Kur'an | Ehlibeyt

Peygamberliğin Son Bulması

Hatemu'l Enbiya Muhammed Mustafa (s.a.a) peygamberler silsilesinin son halkasıdır..

 
.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Din ve Dinler:

Karşılaştırmalı din konusunda genellikle “din” kelimesi çoğul (dinler) haliyle kullanılır ve her peygamber için özel bir din ismi zikredilir: Yahudilik dini, Hıristiyanlık dini ve İslam dini. Ama Kur’an kültüründe Hz. Âdem’den (a.s) Hz. Muhammed’e (s.a.a) kadar din tektir ve bütün peygamberler insanları aynı dine davet etmiştir.[1] Peygamberlerin ilkeleri ve öğretileri aynıydı, baş gösteren farklılıkların ise iki sebebi vardı;

a- Fer’i İhtiyaçlar; zaman, muhit ve insan farklılıkları nedeniyle ortaya çıkan bazı ikincil gereksinimler.

b- Eğitim Düzeyi; her bir peygamber, insanların tekâmülünden sonra kendi öğretilerini daha yüksek bir seviyede beyan etmiştir. Örneğin; İslam’ın Allah ve mead hakkındaki öğretileri, önceki peygamberlerin öğretilerinden daha derin ve kapsamlıdır.

İnsan, peygamberler okulunda birinci sınıftan başlayarak zamanla bir üst sınıfa geçen öğrenci gibidir. Bu nedenle bu alanda kullanılacak en doğru tabir; dinlerin ihtilafı değil, tek bir dinin tekâmülüdür.

Kur’an-ı Kerim’de “din” kelimesini hiçbir zaman çoğul (dinler) olarak kullanılmamıştır. Aksine peygamberler birbirlerinin onaylayıcısı olarak tanıtılmıştır. Bu bakış açısıyla şunu söyleyebiliriz; eğer bir peygamber diğer peygamberlerden her hangi birisinin yaşadığı zaman ve mekânda yaşasaydı, o dönmedeki peygamberin emir ve yasaklarıyla tebliğ ederdi.

Kur’an, açık bir şekilde peygamberlerin tek bir inancın temellerini attığını belirtmiştir. Geçmiş peygamberler kendilerinden sonraki peygamberlerin müjdecisi ve onaylayıcısıdır. Bu konuda geçmiş peygamberlerden teyit ve söz alınmıştır.

“Hani, Allah peygamberlerden, “Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye söz almış ve “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah da, “Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti.”[2]

* * *

Son Peygamber:

İslam dininin temel inançlarından birisi, Hz. Muhammed’in (s.a.a) peygamberler silsilesinin son halkası olduğu ve O’ndan sonra hiçbir peygamberin gelmeyeceğidir. Kur’an-ı Kerim, bu hakikati Ahzab Suresi’nin 40. ayetini açık bir dille beyan etmiştir;

“Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.”

Peygamberliğin Son Bulmasının Sırrı:

Neden geçmişte nübüvvetler tekrarlanıp peygamberler birbiri ardına gelirken Hz. Muhammed’den (s.a.a) sonra yeni bir peygamber gelmemiştir? Bu soruyu cevaplamak için şu üç noktaya dikkat etmek gerekir;

1-      Eski insanlar[3], fikirsel olgunluğa ulaşamamaları sebebiyle kendi kutsal kitaplarını koruyamadı. Bu nedenle, Kur’an’dan önceki semavi kitaplar ya tamamen yok olmuş ya da tahrife uğramışlardır. Sonuç itibarıyla semavi kitapların tahrifat uğraması, yeni bir elçi ve yeni bir kitap gerekliliğini zorunlu kılmıştır. Ama Hz. Muhammed’in (s.a.a) peygamberliği ile insanlık çocukluk dönemini geride bırakarak bilimsel ve dinsel mirası koruyacak seviyeye ulaşmıştır. İşte bu sebeple Kur’an, hiçbir bozulma ve değişikliğe uğramadan tek semavi kitaptır.

