.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Abdulmuttalib’in oğlu Ebu Leheb (Haşim oğlu Abdulmuttalib oğlu Abduluzza) künyesi Ebu Utbe’dir. Peygamber efendimizin (saa) amcası ve aynı zamanda onun en katı düşmanlarından biridir. Annesi Beni Huzae kabilesinden Lubna ve eşi Harb İbn Ümeyye’nin kızı ve Ebu Süfyan’ın kız kardeşi, Ümmü Cemil adıyla tanınan Arvi veya Avra’dır. Onun niçin Ebu Leheb olarak tanındığı ihtilaflıdır. İbn Sad’ın görüşüne göre Abdulmuttalib güzelliği ve yüzünün parlaklığı yüzünden ona Ebu Leheb künyesini vermiştir. Bazıları ise Leheb adında oğlunun olduğunu iddia etmişlerdir. Ama nakledilen rivayete göre Allah Teâlâ onu bu künyeyle anmıştır; sonu ateş olduğu gibi. Anlaşılan kendi zamanının halkı ona Ebu Utbe künyesi ile hitap ediyorlardı[1] ve Dehhuda’ya göre ona bu künyeyi Müslümanlar vermişlerdir.[2] Zereklî’nin el-A’lam kitabındaki görüşüne göre o, İslâm’dan önce cahiliyet zamanında da Ebu Leheb künyesi ile lakaplandırılmıştır.[3]
Hiç bir tarih kitabında Abdulmuttalib’in oğlunu Abduluzza olarak adlandırdığı açık bir şekilde nakledilmemiştir. Hatta böyle bir şeyin olmadığına delil getirmek mümkündür. Bazı kaynak kitaplarda şöyle gelmiştir: Uzza’nın (cahiliyet döneminde bir putun adı) sorumlusu olan Efleh İbn Nezr Şeybanî ölüm döşeğine düşüp Uzza’nın geleceği hakkında kaygılandığı zaman, Ebu Leheb ona teselli vererek sonuna kadar Uzza’ya bağlı kalacağına söz verdi ve bir müddet Uzza putunun sorumluluğunu üzerine aldı. O bu süre içerisinde karşılaştığı herkese şöyle diyordu:
“Eğer Uzza kazanırsa ben ona yaptığım hizmet karşısında güvendeyim ve eğer Muhammed (s.a.a) kazanırsa ve Uzza’ya galip gelirse ki gelmeyeceğini biliyorum, o benim kardeşimin oğludur!”
Bu olay her ne kadar onun bu isim ile isimlendirilme sebebini açığa çıkarmasa da şu bir gerçektir ki onun (Ebu Leheb’in) bu künyeye sahip olması, Abdulmuttalib’in hanif dinine sahip olmasıyla asla çelişmez. Zira isimlendirme çeşitli şekillerde oluyordu, hatta bazen şahıslar bazı sebeplerden dolayı aileleri tarafından verilen isim dışında bir isimle meşhur olurlardı.[4]
* * *
Tebbet Suresi'nin Açıklaması:
Ayetlerinden zahiri olarak da anlaşıldığı üzere bu sure Ebu Leheb ve karısı Ummu Cemil hakkında indirilmiştir. Ebu Leheb, Resulullah'ın amcasıydı. Ancak Mekke müşriklerinin ileri gelenlerinden ve Ebu Cehl ile birlikte Resulullah'a en çok düşmanlık edenlerdendi. Hz. Nebi'ye çok eziyet ederdi. Rivayetlerde bildirildiğine göre asıl adı Abduluzza`ydı. Leheb adında oğlu olmadığı halde şiddetli cehennem azabına çarptırılacağına işaret için, "çılgın alevli ateş" anlamına gelen 'Leheb' kelimesine nisbet edilerek Ebu Leheb (Leheb`in babası) diye adlandırılmıştır. Ama kendisi bu adla çağrılmaktan hoşlanmazdı. Bununla birlikte onun Resulullah'a eziyet etmesine karşılık Yüce Allah kendisini bu surede hoşlanmadığı adıyla anmıştır.
