Kur'an | Ehlibeyt

Berzah Âlemi Nedir

.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Kur’an ayetlerinden ve rivayetlerden ölümden sonraki hayat hakkında anlaşılan bir diğer konu; insanın ölümden hemen sonra asıl kıyamet âlemine gitmeyeceği, dünya ve ahiret arasında belli bir süre kalacağıdır. İslam literatüründe öldükten sonra ruhların kıyamete kadar kaldıkları bu âleme  “berzah âlemi” denir.

Berzah, sözlükte iki şey arasındaki mesafeye denir. Bu nedenle ölüm ve kıyamet arasındaki zaman dilimi “berzah” olarak isimlendirilmiştir.[1] Bu kelime Kur’an’da üç defa kullanılmıştır ve bunlardan sadece biri ölüm ve kıyamet arasındaki zaman dilimini ifade eder;

“Nihayet onlardan birine ölüm gelince, ‘Rabbim! Beni dünyaya geri gönder ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım’ der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında tekrar dirilecekleri güne kadar (süren) bir perde (berzah) vardır.”[2]

Yukarıdaki ayetten insanların ölümünden sonra pişman olup dünyaya geri döndürülmeyi isteyecekleri ancak bu isteklerinin kabul edilmeyeceği anlaşılmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinden insanın ölüm ve kıyamet arasındaki zaman diliminde bir başka yaşama sahip olduğu anlaşılmaktadır. İnsan, bu yaşamda konuşur ve duyar. Lezzeti, acıyı, sevinci ve üzüntüyü tamamen hisseder. Bu yaşam, insanın amellerine göre güzel ve müreffeh ya da kötü ve azapla geçer. Berzah âleminden söz eden 15 civarındaki ayetler birkaç şekildedir;

  • Mümin ve salih insanlarla günahkâr ve kötü insanların meleklerle olan konuşmalarının anlatıldığı ayetler.

“Kendilerine zulmetmeden kimselere melekler canlarını alırken şöyle derler: ‘Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)’. Onlar da, ‘Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik’ derler. Melekler, ‘Allah’ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!’ derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir.”[3]

Bu ayet, olumsuz ve uygun olmayan ortamda yaşayan insanlar hakkındadır. Yaşadıkları çevrenin fesadını ve bozuk oluşunu mazeret olarak görürler. Allah’ın melekleri bu insanların ruhlarına aldıktan sonra onlarla konuşur ve mazeretlerinin geçersiz olduklarını söylerler. Çünkü en azından başka yerlere göç edebilirlerdiler. Ama bunu bile yapmamışlardı.[4]

  • Meleklerin, salih kullara kıyamete kadar ilahi nimetten faydalanmalarını söylediği beyan edildiği ayetler. Bu ayetlere göre mümin insanlar kıyametten önce ilahi nimetlerden nasiplenecektir.

“Onlar, öyle kişilerdir onlar ki melekler, tertemiz olarak canlarını alır ve onlara, ‘esenlik size, yaptığınız işlere karşılık girin cennete’ derler.”[5]

  • Doğrudan mümin insanlarla günahkâr insanların ölüm ve kıyamet arasındaki yaşamından söz eden ayetler. Bu ayetlerde iyi insanların nimet içerisinde, kötü insanların ise işkence ve acı içinde yaşayacağını anlatılmaktadır.

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.”[6]

Bu ayet, Allah yolunda öldürülenlerin gerçekte ölmediğini ve sonsuz ilahi nimetlerden faydalandığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle ayetin başka bir şeye yorumu imkânsızdır.  Aynı şekilde ayet şehitlerin, dünyada yaşayanların durumundan haberdar olduklarını gözler önüne sermektedir.

