Düşünce | İslamî Araştırmalar

İrfanda Yapılan Sapmalar

İnsanların geneli için yemek, içmek, şehevi istekler ve benzeri hayvani içgüdüleri kontrol etmek öfke ve gazabı kontrol etmekten daha kolaydır.

.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

İrfanda Yapılan Sapmalar Üzerine Bir Değerlendirme

Diğer bir bakışla irfânda yapılan sapmaları üç bölüme ayırabiliriz. Bu meselenin bir boyutu ‘kutup’ olarak adlandırılan sapkın ve bâtıl grupların liderleriyle ilgilidir. Diğer boyutu bu liderlerin arkasında yer alan ve türlü propaganda yöntemiyle insanları bu kişilere yönlendiren arka plandaki kişilerin amaçları ve niyetleriyle ilgilidir. Meselenin üçüncü boyutu temiz niyetli saf insanların bu tuzaklara nasıl düştükleriyle ilgilidir. Yani temiz bir niyete sahip olan insanların nasıl oluyor da bu düzenbaz insanların tuzağına düşüyor sorusu üzerinedir.

Bu grupların liderleriyle ilgili bölüme gelince, bu insanların hedefi aynen tarih boyunca birçok mezhebin meydana gelmesine vesile olan şeytanın askeri misali insanların amacı ve hedefidir. Daha önce değindiğimiz gibi, Kur’an-ı Kerim’in de onayladığı üzere dinlerde meydana gelen birçok ihtilaf ve ayrılma o dinin âlimleri tarafından, şahsi ve dünyevi menfaatler sebebiyle gerçekleşmiştir.

إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللّٰهِ الإِْسْلامُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتابَ إِلاّ مِنْ بَعْدِ ما جاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْياً بَيْنَهُمْ 

“Allah nezdinde hak din İslâm’dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın ayetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur.”[1]

Kur’an-ı Kerim diğer bir ayeti kerimede şöyle buyuruyor:

 كانَ النّاسُ أُمَّةً واحِدَةً فَبَعَثَ اللّٰهُ النَّبِيِّينَ مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ وَأَنْزَلَ مَعَهُمُ الْكِتابَ بِالْحَقِّ لِيَحْكُمَ بَيْنَ النّاسِ فِيَما اخْتَلَفُوا فِيهِ وَمَا اخْتَلَفَ فِيهِ إِلاَّ الَّذِينَ أُوتُوهُ مِنْ بَعْدِ ما جاءَتْهُم الْبَيِّناتُ بَغْياً بَيْنَهُمْ 

“İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler.”[2]

Bu liderlerin bu yanlışları ve sapmaları yaratmak için taşıdıkları amaç ve hedefleri iki ana başlık altında toplayabiliriz; makam ve servet.

Yeni gruplar yaratmaya çalışan geçmişteki ve günümüzdeki insanların birçoğu bu işi para ve servet için yapıyor. Bu insanlar, varlıklı insanlar başta olmak üzere diğer insanları kendilerine çekip bu insanların sahip olduğu maddi güçlerden yararlanmayı hedefliyorlar. Bu tür bir amaç oldukça alçakça bir amaçtır ve ancak çok alçak bir kişiliğe sahip olan insanlar bu yöntemlere başvurmuştur. Ancak derin araştırma verilerine dayanarak birçok fırkanın kurulmasındaki ana hedefin bu olduğunu söyleyebiliriz.

İkinci amaç yani makam ve mevki hedefi bir önceki hedefe göre daha üst seviyede yer alıyor. Birçok kişi bu amaçla yeni gruplar ve yeni ayinler uydurmuştur ve liderlik sevdasıyla, şöhret ve sevilmek düşüncesiyle dinî öğretileri tahrif edip bu alanda sapmalara yol açmıştır. Makam sevdası, şöhret ve sevilmek isteği büyük insani kemallere ulaşmış olan insanlarda bile varlığını sürdüren ve yok edilmesi çok zor içgüdülerdendir. Seçkin insanlar için hayvani isteklerden vazgeçmek pek zor bir iş değildir ve bu tür isteklerden özellikle gayri meşru olduğu durumlarda vazgeçen birçok insana rastlayabiliriz. Ancak makam sevgisine gelince durum çok farklıdır. Bu içgüdüyü yenmek ve ona egemenlik sağlamak o kadar zor ki ahlak âlimleri arasında şöyle bir deyim olarak dillerde dolaşıyor: Sıddık insanların kalbinden çıkan son şey makam sevdasıdır.

İnsanların geneli için yemek, içmek, cinsel istekler ve benzeri hayvani içgüdüleri kontrol etmek öfke ve gazabı kontrol etmekten daha kolaydır. Cinsel isteğini kontrol edebilip de öfkesine hâkim olamayan ve öfke anında çok uygunsuz işler yapabilen, bu anda çok uygunsuz kelimeler ağzından çıkabilen insanlar az değildir.