2-     Eski insanlar, yaşamlarına yön verecek genel bir yol haritası çizmek ve bu yol haritası sayesinde yaşamak gücüne sahip değillerdi. Bu nedenle eski insanların yaşam evreleri kademe kademe ilerliyordu. Ama Hz. Muhammed’in (s.a.a) peygamberliğinden sonra insanlar kendilerine temel bir yol ve yöntem tayin etme kudretine sahip oldu.

3-      Allah’ın insanları hidayet etmesi için göndermiş olduğu peygamberlerden bazıları yeni bir şeriat (din) sahibiyken bazıları ise bir önceki peygambere ait şeriatın tebliğcisiydi. Başka bir ifadeyle peygamberler iki sınıfa ayrılır;

a- Teşrii Peygamberler (şeriat sahibi olanlar)

b- Tebliğci Peygamberler (şeriat sahibi olmayanlar)

Peygamberlerin büyük çoğunluğu başka bir peygamberin dininin tebliğcisidir ve şeriat sahibi peygamberlerin sayısı belki de 10’u geçmez. Tebliğci peygamberlerin görevi, kendi zamanlarında hâkim olan dini yorumlamak (tefsir), hayata geçirmek ve yaygınlaşmasını sağlamaktı.

Bu üç nokta dikkate alındığında peygamberliğin son bulmasının sırrı, insanların fikirsel ve sosyal olgunluğa ulaşmasıdır diyebiliriz. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.a) döneminde insanlar öyle bir seviyeye ulaşmıştı ki;

1-      Kutsal kitaplarını her türlü tehlikeden koruyabilirdi.

2-     Hidayet, saadet ve tekâmül yolunu tek bir kaynakta alabilirdi.

3-     İnanmış oldukları dini kendileri tebliğ edebilir, iyiliği emredip kötülükten men etmek vazifesini üstlenebilirdi. Bu vazife, ümmetin âlimlerinin ve salih kullarının görevidir.

4-     İçtihat ışığında vahyi tefsir edebilir, farklı zaman ve mekânda ortaya çıkacak her meseleye cevap verebilirdi. Bu vazife de âlimlerin görevidir.

* * *

Konunun Özeti:

1- Kur’an kültüründe din tektir ve bütün peygamberler insanları aynı dine davet etmiştir.

2- Peygamberlerin ilkeleri ve öğretileri arasındaki farklılıkların ise iki sebebi vardı;

a-      Zaman, muhit ve insan farklılıkları nedeniyle ortaya çıkan bazı ikincil gereksinimler.

b-     İnsanların eğitim düzeylerinin farklı olması

3- Kur’an-ı Kerim’de “din” kelimesini hiçbir zaman çoğul (dinler) olarak kullanılmamıştır ve peygamberlerin tek bir inancın temellerini attığı vurgulanmıştır. Geçmiş peygamberler kendilerinden sonraki peygamberlerin müjdecisi ve onaylayıcısıdır.  (Al-i İmran/81)

4- Hz. Muhammed’in (s.a.a) peygamberler silsilesinin son halkasıdır.

5- Peygamberliğin son bulmasının sırrı, insanların fikirsel ve sosyal olgunluğa ulaşmasıdır. Hz. Muhammed (s.a.a) döneminde insanlar öyle bir seviyeye ulaşmıştı ki;

a-      Kutsal kitaplarını her türlü tehlikeden koruyabilirdi.

b-     Hidayet için gerekli şeyleri tek bir kaynakta alabilirdi.

c-      İnanmış oldukları dini kendileri tebliğ edebilirdi.

d-     İçtihat ışığında vahyi yorumlayabilir, fer’i meseleleri temel inançlardan elde edebilirdi.

- - - - - - - - -


[1] “Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır…” Al-i İmran / 19. Yine bakınız; Al-i İmran 67

[2] Al-i İmran / 81

[3] Eski insanlardan maksat, Hz. Muhammed’in (s.a.a) peygamberliğinden önce yaşayan insanlardır.