.
.
Dünya tarihinde matematikle hesaplanamayacak derecede kıssa veya yaşanmış hikâye mevcuttur. Hangisinin en ibretlik veya en harikulade olduğunu bilemeyiz tabi. Benim açımdan yani beni etkileyen en ibretlik olaylardan biri belki de en ibreti çoğumuzun bildiği, mü'minlerin babası Hazreti İmam Ali bin Ebi Talib (a) ile Muaviye arasında kızgınlaşan hilafet meselesi döneminde yaşanan "Dişi Deve" olayı olmuştur. Tabi kıssa ne kadar sahih; kaynağı tartışılır elbette.
Bilindiği üzere Kûfe'den Şam'a gelen Ali taraftarı bir tacir, bir köşede dinlendiği esnada, Şam'lı bir adamın devesini işaret ederek "bu dişi deve var yaa!" demesiyle aklı başından gider. Adam birden şaşkın halde "ne dişisi efendi! Görmüyor musun deve erkek erkek!" der. Adam ısrarla tekrardan birkaç defa ''bu dişi deve benim. Dişi deve benim" diyerek deveyi sahiplenmek isteyince kargaşa çıkar ardından mesele saraya yani Muaviye'ye intikal eder. İlginçtir ki ahali devenin erkek olduğunu da görüyor. Muaviye meseleyi dinledikten sonra halka dönüp "eyyy ahali! Bu dişi deve Şam'lının değil mi?" diye haykırır.
Halk hep bir ağızdan ona uyarak "dişi deve Şam'lının! Dişi deve Şam'lının!" diyerek bu acayip olayı teyit eder ve adam göz göre göre deveyi alıp gider. Ardından Muaviye Kûfe'den gelen mağdur taciri yanına çağırıp sessizce ona şunları dedi "aslında bu devenin dişi olmadığını hepimiz biliyoruz. Fakat bunu neden yaptım biliyor musun? Sen şimdi git Ali'nin yanına ve ona de ki: Muaviye'nin, dişi ile erkek deveyi ayırt edemeyen, o her ne derse tamam diyen 10 bin kişilik bir ordusu var! Ayağını ona göre denk alsın" der.
Bu kıssa insanlık tarihinin içini dışını şimdisini sonrasını önünü arkasını anlatan en büyük kıssaların başından gelmektedir belki de. Neden? İnsanlık tarihi ya da halkların tarihi, otoritelerin "iki dudağı arasında" doğdu ve öldü.
Peki, soralım tekrardan: biz neden her şeye herkese her denilene her önümüze gelene veya bizden olsun olmasın herhangi bir klişe bilgiye inanalım? Üstelik ne ayette ne de peygamberin hadisinde koşulsuz olarak "kulağını kapat ve inan" demiyor ki.
Fakat günümüz sosyolojisi, güncel zaman diliminde 8 milyar insanın içinde bilginin kontrol mekanizmasını elinde bulundurmayı imkânsız kılıyor.
Her ideolojinin, her milletin, her devletin ve de her lider kişinin dünyada haklılık ve mağduriyet olgusu vardır. Yoktu ama son 200 yıl diliminde tarihin raflarına kondu.
Neyse sözü uzatmadan başlayalım...
Mesela Şeyh Said'in "Bir Türk'ü öldürmek 70 gâvuru öldürmekten evladır" diye bir sözü asla olmadı. Zaten eldeki tek resmi belgeler ve dokümanlar onun mahkeme savunması olup; orada da böyle bir diyalog yok. Ama X veya Facebook platformunda binlerce inanan da çıkıyor maalesef.
Mesela futbol topu, Hazreti İmam Hüseyin’in (a) kafasıyla oynandığı için icad edilmedi.
Mesela Filistin, Ermenistan'ı Karabağ savaşında desteklemedi.
Sonra işte efendime söyleyeyim soykırım için pul basmadı.
Sonra HAMAS veya Filistin hükümeti PKK'yı desteklemedi.
