakil bir kitap olarak da basılmıştır. Bu öykünün Arapçasında Alara ve Bodhi-sattva isimleri Buluhar ve Yuzasif olarak uyarlanmıştır.
[2] Halk dili anlamına gelen Prakirit, Sanskritçenin mukabilindedir. Pâli dilini de bir tür Prakirit saymak mümkündür.