“Allah, onu, onların kurdukların tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini, azabın en kötüsü kuşattı. (Öyle bir) ateş ki, onlar sabah akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, ‘Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun’ denilecektir.”[7]

Ayetten anlaşılanlar;

  • Firavun ve taraftarları iki çeşit azap görecektir.
  • (Kötü Azap) Birinci azap; kıyamet gününden öncedir. Onlara günde iki kez ateş gösterilecek ancak o ateşe girmeyecekler.
  • (Şiddetli Azap) İkinci azap; kıyametten sonraki azaptır. Onlara daha şiddetli azap edilmesi emri verilir.
  • İlk azapta ‘gece’ ve ‘gündüz’ kavramlarından söz edilmiştir. Çünkü berzah âleminde tıpkı dünyada olduğu gibi gündüz, gece, hafta, ay ve yıl gibi zaman dilimleri vardır. Ama kıyametten sonrası için bu tür zaman kavramları yoktur.[8]

Rivayetlerde Berzah Âleminin Tasviri:

Berzah âleminin durumu ve hükümleri hakkında birçok rivayet nakledilmiştir.[9] Bu konuda muteber hadis kitaplarında birden çok senetle elimize ulaşan en uzun rivayetlerden birisi, Hz. Ali’den (a.s) nakledilen rivayettir. Rivayette şöyle geçer;

“İnsan ömrünün son günü ve ahiret hayatının ilk günü geldiğinde; eşi, çocukları, malı ve amelleri gözlerinin önünde tecessüm eder (somutlaşır). Henüz dünyadan yeni ayrılan insan, kazandığı mala bakarak şöyle seslenir;

- Allah’a yemin olsun ki, seni büyük bir hırsla topladım. Şimdi senden bana ulaşacak ne var, söyle?

Mal cevap olarak der;

-Kefenini benden al ve git.

Adam, sonra evladına döner ve şöyle seslenir;

-Allah’a yemin olsun ki, sizin seveniniz ve koruyucunuzdum. Şimdi sizden bana ulaşacak ne var, söyleyin?

Onlar şöyle cevap verir;

-Biz, seni mezarına kadar getir ve üzerini örteriz.

Sonra ameline dönerek şöyle seslenir;

-Allah’a yemin olsun ki, senden hep yüz çevirdim. Bana yorucu ve zor gelirdin. Şimdi senden bana ulaşacak ne var, söyle?

Ameli şöyle cevap verir;

- Ben, Rabbinin huzuruna varıncaya kadar mezarda ve kıyamet gününde senin arkadaşın ve dostun olarak yanında olacağım.[10]

Eğer ölen insan Allah’ın sevdiği kullardan ise; güzel elbiseler giyinmiş, güzel yüzlü ve mis kokulu birisi yanına gelerek şöyle der;

-Müjdeler olsun sana, her türlü üzüntü ve keder senden uzaktır. Sen, en güzel mekândasın, öyle bir yer ki cennet nimetlerinden bir nimet ve ebedi meskendir.

(Yeni ölen) o insan “sen kimsin?” diye sorar ve (müjdeci) şöyle cevap verir:

-Ben, senin iyi ve salih amellerinim. Şimdi gir cennete.

Daha sonra ölüyü yıkayanlara ve taşıyanlara acele etmeleri söylenir.

Ölen şahıs mezara konduktan sonra yanına iki melek gelir. Bunlar kabir melekleridir. Saçları yerlerde sürünür, ayakları ile toprağı kazarak (yürürler). Sesleri gök gürültüsü gibi ürkütücüdür, gözleri ise yıldırımlar gibi ışık saçar. Mezardaki şahsa “Rabbin kimdir?”, “Peygamberin kimdir?”, “dinin nedir” diye sorarlar. O da, “Rabbim Allah, Peygamberim Muhammed (s.a.a) ve dinim İslam’dır” der. Sonra o iki melek Allah’a dua ederek ona istediği her şeyi vermesini isterler. Ve bu Kur’an’da vaat edilen şeydir;

“Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar.”[11]

Daha sonra mezar alabildiğine genişler. Mezardan cennete giden bir kapı açılır[12] ve mezardaki şahsa “nimetler içindeki bir genç gibi huzurla uyu” denir. Ve bu da Allah’ın şu vaadidir;

“O gün cennetliklerin kalacakları yer daha hayırlı ve dinlenecekleri yer daha güzeldir."[13]

