.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Fatih KARAZEYBEK
Rahman ve rahim Allah’ın adıyla
“De ki: Yarattığı şeylerin kötülüğünden,
...haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden,
sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”[1]
Yüce dinimiz, insanların dünya ve ahiret mutluluğunu temin etmek için birtakım ahlaki ilkeler getirirken, fert ve toplumların ilerlemesinin önünde engel olan davranışları da yasaklamıştır. İnsanlar arası ilişkileri olumsuz etkileyen, kırgınlıklara sebep olabilen ahlaki zaaf ve manevi hastalıklardan biri olan haset de bu yasaklardan biridir. Kıskançlık ve çekememezlik diye tarif edilen haset; başkalarının sahip olduğu bir nimeti, makam-mevki veya üstün sayılan bir vasfı çekemeyerek, onun din kardeşinden alınmasını, yok olmasını veya o imkânların kendisine geçmesini istemek anlamına gelir.[2]
Bazı ahlak kitaplarında, düşmanlık ve kin gütme, üstünlük duygusu, kibir, ulaşılmak istenen şeylerden mahrum kalma korkusu, makam ve mevki tutkusu gibi hususlar hasede sebep olan şeyler arasında zikredilir.[3]
Hasedin, ferdi ve toplumsal birçok zararı vardır. Başta, haset eden kişi, bir imtihan vesilesi olan mal-mülk, servet, statü vs. gibi hususlarda kardeşinin sahip olduğu bir nimeti, güzelliği çekemeyerek, Allah’ın yaptığı taksim ve takdire rıza göstermiyor, onun iradesine karşı geliyor demektir. Yüce Rabbimiz, Felak suresinin beşinci ayetinde: “Haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden Allah’a sığınmak’’ gerektiğini belirterek, bu kötü hasletten uzak durmamız gerektiğine dikkatimizi çekmektedir Ayrıca Kur’an’da, mü’minlerin zarara uğramaları halinde bundan en çok sevinenlerin kâfirler olduğu beyan edilmektedir.[4] Bir mü’min kardeşine haset eden kişinin de, kâfirlerin bir özelliğini taşıması, hiç de küçümsenmeyecek suç ve günah işlediği anlamına gelir. Üstelik ahirette neden olacağı ceza da unutulmamalıdır.
Peygamber Efendimiz (saa):
“Bir kulun kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz.”
“Ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi haset de iyilikleri mahveder” buyurarak, hasedin ne denli zararlı olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Ayrıca, “Dedikodu yapmayın, başkalarının kusurlarını araştırmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinizle insani ilişkilerinizi kesmeyin, kin gütmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun!” buyurarak, din kardeşliğinin ve toplumsal huzurun oluşması için öngörülen temel ilkeleri belirtmiştir.
,
Unutmayalım ki, birbirlerinin iyiliğini istemeyen fertlerin oluşturduğu toplumun huzurlu olması mümkün değildir. Mümin, kendisi için arzu ettiğini başkaları için de isteyen, kendisi için arzu etmediğini diğer müminler için de arzu etmeyen kimsedir.
Müslümanlar olarak, birbirimizin kardeşi olduğu bilinciyle hareket edelim. Haset, kin, öfke, nefret gibi kötü düşünce ve davranışlardan uzak durarak, sevgi, saygı, hoşgörü, diğergamlık, başkalarının iyiliğini istemek gibi en güzel ahlaki özelliklere sahip olmaya çalışalım.