Bir insanın tam olarak köpekleşmesi tam olarak olgun bir faşist olmasına bağlıdır. Yani ırkçı yani başka millet ve insanlardan nefret etmesine. Aslında direkt nefret ettiklerini dile getirseler de sorun olmayacak. Fakat bu şekildeki yalanlar hem yayım hem de kokuşmuş ideolojiye falanjist toplamak adına onlar için makul bir yöntem.
Mesela yine Ghandi'ye atfedilen "Mustafa Kemal, İngilizleri yenene kadar tanrının da İngiliz olduğunu sanıyordum" cümlesi bırakın yalan ve düzmece olmasını bunu savunanların Ghandi'nin hangi ülkenin lideri olduğunu bilmez belki de.
Mesela yine Şeyh Said'in İngiliz ajanı vs. olduğuna dair tek ama tek bir tane defalarca diyoruz ve de tekrarlıyoruz tek bir tane belge yoktur. Olsaydı bağıra bağıra o arşivleri yayın yaparlardı. Buyurun Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'nden Zekeriya Kurşun hocanın "Şeyh Said" maddesi yer alıyor. En azından ona bakılabilir olay için. Türkiye'deki bilimsel makale ve arşiv olarak en uç kaynaklar arasında kabul ediliyor. Buyurun bakın.
Mesela Türkiye'deki sol hareketin gözünü oysan dahi "Mustafa Suphi'yi kim(ler) öldürdü?" sorusunu asla cevaplamazlar. Bu arada "Mustafa Suphi'yi kimler öldürdü?" diye birkaç araştırma yapabilirsiniz.
Mesela Hülagû Han'ın "Tanrım ya beni yaratmayacaktın ya da Arabları" gibi bir sözü yoktur. Olmamıştır. Sosyal medya var olsun,
Faşizm başın sağ olsun!
Mesela en yüce Hazret-i Nebi (sas), Miraçta iken Diyarbakır'ı görmesi olayı çok acayip değil mi acaba? Neden Moldova veya Casablanca ya da Delhi değil de Diyarbakır'ı görsün? Orada da onun ümmeti yok mu? Amaan neyse!
Ha bu arada biri çıkıp Timur milliyetçi-ülkücüdür derse şaşırmayın. Zira yine sosyal medya çöp bidonunda şöyle bir bilgi geçer: Ermeni çeteler (o zamanlarda Ermeniler nasıl çeteleştiyse artık)Türk çocuklarını öldürdüğü için Timur'un onları gömerken "Biz ki Emir-i Türkistan'ız; Türk'e kalkan eli kır'' vs. gibisi sözlerden hiç biri ama hiçbiri ona ait değildir. Böyle bir şey de yoktur. Harold Lamb diye eserlerinin çoğu kurgudan ibaret biri "Emir Timur" eserinde bunları dile getirir. Yakın dönemde İyi Parti'den istifa eden Prof. Abdul Ahat Andican'ın "Tüzukat-ı Timur" makalesini okuyun bu konu hakkında. Bakın sayın profesör ne diyor? Var mıymış böyle bir şey?
Mesela Che Guevara katledildiğinde çantasından Nutuk kitabı çıkmadı. Nedense bunu da Arablara bağladılar ya! Pes oğlu pess! Bakın şöyle "Dünya Atatürk'ü okurken bizler Araplaşma yolundayız! Buyurun bakın Che Guevara Nutuk okuyor." İddia bu. Tabi iddiadan öte paylaşılan görseldeki kitap photoshop olup kitap Eduardo Galenao'ya aittir. Eğer bilseler Che'in ömrü boyunca Atatürk ile bir ilişkisi olmadığını hatta tek bir kitabını bile okumadığını hatta iddia ettikleri gibi Che'in Atatürk değil de Arablarla daha çok ilişkisinin olduğunu bilseler ne olacak acaba? Bilindiği üzere Che, Asya'daki çoğu gerilla olsun devrimci ve direnişçi olsun hepsiyle bizzat görüştü.
Mesela Çarşafı Sümerlerde fahişeler giymezdi. Bu Muazzez İlmiye Çığ İslamcı olsaydı, Sümerlerin tapınaklarını ahır yaptığını iddia ederdi.