Surenin iniş sebebi olarak rivayet edilen olay ise şudur: Bir gün Resulullah Safa tepesine çıkarak Kureyş`in ileri gelenlerini çağırdı, sonra onları İslâm`a davet etti. Buna karşı Ebu Leheb, Resulullah'a "Bizi bunun için mi çağırdın, helak olasın (tebben lek)!" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah bu sureyi indirdi. Rivayete göre Ebu Leheb`in hanımı Ummu Cemil de dağdan diken taşıyarak Resulullah'ın yoluna serer ve onun bundan eziyet görmesini isterdi. Bu yüzden hanımı hakkında da: "Karısı da; odun taşıyarak. Boynunda da kalınca bükülmüş bir ip olarak" diye buyurulmuştur.
*
Ebu Leheb’in elleri kurusun! O bütün gücüyle ayetlerimizin açıklanmasına engel oluyor. Ellerini her yere uzatıyor. Zannediyor ki; yaptıklarıyla ayetlerimizin önüne geçecek! Düşmanlıkta inkâr edenlerle el ele oluyor. Seninle akrabalık bağlarını kesiyor. Gece gündüz aleyhimize çalışıyor. Başına geleceklerin farkında değil! Onun elleriyle dokunduğu her destek yıkılıp kuruyacak! Artık hüküm verilmiştir. Onun elleriyle verdiği destek kurumuş, elleriyle kazandıkları güç bitmiştir. Henüz bunun farkında değil! Yakında sonlarının ne hale geleceğini görecek! Ayetlerimize düşmanlık için inkâr edenlerin elebaşlarıyla el ele verenler bilsinler ki; asla başaramayacaklar! O, bize karşı birleşen, bize düşman olanlara yardım etmiş, onlara güç vermişti. Bu yüzden biz de O’na cehennem ateşi hazırladık!
Zannediyor ki; ayetlerimize engel olabilecek! Mallarını kurtarabilecek! Kazançlarına sahip çıkabilecek! Hâlbuki ona kazandıklarını biz verdik! Kazandıklarında yoksullar, yetimler, yolda kalmışlar için haklar belirledik! Biz ona malları verirken bize engel olamıyorsa, ona verdiklerimizi bolca veriyorsak, ondan alırken de bize engel olamaz! Elindekileri almaya kalktığımızda hiçbir şey yapamaz! Verdiğimiz zenginlikleri ondan alırız! Elindeki gücü kuruturuz! Böylece ortalıkta fakir, yoksul kalır! Bir dilim ekmeğe muhtaç olur! O, kazandığı mevkiler, makamlar, mallar ve evlatlarla elinin güçlü olduğunu zannediyor. Hayır! Öyle değil! Onun elini güçlendiren biziz! Elini kurutacak da biziz! Ona elini güçlendiren zenginliği nasıl verdiysek, öylece alırız! Böylece elleri kupkuru kalır! Artık ona sahip çıkacak da bulunmaz!
Bilsin ki; ayetlerimize düşmanlığa devam ederse alevli bir ateşe girecek! Bilsin ki; ayetlerimize düşmanlığa devam ederse alevli bir ateşe girecek! Bilsin ki; ayetlerimize düşmanlığa devam ederse alevli bir ateşe girecek! Bilsin ki; ayetlerimize düşmanlığa devam ederse alevli bir ateşe girecek! Onların bize karşı kendi aralarında birleşerek yaptıkları yardım faaliyetleri, onlar için cehennem ateşi olur. Cehennem ateşleri hurma lifleri gibi üstlerine gelerek boyunlarına dolanır. Onların boğazlarından yakmaya başlar. Ateş halkaları onları cehennemin dibine doğru çeker. Biz onlara zulmetmeyiz! Onlar kendi kendilerine zulmedip boyunlarına dolanan ateşi kendi yaptıklarıyla kazanırlar. Unutmasınlar ki; ayetlerimize aykırı yaptıkları her şey, onları cehenneme bağlayan ateşten hurma lifleridir.
- - - - - - - - - - - - - -
[1] Dairetu’l-Mearif-i İslâmî, c. 2, Ebu Talib maddesi.
[2] Dehhuda lugat kitabı, Ebu Leheb sözcüğü, c. 2, s. 789, tarihsiz, yersiz.
[3] Zereklî, Hayruddin, el-A’lam, c. 4, s. 12, Abduluzza, Daru’l-ilm li’l-melayin, 1979.
[4] Dairetu’l-Mearif-i İslâmî, c. 2, Ebu Talib maddesi.