.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Yasin Eyrice

Allah'ın olmasını istediği şeyler ve olmasını istemediği şeyler vardır. Bunlar kesinlikle gerçekleşir ve hiç kimse bunun önüne geçemez.

İnsanlar bazen tamamen iradenin kendilerinde olduğunu zannederken aslında Allah dilerse onların iradesine müdahale eder.

“Allah, olacak bir işi yerine getirmek için (savaş alanında) karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Bütün işler Allah´a döner.”[1]

Burada insanların iradesine müdahale etmiş ve savaşın olması için her iki tarafa da düşmanı az göstermiştir. Böylece iki tarafta da savaşma isteği kamçılanmıştır. Sonuç olarak savaş gerçekleşmiştir.

Allah'ın yapmamızı istediği şeyler ve yapmamızı istemediği şeyler vardır. Bu konuda bizi özgür bırakmıştır ve sınava tabi tutmuştur. Bu sınavda kullarına, birçok yerde yardım ediyor ve hatalarını affediyor.

Bizim yapacağımız seçimin Allah'ın bir sonraki sahneyi hazırlamasında bir payı vardır. Toplum olarak yapacağımız seçim, önce toplumun sonra fertlerin gidişatını, fertlerin yapacağı seçim, önce kendini sonra toplumu etkiler. Bu etki insanın hem dünyasını hem de ahiretini kapsar.

Mesela peygamber, İsrailoğulları’na “girin bu şehre eğer girerseniz galipsiniz” demesine rağmen girmediler. Allah da onların kaderine toplum olarak 40 yıl çölde yaşamayı ve orda sınanmayı uygun gördü ve kader kazaya dönüştü..

“Allah, «Öyleyse orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk yıl yasaklanmıştır; (bu müddet içinde) yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme» dedi.”[2]

Onlar için sınav çölde yine devam ediyor ve Allah bu süre içinde yine sahneler sunacak, yardımlar yapacak, affedecek fakat Rahat bir yerde (şehirde) sınav verecekken, yaptıklarından dolayı çölde olmak zorundalar ve sınavları zorlaşmıştır. Sahne farklı olmuştur.

Ölümünde aynı yaşamda olduğu gibi az veya çok oluşunun bir kısmı insanın kendi elindedir. Eğer akraba ziyaretlerini yaparsa ve sadaka verirse Allah ömrüne otuz yıl ekler. Yok, bunu yapmazsa otuz yıl henüz yaşayacakken kaza erken gerçekleşir. Başka birini haksız yere öldüren kimse ki bu da sınavın bir parçasıdır. Rabbim buna müsaade etmişse bu olay gerçekleşir fakat öldüren şahıs kıyamet günü ölen şahsa bedelini verecektir ve bu dünyada o zalimin kaderi yaptığı bu zulme göre yazılır.

Mesela başkasına tuzak kurmak isteyene Allah tuzak kurar ve kendi tuzak planından dolayı şahsın kaderinde tuzağa düşmek vardır.

“Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.”[3]

İnsanların bir birinin kaderine ve kazasına etkisi vardır. Zaten kul hakkı dedikleri insanın diğer insanların kaderine olan etkileri değil midir? Allah insanların bir birlerinin kaderlerine etki etmesine izin vermiştir. Bu, sınavın bir parçasıdır. Bu etki olumlu veya olumsuz olabilir. Bir yetimi okutursun, bir fakire yardım edersin onun kaderi değişir. Birinin kaderinde fakir olmak varken buna engel olup onun kaderini değiştirirsin. Ve Allah senin bir sonraki sahneyi yaptığın iyiliğe göre belirler. Hatta evlatlarının bile kaderini etkiler;

“Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar..”[4]

Yaşam içerisinde duanın da kaza ve kadere etkisi çok fazladır. Yüce Allah bazen duayı hemen kabul eder. Bazen duayla birlikte bunun gerekliliklerini yerine getirmelidir. Allah'tan toplumsal bir şey istiyorsa bunun için toplum harekete geçmeli veya önceden ellerinden geleni yapmış olmaları gerekir. ‘Allah'ım biz elimizden geleni yaptık ama olmadı sen yardım et!’ gibi dua eder. Şahsi bir şey istiyor. Şahsi bir şey istiyorsa bizzat kendisi harekete geçmeli veya önceden elinden geleni yapmış olması gerekir. Dünyevi bir şey istiyorsa dünyevi hareket, uhrevi bir şey istiyorsa uhrevi harekete geçmelidir. Buna rağmen yine de Allah dilerse ve senin hayrına uygun bulursa kabul eder.

Duayı kabul ederse o duanın gerçekleşmesi için başkalarının kabine bunu sevdirir ve onlar senin ettiğin duanın gerçekleşmesi için vesile olurlar.

Allah, dilerse kalplere hükmeder ve böylece insanın veya insanların kaderini etkiler. Kaderini değiştirmek istediği insanların kalbine istediği konuda seçme hakkı vermez onlara kendi dilediğini sevdirir ve kul ona yönelir. Çünkü hüküm onun elindedir.

“Ve (Allah), onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir.”[5]

Olmasını istediğimiz şey için dua ediyor ve gerekeni yapıyorsak biz sınavı başarıyla veriyoruz demektir; olması veya olmaması O’nun elindedir. Bazen olması bizim hayrımıza iken bazen de olmaması bizim hayrımızadır. Takdir onundur ama biz bunu bilmiyoruz.

Nehcü'l-Belâga’da, Hz. Ali (as) buyurur: “Mukadderat tedbirlere galip gelir, öyle ki bazen insanın afeti tedbirinde olur.”[6]

Duaların Kabul Şartları Duaların Kabul Şartları

Kaza ve kader Allah ile kulları arasında olan mükemmel bir yakınlıktır. Ameller Gece ve gündüz denen ömür defterine birlikte yazılan bir gerçektir. İyilik yazılmışsa bu Allah'tandır kötülük yazılmışsa kuldandır ve Allah buna ortak değildir. Sadece sınavdan dolayı bu kötülüklerin yapılmasına izin vermiştir.

“Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir..”[7]

Kaza ve kader her ne kadar derin bir okyanus olsa bile Allah'ın bizim için en güzel olanı yazacağına emin olmalıyız. O ne yazarsa güzel yazar yeter ki onun huzurunda Hz. İbrahim gibi samimi ve dürüst bir kalple duralım.

“Çünkü (İbrahim) Rabbine kalb-i selîm ile geldi.”[8]

Selam ve dua ile

- - - - - - - - - - -


[1] Enfal / 44
[2] Maide / 26
[3] Al-i İmran / 54
[4] Kehf / 82
[5] Enfal / 63
[6] Nehcü'l-Belâga, Hikmet 459
[7] Nisa / 79
[8] Saffat / 84