.
.

Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla…

Bağrı karanlıkların yerini nur ile aydınlığa bıraktığında, aralandı gizemli bir kapı.

Rabbimin lütuflar yağdırıp, Kâbe’nin duvarını araladığı gün bugündür. İlahi nurun çepeçevre Mekke’yi sardığı ve en güzel vaadini gerçekleştirdiği bugünde, güneş misali doğdun hayatımıza. Kutsalımız Kâbe’de doğmakla ona verilen iftihar, ne önce nede sonra hiç kimseye verilmemişti.

“Ey gönlümün nuru, ey İmamım!

Ruhumun güzelliğe açılan mazharı.”

Onu yâd eden her hece, her kelime ve kelam onur bulur kalbimde.

Biliriz ki Ali aşkın adıdır.

Ondan serpildi gönlümüze sevginin tohumları, ondan yeşerdi gönül bahçemize mektebin nişanesi.

Nebi’nin güzelliklerini gördük sende, Nebi’nin izinde yürümenin ne demek olduğunu biz sende gördük ya Ali.

Sinende âlemin sırrını barındırıp, Resul-i Ekrem’in övgüsüne mazhar olan, dertleri derya misali göğsünde taşıyandın.

Resul-i Ekrem’in sırrının sahibi olandın.

Habibullah’ın kardeşim dediği, gönlünün kalesi, o mübarek yüreğinin tesellisi olandın.

Tanıdıkça anladık ki, seni yetiştiren eğitmen, kendi ruhunun incileriyle süslemiş ve en sevgiliye sunmuştu. Okudukça gördük ki, bize insanın bir başına aciz, güçsüz olduğunu, Rabbine sevgisine nazaran yüce makama erişilebileceğini öğretendin.

Ey Tevhid meydanının onurlu askeri, Zalimleri ezen haykırışın güç veriyor bize. Hakkın kelamı bir bir kazınırken beynimize, dosta karşı zarafet dolu yüreğini, düşmana karşı sarsılmaz bileğini anlatır tarih bize. Adaleti tanıdık senin dilinle. Şan oldu, şeref oldu bizlere.

İman bahçende toplanmışken özgürlük çiçekleri, tek tek o çiçeklerin ardına düşmek istedik. Bazen başardık, bazen seni seven olduğumuzu iddia edenlerden olup seni biz bile anlamadık.

Seni tanımak ve mektebinde yeşermek ne büyük cevhermiş, gün be gün daha iyi görmekteyiz.

Kumeyl b. Ziyad’a öğrettiklerinde ‘esas yönelişi’in anlamını arıyoruz satır satır, her okunuşta ya kendimiz buluyor ya da kendimizi kaybediyoruz. Her bir damlada koskoca anlamlar yüklü hazinenin peşindeyiz aslında.

Kitap kitap sana rastlayınca gördüm ki,

Yetim, öksüz, esiri doyuran ve ‘hel eta’ ayetinin muhatabı Aliydi.

İhtiyaç sahibini rükûda bile karşılıksız bırakmayan Aliydi.

Küfrün belini kıran, zalimi korkudan titreten, Rabbinin huzurunda, ibadet ederken titreyen Aliydi.

Sözleri ayet ayet yükselirken, ilahi kelam dışında konuşmayan Kur’an-ı Nâtık Aliydi.

Masumların, mazlumların, darda kalmışların Babası Aliydi.

Esedullah, babulllah, seyfullah Aliydi.

Kapkaranlık yolları, cennetin yollarına taşıyan Aliydi.

Kirlenmişleri, tertemiz yollara ulaştıran Aliydi.

Gözlerinin serabıyla yoklukları, varlıklara çeviren Aliydi.

Hasretleri, vuslatlara kavuşturan Aliydi.

Fatıma’nın (sa) bakışlarında sevgisini bir bütün olarak Rabbine tutsak eden Aliydi.

Sonsuz aşka esir düşen ve bizi de bu aşka şahit eden Aliydi.

Ey Allah’ım!

Bu örtülü kalbi ve tersyüz olmuş yüreği kendine yönlendirirken, dilimizden dökülen ‘Ya Ali!’ zikrini duy İlahi..