Mesela "Okullarda Karl Marx yerine Hoca Ahmed Yesevi okutulsaydı" diye bir şey yok ki; Karl Marx anca anca iktisat, siyaset, felsefe ve sosyoloji bölümlerinde kitap olarak okutuluyor sadece. 90 senedir Edebiyat dersinde Mevlana ve Yunus Emre okutuldu da ne oldu?
Mesela az bir zaman önce Siyonist vampir terör örgütü tarafından şehit edilen Lübnan Hizbullah'ı lideri Hasan Nasrallah'ın, 2000 yılında Diyarbakır'da öldürülen Ali Gaffar Okkan'la bir ilişkisi yoktur. Sosyal medyanın müthiş cehalet ki Lübnan Hizbullah'ı ile Türkiye Hizbullah'ı karıştırılıyor. İyi hoş her iki Hizbullah'ın da serüvenini bilmezler ya! Her neyse!
Mesela Anadolu'ya ilkin Kürtler mi önce geldi Türkler mi sorusuna verilecek bir cevap da şudur: ikinizden önce Roma ve devamı Bizans vardı. Yine de siz bilirsiniz. Yarış için Hazreti Âdem’e kadar yolunuz var ne de olsa. Çok bilimsel ve tarafsız olduğunuz için!
Camiler ahır yapıldı mı?
Yapıldı mı? Yapıldı. Yok yapılmadı. Yapılmıştır ya! Yok ya yalan hepsi! Yapılmadı. Tarihçilere soralım mı yapıldı mı yapılmadı mı diye? Başlarım tarihçilere! Onlar nerden bilecek!
Tarihçiler: yapıl(ma)dı.
Mesela Osmanlılar fabrika kurdu. Üretim de yaptılar. Ürettiler yani kabul ediniz. Tarih, boş bir parti dalaşmasına kurban mı gidecek?
Mesela Ahmet Kaya PKK'lı değildir. Yılmaz Güney de.
Arablar bize ihanet etti mi gerçekten? Ya da sadece Arablar mı etti? Ya da başkaları da ettiyse neden ihale sadece Arablara kaldı?
Arnavutluk kurulurken kendileri için siyasi ve silahsal olarak Rusya ve İngiltere baş aktördü Osmanlı'ya karşı. Neredeyse Balkanların tamamı Osmanlı'ya karşı başka güçlü ülkelerle iş tuttular!
Hatta çok daha geriye gidelim: II. Viyana kuşatmasında Kırım Hanı Murat Giray Han, hain miydi değil miydi soralım size? Hatırlayın o anı: savaşın seyrini uzaktan gördüğü gibi çabucak gerisin geriye dönmüştü Giray Han. Kuzey kanadının boş kalması Osmanlı'ya müthiş bir yenilgi yaşattı ve savaş kaybedildi. Merzifonlu hazineyi bırakıp kaçtı ve Bulgaristan'da bir kalede idam edildi. Tabi savaşın kaybedilmesinin başlıca sebeplerinden biri de Şeyhülislam sefere fetva vermezken Merzifonlu'nun ısrarla sefere çıkmak istemesiydi.
Evet, ben de diyorum ki bütün Kırımlılar haindir. Madem Şerif Hüseyin veya birkaç Arab, bağımsızlık hareketi için hainse bütün Balkanlar haindir hatta Kırım dahi! Irkçılığın veya faşizmin sadece Hitler'e ait olduğu bilgisi salaklıktan başka bir şey değildir!
Ha bir de ismini bile anmak istemediğimiz insanlığın bir çöp bidonu bir herif çıkıp sosyal medyada "650 yıllık bir devlette sadece 6 tane hırsızlık yaşanmış" der. Hatta "Arşivlerde var bakın" ilavesini yapar. Ömrü boyunca arşive uğramadığını hepimiz biliyoruz.
