Düşünce | İslamî Araştırmalar

Her Zorlukla Beraber Bir Kolaylığın Olması

Yüce Allah Kur’an’da neden “Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır” diye buyurmuş da zorluktan sonra kolaylık vardır diye buyurmamıştır?

.
.

Ehlader  Araştırma Bölümü

Âyet-i kerimede zorluklara tahammül etmek ile kolaylığa ulaşmak arasında bir tür beraberlik ve irtibat mevcuttur. Yani insanın tesadüfen zorluktan sonra kolaylığa ulaşması diye bir şey söz konusu değildir. Bu yüzden zorluk ve kolaylık arasındaki bu ilişkiyi kavratmak için bu anlamı taşıyan bir kelimeye ihtiyaç duyarız ve bu kelime de “beraber” kelimesidir. “Beraber” kelimesinin kullanılışı hakkında müfessirler bir takım yorumlar yapmıştır:

a) Âyet, “beraber” sözcüğüyle kolaylığın zorluk ile birlikte olduğunu yansıtır; zorluğa tahammül etme anından kolaylığa zamanla ulaşılır.

b) “Beraber” kelimesinin kullanılmasının sebebi, kolaylığın zorluğa yakın olduğunu belirtmek içindir ve bu şekilde kalp, teselli ve takviye edilir.

Her haliyle, her problemin bir kolaylıkla iç içe olduğu ve her zorluğun bir kolaylıkla beraber olduğu hususu ve bu iki konunun her zaman birlikte olduğu ve olacağı göz önünde bulundurulduğunda, “sonra” sözcüğünü kullanmak bu ince noktayı yansıtamaz.

Yüce Allah bu âyette peygamberine şöyle buyurmaktadır:

“Şüphesiz her güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.”[1]

Hz. Peygamber (s.a.a) Mekke’de birçok zorluklar ile karşı karşıya kalmıştı. Dolayısıyla bu, Allah tarafından Medine’de kendisinin kolaylık içinde olacağı veya dünyada bulunan zorluğun cennette kolaylığa dönüşeceğine dair Allah tarafından kendisine verilen bir söz idi. Elbette âyetlerin mefhumu tüm problemleri içermektedir. Yani bu iki âyet Hz. Resulullah’ın (s.a.a) şahsına ve zamanına özgü olamayacak şekilde dile getirilmiştir. Genel bir kaide suretinde ve önceki konuların neden teşkil ettiğine atıfta bulunacak şekilde belirtilmiştir. Âyetler tüm mümin, ihlaslı ve çabalayan insanlara her zaman zorlukların yanında kolaylıkların da bulunduğunu müjdelemektedir.[2]“Beraber” sözcüğünün kullanılmasıyla ilgili müfessirler tarafından bir takım yorumlar yapılmıştır. Onların çoğu, bir araya toplanabilir. Aşağıda bunlara değiniyoruz;

a) Sonra sözcüğünün yerine beraber sözcüğünün kullanılması, kolaylığın zorluk ile birlikte olduğunu yansıtmak içindir.[3] Yani âyet-i kerimede zorluklara tahammül etmek ile kolaylığa ulaşmak arasında bir tür birliktelik ve irtibat mevcuttur. İnsanın tesadüfen zorluktan sonra kolaylığa ulaşması diye bir şey söz konusu değildir. Bu yüzden zorluk ve kolaylık arasında bulunan bu ilişkiyi yansıtmak için bu manayı taşıyan bir kelimeye ihtiyaç duyarız ve bu kelime “beraber” kelimesidir. Başka bir ifadeyle âyet, beraber sözcüğü ile kolaylığın zorluk ile birlikte olduğunu anlatmaktadır. Zorluğa tahammül etme anından itibaren kolaylığa zamanla ulaşılır.[4]Her haliyle beraber sözcüğü, birlikteliğin göstergesidir[5] ve bu iki hususun birbirinden ayrılamayacağını beyan etmektedir.

b) “Beraber” kelimesinin kullanılması, kolaylığın zorluğa yakın olduğunu göstermek içindir. Böylece kalbin teselli bulması ve takviye edilmesinin vesilesi kılınacaktır.[6]

Allâme Tabatabâî’nin bu konu hakkındaki görüşü şudur: Beraber kelimesiyle kastedilen, kolaylığın zorluktan sonra gelmesidir; birliktelikten maksat kolaylık ve zorluğun aynı anda tahakkuk etmesi değildir.[7]

Her haliyle beraber sözcüğünün manası ne olursa olsun her zorluğun bir kolaylıkla beraber olduğu ve bu ikisinin her zaman birlikte bulunduğu ve birlikte olacakları göz önünde bulundurulduğunda[8] beraber kelimesini kullanmanın gereksiz olduğu söylenemez.


[1]     İnşirah, 5-6.

[2]     Mekarim Şirazî, Nâsır, Tefsir-i Numûne, c. 27, s. 127, Daru’l-Kutubi’l-İslamiye, Tahran, 1. baskı, h.ş. 1374.

[3]     Talegânî, Seyyid Mahmud, Pertuyi ez Kur’an, c. 4, s. 157, Şirket-i Sehami-i İntişar, Tahran, h.ş. 1362.

[4]     Gurşî, Seyyid Ali Ekber, Tefsir-i Ahsenu’l-Hadis, c. 12, s. 274, Bonyad-ı Bi’set, Tahran, h.ş. 1377.

[5]     Tefsir-i Numûne, c. 27, s. 127 ve 128.

[6]     Tabersî, Fazl b. Hasan, Tefsir-i Cevamiu’l-Cami, c. 4, s. 507, İntişarat-ı Danişgah-ı Tahran ve Mudiriyeti Havza-ı İlmiyeyi Kum, Tahran, 1. baskı, h.ş. 1377; İbn Cezî Garnatî, Muhammed b. Ahmed, Kitabu’t-Teshîl-iUlumi’t-Tenzil, c. 2, s. 493, Şirket-i Daru’l-Ergam b. Ebi’l-Ergam, 1. baskı, h.k. 1416.

[7]     Tabatabâî, Muhammed Hüseyin, Tefsir-i el-Mizan, Musevi Hemedanî, Seyyid Muhammed Bâkır, c. 20, s. 534, Defter-i İntişarat-ı İslami, Kum, 5. baskı, h.ş. 1374.

[8]     Tefsir-i Numûne, c. 27, s. 127 ve 128.