.
.

Bismillahirrahmanirrahim

.

Yüce Allah insana değer vermiş ve onu izzetli ve onurlu olarak yaratmıştır.

وَ لَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ

"Biz Âdemoğullarına değer verdik."[1]

Yaratılışta kendi ruhundan ona üflediğini buyurmaktadır. Bunun kendisi insanın ne kadar değerli bir varlık olduğunun en önemli ve bariz göstergelerindendir.

فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي

"Onu yarattığımda ruhumdan ona üfledim."[2]

İnsan bazen bu dünyada kendisine yaratılıştan verilmiş olan izzet ve onurunu kaybeder.

Kimi insanda bu izzet ve onuru korur ve korumak için elinden gelen her şeyi yapar. Bu izzet ve onuru kaybettirecek şeylerden de uzak durmaya çalışır.

İzzetli bir insan kendisine değer verir. Günah ve dünyevi şeylerin izzetini zedelemesine izin vermez.

Hazreti Ali (as) insanın değerini nitelerken şu muhteşem cümleyle buyurdu:

ثَمَنُكَ نَفْسُكَ فَلا تَبِعْهَا إِلَّا بِالْجَنَّةِ

"Senin değerin kendinsin onun için cennetten daha ucuza satma."

Yani günah, nefse, şeytana yenilmek insanın değerini yerle bir eder.

İzzet ve onuruna önem veren bir insan, nefsani duygularına da yenilmez bu noktada Hazreti Ali (a.s) şöyle buyurdu:

مَن كَرُمت عليه نفسه، هانت عليه شهواته

"Kendisine değer veren bir insan için nefsani duyguları değersiz olur."[3]

Yine buyurdu:

مَنْ كَرُمتْ عَلَيْهِ نَفْسُهُ لَمْ يُهِنْهَا بِالْمَعْصِيَةِ

"Kendisine değer veren bir insan günah işleyerek kendisini küçültmez."

Onurlu bir insan fakir olsa da onurludur. Onursuz bir insan dünya malı olarak çok zengin görünse de onursuzdur.

İmam Musa Kazım'ın (as) buyurduğu gibi insan her gün kendi nefsini hesaba çekmelidir

لَیْسَ مِنّا مَن لَمْ یُحاسِب نَفْسَهُ فِی كُلِّ یَومٍ

"Her gün nefsini hesaba çekmeyen bizden değildir."

Yani insan her gün düşünmelidir ki kendi onurunu ve şahsiyetini koruyacak neler yaptı. Ve tam karşısında onurunu, şahsiyetini, izzetini zedeleyecek neler yaptı. Güzel şeyler yapmışsa şükretmeli, kötü şeyler yapmışsa tövbe etmeli ve telafi peşinde olmalıdır.

İnsanın onurunu gösteren şeylerden biri de zulüm karşısında sessiz durmamasıdır.

Herkesin imkânı ve kapasitesi farklıdır. Zulüm karşısında da kendi imkân ve kapasitesi ne ise o derecede zalim karşısında durmalıdır.

Kimi birebir zalimin karşısında durur, kimi toplantılarda konuşma yapar, kime gösterilere katılır, kimi makale yazar ve kimi sosyal medyada aktiftir.

Onların hiçbirini yapamayan da yürekten dua eder. Zalime beddua mazluma ise dua eder.

Bu konuda bize en büyük örnek Hazreti Hüseyin'dir. Yezid gibi bir zalimin karşısında sessiz durmadı ve onun karşısında savaşarak zulmü kabullenmeyeceğini gösterdi.

Bir sözünde şöyle buyurdu:

إني لا أرى الموت إلا سعادة، والحياة مع الظالمين إلا برما.

"Ben ölümü saadet ve zalimlerle yaşamayı ise utanç olarak bilirim."

Yezid'in karşısında savaşarak durmak gerektiğini bir vazife olarak bildi ve onu yerine getirdi.

Bütün Müslümanların oturup düşünmesi ve tefekkür etmesi gerekiyor. Acaba onurlu bir insan olmak için neler yapmaktayım?

Günahlar karşısında durabiliyor muyum? Zalim karşısında durabiliyor muyum?

İslam ümmetinin ve insanlığın şu sıralar en büyük meselesi Filistin meselesidir. Soykırıma uğrayan bir millet yanında ve bu soykırımı uygulayan zalimler karşısında bir Müslüman olarak neler yapıyorum?

Gerçekten bir Müslüman olarak, bir insan olarak zalimin karşısında gerekeni yapıyor muyuz?

Kapasitemiz neyi elveriyorsa onu yapmak en büyük vazifemizdir. Gösteriler, konuşmalar, makaleler, sosyal medyada video ve yazılar, televizyonda konuşmalar ve programlar.

İmkânın el verdiği şeyi insan yapmaz ise hem insanlık önünde, hem de yüce yaratanın önünde hesap verecektir.

Filistin konusunda vurdumduymazlık bir insanın onursuzluğunun göstergesidir.

Filistin konusunda vurdumduymazlık zalimin yanında olmaktır.

Onurlu bir yaşam için Filistin'e özgürlük, zalime lanet olsun!..

- - - - - - - - - - -


[1] İsra / 70

[2] Hicr / 29

[3]  Gureru'l Hikem