Ya Resulallah! Senden sonra ümmetin âdeta yolunu şaşırdı, dünyaya daldı, ahireti ve seni unuttu. Getirdiklerine ve emanetlerine iyiden iyiye sırtını dönmeye başladı. Senden sonra ihtilafa düşen ümmetin, Müslüman ve mazlum kanı döktü.
Senden sonra ümmetinin bir kesimi makama ulaşmak için her yolu mubah bildi. Senin emanet bıraktığın Ehl-i Beyt’i katletti. