Düşünce | İslamî Araştırmalar

Sırat Köprüsü

Kur’an-ı Kerim’de “Sırat köprüsü” anlamına gelen bir kelime yoktur ve “sırat” kelimesi de sadece yol anlamında kullanılmaktadır. “Sırat köprüsü” kelimesinin insanlar arasında çok kullanılmasının sebebi nedir ve “sırat” ile “Sırat köprüsü” arasında nasıl bir ilişki vardır?

.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

“Sırat“ kelimesi yol anlamına gelmektedir ve “müstakim (doğru)” kelimesiyle de vasıflandırıldığı zaman doğru ve hak yol anlamına gelmektedir.

Kur’an-ı Kerim’de de bazı âyetlerde “sırat-ı müstakim” kelimesi geçmektedir ve aşağıda bu âyetlere işaret edilecektir:

“Allah’ım bizleri doğru yola hidayet et.”[1]

“Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O’na kulluk edin. İşte bu doğru yoldur.”[2]

“Her kim Allah’a bağlanırsa kesinlikle doğru yola iletilmiştir.”[3]

“İşte Rabbinin doğru yolu budur. Biz, öğüt alanlar için âyetleri geniş geniş açıkladık.”[4]

Bütün bu âyetlerde geçen “sırat-ı müstakim (doğru yol)” kelimesinden maksat, bu dünyadaki hidayettir ve bu dünyada bu yolda olan herkes, ahirette de sırat-ı müstakim üzerine olacaktır; yani dünyada yapmış olduğu doğru amellerinin neticesini kıyamette görecektir.

Açıktır ki; Kur’an-ı Kerim’in bu âyetlerde geçen “sırat-ı müstakim”den kastı, insanların bu dünyadaki yaşantılarının en iyi yol ve yöntemi konumunda olan nurlu ilahî emir ve ahkâmlar mecmuasına amel edilmesidir. Bu emirlere amel etmek, tıpkı insanı hidayete ulaştıran doğru bir yolda hareket etmek gibidir.

Bu yüzden bazı rivayetlerde, Masum İmamlar (a.s) hakkında “sırat-ı müstakim” tabiri kullanılmaktadır.[5] İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmaktadır:

“Sırat; yani Allah’ı tanımanın yolu, iki sırattan ibarettir; dünyadaki sırat ve ahiretteki sırat. Dünyadaki sırat, ona itaat etmenin vacip olduğu imamdır ve ahiretteki sırat ise cehennemin üzerindeki köprüdür. Her kim dünyadaki sırattan olması gerektiği gibi geçerse; yani kendi imamını tanır ve ona itaat ederse, ahiretteki sırattan da kolaylıkla geçer ve her kim de dünyada kendi imamını tanımazsa, ahirette de sırattan geçerken ayağı kayar ve cehenneme düşer.”[6]

Aynı şekilde İmam Sâdık (a.s) Fecr Sûresi’nin 14. âyeti (Kuşkusuz Rabbin her an gözetlemededir.)[7] hakkında şöyle buyurmaktadır:

“Mirsad (gözetleme yeri) cehennemin üzerinden geçen köprüdür. Boynunda mazlumun hakkı olan bir kimse bu köprüden geçemeyecektir.”[8]

Elbette İmam Sâdık’ın (a.s) bu beyanı, Mirsad’ın (gözetleme yeri) anlamlarından sadece birisinin beyanıdır. Çünkü ilahî gözetleme yeri, sadece kıyamete has bir şey ve meşhur sırat köprüsü değildir. Yüce Allah, bu dünyada da zalimleri gözetlemektedir.[9]

Buna göre “sırat köprüsü”, hem Kur’an-ı Kerim’de ona işaret edilen[10] ve hem de rivayetlerde özellikleri beyan edilen bir gerçektir. İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmaktadır:

“Cehennemin üzerinde kıldan daha ince ve kılıçtan daha keskin bir köprü vardır.”[11]

Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmaktadır:

“Sizlerden sırat köprüsünde adımları en sabit olan kimse, benim Ehl-i Beytime karşı sevgisi en çok olan kimsedir.”[12]

Sırat köprüsü, kıyamet günündeki duraklardan biridir ve rivayetlerde de onun hakkında köprü, sırat, sırat köprüsü, cehennem köprüsü gibi çeşitli tabirler zikredilmiştir. Ancak bütün bu rivayetlerin kastettiği şey, kıyamet günündeki duraklardan biri olan duraktır ve halkın sade zihinlerinin onu daha iyi tanıması için, onun hakkında köprü tabiri kullanılmıştır. Yoksa dünyadaki, dayanakları olan ve insanların, hayvanların ve nakliye araçlarının geçmeleri için olan köprüler gibi değildir.