Sadece şunu demek istiyorum: Celali İsyanlarındaki büyük iç savaş ve bozgun veya özellikle Osmanlı'nın Balkan savaşlarından sonraki İstanbul ortamını bir de tarihçilerinden dinleyelim isterseniz. Belki makul açıklamalar yaparlar. Hele bir de Patrona Halil'in yaptığı olağan anarşide yapılan yağma hareketini hatırlayın.
Ya da arşivlere girip "sirkat" kelimesini girin. Bakın kaç yüz veri çıkacak karşınıza.
Mesela düşman Çanakkale'den giremedi ama çanak antenden girdi sözü de acayip yahu! Çanakkale'den yetmedi her yerden girdi. Çanak antene gelirsek: eminim düşman o çanağı kullansaydı bizim Müslüman halklara verdiğimiz zararı veremezdi. Eğitime ve ailenin dibine dinamit koyan yerli milli çanaklar!
Mesela düşman bizi tankla tüfenkle yenemedi vs. Hayır bizatihi çok da güzel tank tüfenk uçak gemiyle yendi. Hatta öyle bir yendi ki tankla tüfenkle kaç milyon kilometre topraktan elimizde bir bu topraklarımız kaldı. Adamların Balkanlarda ve Kafkaslardaki askeri teknolojisi çok başarılıydı ve bizi tankla tüfenkle yendiler. Sosyal hayatta ise Batılılaşma bizi geleneksel olarak müthiş bir yenilgiye uğrattığı doğrudur.
Bir de "Osmanlı'da çarşaflı kızlar kambur görünsünler diye sırtlarına yastık koyardı" iddiası var. Sebebi ise kimse onlara bakıp şehvet kapmasın diye. Peki, tamam sizin için öyle olsun. E bari biri minyatür, gravür veya resim olsun fotoğraf olsun bu detayı işleseydi. Valla Osmanlı'nın son dönemine ait videolar var. Hatta TTK'nın arşivinde İstanbul'da genç kızların da olduğu bir arşiv var. Gencecik kızların sırtında da yastık yoktu.
Ben zannediyorum ki bunu iddia edenler ve kabul edenler de aynı şeyi yapıyorlar. Evet, iddia edenler: çarşaflı kızlarımız yastık bırakıyor mu sırtlarına; hem de o devirden 10 kat daha fena mel'un bir dönemde olduğumuz haldeyken?
Bir de Abdülmecid hakkında çocuk kızların bakireliğini bozmadır, genç kızlara sulanmadır, efendime söyleyeyim 300 çocuğu vardı vs. gibi bütün sosyal medyada altta kopyala yapıştır bir yalan var. İddia Süleyman Kani İrtem adında Osmanlı'nın sonlarında bürokratlık yapmış ve Cumhuriyet kurulduktan sonra Abdullah Cevdet'ten daha beter sahte jakobenizme bulaşmış aydınlar sınıfı birinden geliyor. 1999 yılında Osman Selim Kocahanoğlu adında bir hocamız İrtem'in "Osmanlı Sarayı ve Haremin İçyüzü" adlı eserini çevirip yayına sürüyor. Girişte kitabı ve müellifi tanıtırken "1933'ten sonra Akşam gazetesinde tefrika yazılarına başladı..." der. Hemen orada durdum ve sonrasını okumadım bıraktım. Zaten kitabı okuyanlar dipnottur, kaynaktır veya tarafsızlık beklemeyin.
Şimdi sırasıyla: Cumhuriyet döneminin geleneğe dair en kızgın döneminde Akşam gazetesinde yazı yazıyorsun. Üstelik kaynaksız mesnetsiz tefrika yazıları yazıyorsun. Onu da geçtim; iddia edilen bilgilerin tek biri ne kendi döneminde ne de tarihçilerin eserlerinde mevcut değil. Bizdeki sosyal medya kopyala yapıştır yazarların biraz daha entel hali diyebiliriz.
İşte böyle sayın dostlar. Bunlar daha uzayıp gider. Şu da var ki Allah’ımız (haşaa), kutsallarımız, doğruluğumuz ve de en yüce değerlerimiz birkaç dönemlik siyasi ve kokuşmuş jargonumuzun arkasında kalacaktı öyle mi?
Heyhat heyhat!