.
.

Öfkeni Güllendir

.

Birçoğumuz okuruz ve öğreniriz. Ancak bizlerin en büyük sorunu okuyup öğrendiğimiz şeyleri pratiğe yansıtamamaktır yani amel etmemektir. Yalanın, dedikodunun, tembelliğin yanlış olduğunu biliriz lakin uygulamada buna dikkat etmeyiz. Öfkenin, sinirin zararlarını biliriz ama öfkeyi, siniri kontrol etmeye pek yanaşmayız. ‘Keskin sirke küpüne zarar’ deriz ama küplerimizi keskin sirke ile doldururuz. İnsanların kusurlarını araştırır ama kendi kusurlarımızı güzelce süsleyip görmezden geliriz.

Her duygunun artısı, eksisi, iyi ve kötü sonuçları vardır. Dünya malını suya benzetir büyüklerimiz. Eğer haddinden fazla içine dolmasına izin verirsen binmiş olduğun hayat kayığı batar, yine haddinden fazla dağıtırsan hayat kayığın karaya oturur. Her ameli, her olayı kararınca inceleyip, kararınca yerine getirmelidir insan. Sevmek, sevmemek, sinirlenmek, iyilik yapmak vb. duygular için de bir ölçü ve sınır vardır. İslam dininde bunun için birçok kural da belirtilmiştir. İslam düşmanlarının, münafıkların, iyi insanların ve dostların özellikleri belirtilmiş ve bunları tanımamız söylenmiştir.

“İyi insanların nişanesi on tanedir: “Allah için sever, Allah için nefret eder, Allah için beraber olur, Allah için ayrılır, Allah için öfkelenir, Allah için hoşnut olur, Allah için amel eder, O’nu talep eder; korku, endişe, temizlik, ihlas, hayâ ve murakabe (genel olarak iyilik ve lütufta bulunmak), içinde Allah karşısında eğilir ve Allah için güzel işler yapar.”

Resulullah (saa)

“Gazabı suskunlukla ve şehveti akılla tedavi ediniz.”

İmam Ali (as)

Her hastalığın tedavi yolları olduğu gibi edindiğimiz kötü sıfatların da mutlaka tedavisi vardır ve bu tedavi yöntemleri birçok kitapta belirtilmiş, yazılmıştır.

“Ey Ali! Gazaplanma! Gazaplanınca da otur, Allah’ın kulları üzerindeki kudretini ve onlara karşı affını düşün. Sana, ‘Allah’tan kork’ denilince gazabını terk et, hilmine dön.”

Resulullah (saa)

Kırmızı ışıkta durmuş telefon ile konuşmaktaydım. Telefonda konuştuğum kişiye gövde gösterisinde bulunuyordum. "Sen kimsin milletin hakkını yiyorsun, yanına geldiğimde sana dünyanın kaç bucak olduğunu göstereceğim, haddini bildireceğim vb." Özetle çok sinirliydim. O sırada küçük bir kız çocuğu, arabama yanaşmış, elinde bir kırmızı gül vardı. Arabanın penceresine boyu yetmediğinden ikide bir zıplayıp "Amca, gülü alır mısın, amca gülü alır mısın?" diye sesleniyordu. Ben telefonda o kadar sinirli konuşurken, bu küçük kızın ikide bir zıplayıp "Gülü alır mısın?" demesi iyice dikkatimi dağıtıyordu. Camı açtım ve bağıra bağıra "Yeter ya! çek git ne seni, ne de gülünü görmek istemiyorum, sakız gibi yapışıp duruyorsunuz, çekil arabamın yanından" dedim ve elimle gitmesini işaret edip sinirli bir şekilde kovaladım. Zavallı küçük kız çok korkmuştu. Üç dört metre uzaklaşıp gözlerimin içine baktı. Yüzünün rengi kaçmıştı ve gözleri dolmuştu. Gözlerini öyle görünce birdenbire donup kaldım. Bu donup kalmamın sebebi aslında küçük kızın sözleriydi.

Ben bakışlarımı yumuşatınca küçük kız pencereye yaklaştı yine; "Amca ben gül satıcısı değilim. Ben sakız satarım sadece. Arkadaşım caddenin karşısında gül satar. Ben bu gülü sizin için ondan aldım. Bu kadar sinirli olmayın diye. Yoksa sizi de babam gibi sinirli olduğunuzdan hastaneye kaldırırlar ve uzun günler hastanede kalırsınız, küçük kızınız da sürekli baba deyip ağlar."

Bu küçük melek de nerden çıktı karşıma diye düşündüm. Sözleri sanki tufanı dindiren ilahi bir güç gibiydi. İçimdeki şelaleler durgun bir denize dönüştü. Sanki doğuştan konuşmayı bilmiyor gibi kelimeleri unutmuştum.

Her zaman dikkatli ol ki ne kadar güçlü olursan ol, hiç ummadığın bir güç gelip senin bütün her şeyini yıkabilir.

“İyilikte ve kötülükten sakınmakta yardımlaşın; günah işlemek ve zulmetmekte yardımlaşmayın ve Allah’ın cezası şiddetlidir.”

Maide / 2