.
.

 

 

 

Güzelliklerin müsebbibi olup, beni kendinden mahrum etmeyeceğin o günü hasretle bekliyorum. Her yeni doğan günün adı değişiyor fakat gelişinden hiç haber alamayışımız değişmiyor. Doğrusu, nedamet dolu satırlarımdan utanıyorum ve yine de çareyi seni çağırmakta buluyorum.

 

Ümidimin benden uzaklaşmasından ürküyorum, intizara dair ne iyi gelirse onun peşinden koşuyorum adım adım.

 

Ama yine de, kaybolan ve karanlıkta kalan benim, kurtuluşum ve aydınlığım sensin. Simsiyah çökmüş göz perdeme berrak bir nurla doğansın...

 

Küskünlüklerimin arasında tebessümüm sensin, gönül boşluklarımın arasında beni tamamlayansın. Ruhumun çukurundan kaçarken aydınlığım, azalmışlığımdan beni çekip alan sensin. Kaybedişlerimdeki tesellim, kazançlarımın sebebisin. Tane tane biriktirdiğim sevinçlerimle, gün be gün çoğalmamsın. Arafta kalmış sorularımın cevabısın bazen, bazen de kaderimin yanan kandili gibisin. Cefaya düşmemek için tutunduğum, sefa ile beni müjdeleyensin.

 

Ama rüzgâr kokunun esintisini bir türlü getirmiyor, zaman sen yokken bir türlü geçmek bilmeyen ağır bir kış gibi. Güneş doğsa bile içimi ısıtmıyor, mevsimler gelip geçerken, gelişin için yolları gözlüyorum.

 

Zamanın ağırlığını omuzlarımda taşıyorum, nereye kadar bu yükle gidebileceğimi bile bilmeden, Gözlerim derin bir boşluğun içinde hapsolmuş bir yolcu misali. Dünya bütün rengini yitirmiş gibi çaresizlik içinde savruluyor yokluğunda. Sesler anlamsızlık içinde kaybolmaya mahkûm intizarında. Gelmediğin günler birbirini kovalarken, sanki solgun gölgelerden ibaret gibi.

 

Hasret yaralarına ne iyi gelir hiç bilmiyorum ey İmamım, sensizlikten dem vurup ağlarken, sensiz sessizliğime ne iyi gelir onu da bilmiyorum ki! Hayalin ötesinde bir hayatı arzuluyor gibiyim, gelişin yeniliklerle yenilgileri yok edecek onu biliyorum.

 

Dünyayı şereflendirdiğin bu günde, içimde kıpır kıpır eden o duyguya çok şey borçluyum belki de ve adını anabildiğim her an için Rabbime sonsuz şükürler ediyorum.

 

Unutmaktan ve unutulmaktan çok korkuyorum.

 

Sen beni duyuyorken ben sesine hasret yaşıyorum, sen beni görebiliyorken ben seni göremiyorum.

 

Ama yine de gözlerimin her yerde seni aramayışına kırgınım, başımı her çevirdiğim yerde seni bulma isteğimi unutmama, kırgınım.

 

Zemheri bir karanlığa hapsolmuşken, mutluluğumda ya da dertlerim arasında senden uzak oluşuma kırgınım. Olmadığın günlerin acısını dillendirirken, tebessümümde de, gözyaşımda da seni bulamayışıma gönül koydum bir kere.

 

Anlayacağın ne ruhumla ne bedenimle barışığım!

 

Kalbimin menzil edindiği yere yolculuğum devam ederken, adınla hayat buluyorum, adınla yeniden açılıyor gönlüm.

 

Harf harf, hece hece intizarında olduğumuzu söylüyor ve bu günün hatrına zuhurunu diliyoruz Rabbimizden.

 

Çaresize çare olmak için, ayaza düşmüş gecelere sımsıcak sığınak olmak için gelmez misin!

 

Seninle sevinçlere hasret kalmışken, bu hasrete son vermek istemez misin Ey Zehra’nın Kayıb Yusufu?..