Ancak bu ikisinden daha zor olanı, mal mülk peşinde olma isteğini kontrol etmektir. İnsan birtakım alıştırmalarla ve birtakım işleri tekrarlamak suretiyle zamanla öfkesini kontrol altına alabilir ve öfkelendiği vakit kontrolünü kendi elinde tutabilir. Aynı şekilde yaşın ilerlemesi tabii olarak insandaki cinsel isteğin güçsüzleşmesine yol açıyor. Ancak insanın mal ve servete olan bağlılığı bunun aksinedir ve yaşın ilerlemesiyle zayıflamadığı gibi hadislerde de açıklandığı üzere aksine daha da güç kazanıyor.

İnsan yaşlandıkça iki haslet onda gençleşiyor; mal sevgisi ve yaşam sevgisi.

Kendi kullanamayacağını bildiği halde hayatının son gününe kadar mal biriktirmeğe devam eden çok yaşlı insanlar görülmüştür. Mal biriktirme hırsı bazen insanda deliliği aratmayacak kadar güçlü hale geliyor. Dolayısıyla bu eğilim ve içgüdüyle savaşmak önceki iki içgüdüyle savaşmaktan çok daha zordur.

Sonuçta ancak bu tuzağı geride bırakıp da dünya malı bağından kurtulabilen ve kendilerini dünya esaretinden kurtaran insanlar kurtuluşa erebilirler. Ancak çok az sayıda insan kendisini makam sevgisi bağından kurtarabilmiştir. Meşhur olmak ve sevilmek isteğine gönül bağlamak ve makam sevgisi insanın derinliklerine kadar kökleri uzayan bir bağdır ve bu bağdan kurtulmak tezkiye yolunda yapılması gereken en çetin işlerden birisidir. Daha önce de değindiğimiz gibi ahlak âlimleri ve seyr u sülûk yolunda ilerleyenlerin söylediği sözlerden birisi şudur: Sıddık kulların kalbinden çıkan son şey, makam sevgisidir. Sıddık makamı, bir insanın ulaşabileceği büyük manevî makamlardan birisidir. ‘Sıddık’ sözcüğü kelime olarak ‘sıdk’ ve ‘sadakat’ sözcüğünden alınmıştır. Yani Allah’ın sadık bir kulu olduğunu yaptıklarıyla ispatlayan şahıs. Kur’an-ı Kerim birçok ayeti kerimede peygamberleri (a.s) anarken onların yüce makamına değinmek için bu kelimeyi kullanıyor. Örneğin büyük peygamberlerden birisi olan Hz. İbrahim (as) için şöyle buyuruyor:

“Kitap’ta İbrahim’i an. Zira o, sıddık bir peygamberdi.”[3]

Kısaca sıddık makamı çok yüce bir makam olmasına rağmen sıddık kulların, kalplerinden söküp de atabildikleri son şeyin makam sevgisi olduğu söyleniyor.

Dolayısıyla bu hedef sadece karınlarını ve cinselliklerini doyurmaya çalışan düşük seviyeli insanların hedefi değildir. Aksine bu tür insanlar makam ve liderlik sevdasıyla bir işe kalkışmaktan çok uzaktırlar. Şehvet, öfke ve servet gibi diğer tuzaklardan kurtulmayı başaran insanlar makam sevgisi tuzağıyla karşılaşıyorlar. Makam ve şöhret tutsağı bir insan, mal ve servet esiri olmadığı gibi bütün malını ve servetini şöhret için harcayabilir. Bazı insanlar çok zahitçe bir hayat tarzı benimsiyorlar, az yiyip az yatıyorlar, sade bir hayat takınıyorlar, sahip oldukları malları fakirlere yardım etmek ve diğer hayır işler için harcıyorlar ve bütün bunları sadece ve sadece insanlar içinde iyi anılmak amacıyla ve diğer insanların beğenisini kazanmak için yapıyorlar. Hatta bazı insanlar bütün mal varlıklarını sadece ve sadece öldükten sonra insanalar arasında büyüklükle anılmak için harcıyorlar.

Sonuçta makam sevgisi bazı durumlarda insanların kendilerinden birtakım inançla ilgili uydurmalar yapmasına sebep oluyor. Yeni bir din, yeni bir mezhep veya yeni bir fırka uydurarak etraflarına topladıkları insanların taparcasına sevgi ve saygısını kazanmak bu insanların hedefidir. Bu tür bir deliliğe sahip olan insanlar şeytanî hedeflerine varmak için insanların saadetini yok etmeği kolaylıkla göze alıyorlar. Doğal olarak bu insanlar kolay bir şekilde hakka boyun eğmeyeceklerdir ve deliller karşısında aşırı bir direnç göstereceklerdir. Onlara göre sahip oldukları hedef, bütün delillerin önünde geliyor. Makam, liderlik, sevilmek ve saygı tutsağı bu insanlara göre bütün hakikatler ve doğrular onların ilahlık mabedinde kurban edilmelidir.

 

- - - - - - - - - - - -


[1]     Al-i İmran, 19.

[2]     Bakara, 213.

[3]     Meryem, 41.