Kur’an-ı Kerim’de ve rivayetlerde geçen köprü ve sırattan kasıt, mesir, yol, yöntem ve mekteptir. Diğer bir deyişle, insanların kendilerini gerçek ve ebedî saadete ulaştıracak mektep ve yolun, belirli özelliklere sahip olan mektep ve yol; yani Allah-u Teâlâ’nın dini (hakikî İslam) olduğunu ve yalnızca bu yolda ilerlemekle kurtuluşa ereceklerini bilmeleri gerekmektedir. Diğer bir taraftan ise bu yolun zarif ve dakik noktalarını gereğince tanımaktan gaflet etmenin, bu yoldan sapmaya ve sapıklığa düşmeye sebep olacağı bilinmelidir.

Buna göre, rivayetlerde “kılıçtan daha keskin” ve “kıldan daha ince” olarak nitelendirilen sırat köprüsü, Allah-u Teâlâ’nın başlangıç noktasını bu dünyada karar kıldığı ve devamını ise ahirete birleştirdiği, oldukça dakik ve hesap edilmiş bir yoldur. Allah’ın belirlediği emirlere hakkınca riayet etmeye çalışan kimse hak yolun gerçekte kıldan ince ve kılıçtan keskin bir yol olduğunu ve bunun kıyametteki sırat köprüsünün bir tecellisi olduğunu rahatlıkla bu dünyada kendi hayatında müşahede eder. Elbette hadislerde de açıklandığı üzere bu yol bu kadar ince ve dar olmasına rağmen takva sahibi olan kimselere hak üzere sebat gösterdikleri takdirde genişler. Ancak takva yolundan uzaklaşanlara ise daraldıkça daralır. Buna göre, sırat köprüsünden rahatlıkla geçmek isteyen kimselerin, şu andan itibaren ve bu dünyada bu yolda kalmaları ve ondan dışarı çıkmamak için dikkatli olmaları gerekmektedir. Daha açık bir tabirle; kıyamet günündeki sırat köprüsü, imam vb. olarak tabir edilen dünyadaki sırat köprüsünün bir tecellisidir.


[1]     Fatiha, 6. âyet: “اهدِنَــــا الصِّرَاطَ المُستَقِیمَ”

[2]     Âl-i İmran, 51. âyet: “إِنَّ اللّٰهَ رَبِّی وَرَبُّکُمْ فَاعْبُدُوهُ هَـذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِیمٌ”

[3]     Âl-i İmran, 101. âyet: “وَمَن یَعْتَصِم بِاللّٰهِ فَقَدْ هُدِیَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِیمٍ”

[4]     Enam, 126. âyet: “وَهَـذَا صِرَاطُ رَبِّکَ مُسْتَقِیمًا قَدْ فَصَّلْنَا الآیَاتِ لِقَوْمٍ یَذَّکَّرُونَ”

[5]     Meaniu’l-Ahbar, s. 32.

[6]     A.e., s. 32, Mizanu’l-Hikmet, c. 5, s. 346, “sırat maddesi”

[7]     “إِنَّ رَبَّکَ لَبِالْمِرْصَادِ”

[8]     Biharu’l-Envar, c. 8, s. 66.

[9]     Tefsir-i Numûne, c. 26, s. 458.

[10]    Yukarıda zikredilen âyetlere ilave olarak, Meryem ’nin 71 ve 72. âyetleri de (“İçinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere mutlaka herkes cehenneme varacaktır. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra Allah’tan korkup sakınanları kurtaracağız ve zalimleri de orada (cehennemde) diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.)sırat köprüsüne işaret edebilir. Daha fazla bilgi için bkz. Tefsir-i Numûne, c. 13, s. 117–121.

[11]    Mizanu’l-Hikmet, c. 5, s. 346, “sırat maddesi”

[12]    Biharu’l-Envar, c. 8, s. 69.