.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Şehid-i Sani (ra) şöyle buyurmuştur:
Âyât namazı esnasında kıyamet günü ve sarsıntısının korkunçluğunu aklında canlandırmalısın. Güneş ve ayın dürüldüğü anları, kıyametin karanlığını, insanların gözündeki hesap verme korkusunu düşün ve bu zor anlardan selametle çıkmak için huşu ile Allah’a yalvar.
Seni karanlıklardan selametle geçirip aydınlığa ulaştırması için bütün içtenliğinle Allah’a dua et. Olabilecek en güzel şekilde yapmış olduğun bütün günahlardan dönüp tövbe et ve Allah’a yönel. Yüce Allah sana bakıp seni boynu bükük, temiz niyetli ve yaptıklarından pişman birisi olarak görürse tövbeni kabul edecektir.
İmam Zeynel Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Ancak bizim peşimizden gidenler güneş ve ayın tutulmasından korkup Allah’a sığınır. Güneş veya ay tutulduğunda Allah’a sığının ve ona dönün."
İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur:
Güneş tutulması için ayet namazı farz edilmiştir zira güneş tutulması Allah’ın ayetlerindendir ve gerçekleşen tutulmanın azap için mi rahmet için mi olduğu bilinmez. Bu sebeple Hz. Peygamber (s.a.a) ümmetinin, sonsuz rahmet sahibi olan Allah’a sığınmasını ve Yunus peygamberin (a.s) ümmetinde bir benzeri görüldüğü gibi, İslam ümmetiyle ilgili de bu tutulma sebebiyle meydana gelebilecek muhtemel bütün olumsuzluklardan kendilerini korumaları için (Allah’a) yalvarmalarından hoşnut olmuştur.
* * *
âyat namazı üç şeyden dolayı farz olur:
1) Güneş tutulması.
2) Ay tutulması -kısmen olup hiç kimse korkmasa bile-
3) Deprem -farz ihtiyat gereği, kimse korkmasa bile-
Gök gürültüsü, şimşek çakması, kara ve kızıl rüzgârların esmesi ve benzeri semavi alametlerde, halkın genelinin korkuya düştüğü takdirde; aynı şekilde toprak kayması, çığ düşmesi gibi yer hadiselerinde, halkı genelinin korkmasına neden olursa, ihtiyat gereği âyat namazı kılınması müstehaptır.
* Âyat namazını gerektiren birden fazla olay gerçekleşirse, onların her birisi için bir âyat namazı kılınmalıdır. Meselâ, hem güneş tutulur, hem de deprem olursa, iki âyat namazı kılınmalıdır.
* Bir kimsenin üzerine hepsi aynı sebebe dayanan bir kaç âyat namazı farz olursa, meselâ, üç defa güneş tutulur; ancak hiçbirinin namazını kılmamışsa veya ayrı sebeplerden örneğin, güneş tutulması, ay tutulması ve depremden dolayı olursa, kazasını kılarken hangisini niçin kıldığını belirtmesi gerekmez.
* Âyat namazını gerektiren şeyler hangi şehirde meydana gelir ve hissedilirse, sadece oranın halkı âyat namazı kılmalıdır; başka yerlerin halkına farz olmaz.
* Güneş veya ay tutulmaya başladığı andan itibaren âyat namazının vakti başlar, tabii haline dönmedikçe de devam eder. Elbette açılmaya başlayıncaya kadar geciktirilmemesi daha iyidir. Âyat namazını bitirmeyi, güneş ve ay tutulması bitimine kadar geciktirmenin sakıncası yoktur.
* Âyat namazı güneş veya ay açılmaya başladığı ana kadar ertelenirse, eda niyeti edilmesinin sakıncası yoktur. Fakat tamamen açılmalarından sonra, namaz kaza olur.
* Güneş veya ayın tutulma müddeti bir rekât kılınacak kadar veya daha az olursa namazı eda olarak kılmalıdır. Aynı şekilde tutulma süreleri fazla olur, fakat insan bir rekât veya daha az kılabilecek müddet kalıncaya kadar geciktirirse hüküm aynıdır.
* Deprem, yıldırım, şimşek ve benzerleri meydana geldiği zaman, ihtiyat etmek istiyorsa, yeteri kadar vakit varsa âyat namazını hemen kılmaya gerek yoktur. Aksi halde deprem gibi durumlarda, halkın nazarında geciktirme sayılmayacak şekilde namazı hemen kılmalıdır. Eğer geciktirirse müstehap ihtiyat gereği, daha sonra kılmak istediğinde eda ve kaza niyeti etmeden kılmalıdır.
* Ay veya güneş açıldıktan sonra hepsinin tutulduğu anlaşılırsa, âyat namazı kaza edilmelidir. Fakat bir miktarının tutulmuş olduğu anlaşılırsa, kaza edilmesi farz değildir.