Eğer ölen insan Rabbine düşman birisi ise, yanına en kötü elbiseler içinde çok kötü kokan birisi gelerek “sana cehennem ateşini müjdeliyorum” der. Ölüyü yıkayanlar ve taşıyanlar onu oldukça bekletirler. Mezara konduktan sonra kabir melekleri yanına gelip kefenini çıkararak “Rabbin kimdir?”, “Peygamberin kimdir”, “dinin nedir?” sorularını yöneltir. O, “bilmiyorum” der. Bunun üzerine kabir melekleri “Bilmedin ve hidayet olmadın ha!” der. Sonra ellerindeki demir gürzlerle ona öyle şiddetli vururlar ki, insanlar ve cinler dışındaki tüm canlılar korkuya kapılır. Bu esnada onun yüzüne ateşten bir kapı açılır ve “en kötü şekilde uyu” denilir. Öyle bir uyku hali ki, (kabir) sıkmasının şiddetinden beyni, derisi ve tırnaklarının arasından dışarı çıkar.  Yılan, akrep ve böcekler ona saldırır, bedenini ısırarak işkence ederler. Bu durum, Allah’ın onu mezardan yeniden kaldıracağı güne (kıyamet) kadar devam eder. Bu süre o kadar zordur ki, ölen insan bu azaptan kurtulmak için bir an önce kıyamet gününün gelmesini arzular.[14]

[1]

[2] Müminun / 99

[3] Nisa / 97

[4] Müminun Suresi 100. ayet bu gruptaki ayetlerdendir.

[5] Nahl / 32. Yine bakınız; Yasin / 26-27. Burada dikkat edilmesi gereken şey; müminleri bekleyen cennetin tek bir tane olmadığıdır. Aksine müminler için rivayetlerde birçok cennetin olduğu nakledilmiştir. Bu cennetlerden bazıları berzah âlemine bazıları ise kıyamet âlemine aittir. Bu nedenle “cennet” kelimesi geçen ayetlerin kıyamet hakkında olduğu söylenemez.

[6] Al-i İmran / 169-170. Her ne kadar bu ayet Uhud şehitleri hakkında nazil olmuş olsa da tüm şehitleri kapsamaktadır.

[7] Mümin (Gafir) / 45-46

[8] Daha fazla bilgi için bakınız; ‘İnsan Ez Ağaz Ta Encam’ Allame Tabatabai S.79 (Tercüme; Sadık Laricani)

[9] Bu rivayetler hakkında daha detaylı bilgi için; Bihar’ul Envar C.6, el-Furu Min’l Kafi C.3, Muheccat’ul Beyza C.8 kitaplarına bakılabilir.

[10] Rivayetin bu bölümü, berzahta amellerin mücessem olması konusuyla alakalıdır.

[11] İbrahim / 27. Hz. Ali’nin (a.s) zikrettiği bu ayetten; Allah’ın, berzah âlemini dünya hayatının devamı karar kıldığı sonucu da çıkarılabilir. (Allame Tabatabi “İnsan Ez Ağaz Ta Encam” S.83

[12] Allame Tabatabi şöyle der;

“Birçok rivayette ölümden sonra ölen insan için cennetten bir kapı açılacağı konu edilmiştir. Ona “huzurla uyu” denir. Veya cehennemden bir kapı açılır ve ona “en kötü şekilde uyu” denilir. Ama hiçbir rivayette açıkça ölünün cennete gireceğinden söz edilmemiştir.

Rivayetlerde nakledilen ortak konu; cennetten bir kapı açılacağı, ölen insanın oradan cennetteki yerini göreceği, açılan kapıdan mutluluk rüzgârının eseceği ve “huzur içinde uyu” denileceğidir. (İnsan Ez Ağaz Ta Encam S.83)

[13] Furkan / 24

[14] Tefsir-i Ali bin. İbrahim Kumi C.1 s.340 (İbrahim Suresi), Tefsir-i Ayyaşi C.2 S.227 (İbrahim Suresi), Furu’u Kafi C.3, Kitab-ul Cinaiz S.3-231, el-Emali C.1 S.9-357