Düşünce | İslamî Araştırmalar

Neden Allah’a İbadet Etmeliyiz?

.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Esasen neden Allah’a ibadet etmeliyiz? Allah’ın bizim ibadetimize ne ihtiyacı var? Allah’a ibadet, bizim kemalimizin sebebidir ve ibadet etmenin asıl sebebi de sadece budur. Başka bir ibaretle, bu soruyu biri genel ve diğeri detaylı olmak üzere iki yolla cevaplamak mümkündür:

Genel cevap şudur: eğer ibadetin hedefi Allah’ın ihtiyaçlarını gidermek ve kendi ibadetimizden O’na bir fayda ulaştırmak olursa, bu durumda şöyle bir soru ortaya çıkmaktadır: Sonsuz bir varlığa sahip ve bütün noksanlardan münezzeh olan Allah-u Teâlâ’nın bizim ibadetimize ne ihtiyacı var? Fakat ibadetin hedefi bizim tekâmülümüz olacak olursa bu durumda ibadet, bizim tekâmül ve saadet vesilemiz olur. Allah’ın ibadet emri vermesi de bir çeşit lütuf, rahmet ve bizleri uygun kemale ulaştırması için kılavuz olacaktır.

Detaylı cevaba gelince; O da şu ki, ibadet ve Allah rızası için yapılan her türlü işin, bir takım kişisel ve toplumsal etkileri vardır ve gerçekte en yüce eğitici ve ahlakî değerlerdendir. Çünkü ilk olarak: Allah’a tapma ve ibadet etme, insandaki takdir ve şükran duygusunu canlandırır. Büyük ve çok değerli nimetleri insana sunan bir makama teşekkür etmek, teşekkür eden kimsenin kendisine karşı yapılan lütuflara karşı liyakatinin göstergesidir. Allah’a teşekkür edip, şükranda bulunmak teşekkür eden kimsenin teşekkür ve vazifeyi yerine getirerek, kendisine karşı yapılan iyiliklere nispet kulluğunu zahir etmesinin göstergesidir. İkinci olarak ise Allah’a ibadet etme ve tapma, insanın ruhi olarak kemale ermesine sebep olur. Ruhumuz ve canımızın mutlak kemal olan Allah ile irtibata geçmesinden, kulluk görevlerini yerine getirmesinden ve sonsuz ve sınırsız kudretten yardım dilemekten daha büyük bir kemal olabilir mi? Öyle ki insan sonunda Allah ile sohbet etme liyakati ve kabiliyetini elde edecektir.

İmam Sadık’ın (a.s) Namaz Hakkındaki Bir Sözü

Namazın önemini beyan etmek için Ebu Basir’in İmam Sadık’dan (a.s) naklettiği şu hadis yeterlidir: İmam Sadık’ın (a.s) şehadetinden sonra baş sağlığı dilemek için onun evine gittim. İmam Kazım’ın (a.s) annesi Ümmü Hamide beni görünce ağlamaya başladı. Bunun üzerine ben de ağladım. Ümmü Hamide şu olayı bana anlattı: “Ebu Basir! Sen İmam Sadık’ın (a.s) son anlarında yoktun. Çok ilginç bir şey gerçekleşti. İmam Sadık’ın (a.s) gözleri kapalıyken bizler yavaş yavaş ümidimizi kesmeye başladık. İmam birden bire gözlerini açtı ve bütün yakınlarını çağırmamızı emretti. Biz de hemen harekete geçip, hepsini İmam’ın yatağının başında topladık. Herkes İmam’ın bu son anlarında hangi önemli konudan bahsedeceğini merakla bekliyordu. İmam, herkesin toplanmış olduğunu gördüğünde şöyle buyurdu:

“Bizim şefaatimiz namazı hafife alana ulaşmayacaktır.”[1]


[1]     Biharu’l-Envar, c.11, s.105.