* Ayın veya güneşin tutulduğunu söyleyen bir grup insanın sözünden insan yakine ermez ve âyat namazı kılmaz; ancak daha sonra doğru söyledikleri anlaşılırsa, ay veya güneşin tamamı tutulmuşsa, âyat namazını kılmalıdır. Bir miktarı tutulmuşsa kazası farz değildir. Yine adil oldukları belli olmayan iki kişi, ay veya güneşin tutulduğunu söyler; ancak sonradan adil oldukları anlaşılırsa, hüküm aynıdır.
* İnsan ilmi kurallara dayanarak güneş veya ayın tutulma vaktini bilen kimselerin sözüyle güneş ve ayın tutulduğuna kanaat getirirse âyat namazını kılmalıdır. Yine filan vakit güneş veya ay tutulacak ve şu kadar zaman sürecek deseler ve insan da onların sözüne güvenirse, onların sözüne göre amel etmelidir.
* Kılınan âyat namazının batıl olduğu anlaşılırsa, ikinci kez kılınmalıdır; vakit geçmişse, kaza edilmelidir.
* Günlük namazların vaktinde insanın üzerine âyat namazı da farz olursa, eğer her ikisine de müsait vakit olursa, istediğini önce kılabilir. Eğer birisinin vakti dar ise, önce vakti dar olanı kılmalıdır; eğer her ikisi için de vakit dar ise, önce günlük namazını kılmalıdır.
* Günlük namaz kılınırken âyat namazının vaktinin dar olduğu anlaşılırsa, günlük namazın da vakti darsa, tamamlanıp sonra âyat namazının kılınması gerekir. Günlük namazının vakti dar değilse, bozulup önce âyat namazı sonra günlük namazı kılınmalıdır.
* Âyat namazı kılınırken günlük namazın vaktinin dar olduğu anlaşılırsa, âyat namazı terk edilip günlük namazı kılınmalıdır. Günlük namazın peşinden namazı bozacak bir iş yapılmadan âyat namazına kalınan yerden devam edilmelidir.
* Kadın hayız veya nifas hâlindeyken güneş veya ay tutulur veya deprem olursa üzerine âyat namazı farz olmaz; kazası da yoktur.
Âyat Namazının Kılınış Şekli
Âyat namazı iki rekâttır ve her rekâtında beş rükû vardır. Kılınma şekli şöyledir: Niyet edildikten sonra tekbir alınır ve bir Fatiha ve bir sure tam olarak okunur. Rükûya gidilir ve rükûdan kalkılır. Yine bir Fatiha ve bir sure okunarak tekrar rükûya gidilir; bu iş beş defa tekrarlanır, beşinci rükûdan doğrulduktan sonra iki secde yapılır, ayağa kalkılıp ikinci rekât da birinci rekât gibi kılınır; teşehhüt okunup selâm verilir.
Âyat namazında; niyet, tekbir ve Fatiha'dan sonra bir surenin ayetleri beşe bölünüp, bir ayet veya daha fazlası hatta daha azı okunabilir. Elbette farz ihtiyat gereği tam bir cümle olmalıdır. Sürenin başından başlamalı “Bismillah’a” da iktifa etmemelidir. Sonra rükûya gidilir. Rükûdan kalktıktan sonra, Fatiha okunmadan o surenin sonraki ayeti okunup rükûya gidilir. Beşinci rükûya kadar bu şekilde devem edilerek beşinci rükûdan önce okunan sure bitirilir. Meselâ, Felak Suresi'nin okunması kastıyla "Bismillahirrehmanirrehim, Kul Euzu Birabbi’l-Felak" denilir ve rü-kûya gidilir; sonra kalkılır ve "Min Şerri Ma Halak" denilip ikinci kez rükûya gidilir; rükûdan kalkılır ve "Ve Min Şerri Ğasigin İza Vekab" denilir. Yine rükûya gidilip kalkılır ve "Ve Min Şerri’n Neffessati Fi’l Ukad" denilir ve rükûya gidilir, tekrar kalkılır ve "Ve Min Şerri Hasidin İza Hased." denilip beşinci rükûya gidilir ve ondan sonra kalkılır ve iki secde yapılır. İkinci rekât da birinci rekât gibi yerine getirildikten sonra, iki secde yapılır ve teşehhüt okunup namazın selâmı verilir. Aynı şekilse beşten daha az kısma da bölebilir. Fakat bu durumda, ne zama süreyi tamamlarsa, Fatiha süresini bir sonraki rükûdan önce okumalıdır.
Âyat namazının birinci rekâtında Fatiha ve surenin beş defa okunup, ikinci rekâtında ise bir Fatiha ve bir surenin beşe bölünerek kılınmasının mahzuru yoktur.
Âyat namazının rükûlarından her biri, birer rükündür; dolayısıyla kasten eksik veya fazla yapılırsa, namaz batıl olur. Aynı şekilde yanlışlıkla az yapıldığında veya farz ihtiyat gereği fazla yapıldığında da hüküm aynıdır.
Ehlader HABER