.
.
Dönem dönem dünyevi isteklerimize kendimizi çok kaptırıyoruz.
Menfaatlerimizle orantılı, sadece bizim doğrularımızın yer aldığı, bitmesin diye uğraştığımız arzularımıza ait dünya için sürekli mücadele ediyoruz!
Zannediyoruz ki sahiplenmek için o uğurda koşulsuz bir mücadelenin içinde olmak bizlere istediğimiz hayatı bahşedecektir!
Kendimizden sakındığımız ve kimseyi dokundurmak istemediğimiz “aslında küçük ama bize göre büyük olan dünyamıza” en yakınlarımızın bile müdahale etmesine tahammül edemiyoruz!
Planlarımızın tıkır tıkır işlediği “dünyevi hayat yaratmaya çalışırken” bugün bir mücadelede yarın ise başka beklentinin peşinden koşturuyoruz!
Rahata kavuşma umuduyla sürekli hırslar ve beklentiler içinde yüzleşiyoruz “bir (anlık da) olsa" kimseye söz hakkı vermek istemediğimiz arzularımızla..
* * *
Dünyamızı süsleyen mücadelenin hepsini geçmişte bırakıp yeni heva ve heveslerde mücadeleye yelken açmak!
Yaşadıklarımızın sanki hiç yaşanmamış gibi yalan oluşu ve yaşayacaklarımızın da yalan olacağını bilmek! Geçmiş yalan oldu şu an ise yalan olmaya aday!
Somut görünen ama zamanla soyutlaşan “bir başka dünyevi mücadelenin içinde yaşadıklarımızın “anı”larda kalacağını bilerek sadece iyi veya kötü “anı” için yaşamak ne acı bir gerçek değil mi?
Hiç bir şeyin farkına varmadan, yıllarca uyuyup bir an-da uyanmak misali.
Bazen de elini eteğini her şeyden çekip ne olacaksa olsun dedikten sonra yine gerçeklerle yüzleşmek!
* * *
Özümüze ait doğrularımızda yaşantımız yöneteceğimiz şekilde devam edecek düşüncesiyle, hep dünyevi uğraşlarda bir yerlere varma isteği, sürekli yarın hesapları içinde çabalamak!
Büyük hedef ve hayallere daldığımız ama hepimizi her “an” aldatan dünyanın elimizden alınmasıyla sanki yaşanmamış gibi (anı)larımızla avunmak zorunda kalmak!
En zor olanı ise;
Bir şeylerden vazgeçmeye hazır değilken bir başkasının size uygun gördüğü oyunu oynamak zorunda olmak.!
Siz hiç;
Her şeyin anlamsızlaştığı ve hayal kadar olduğu bir dünyada yaşamak zorunda kaldınız mı?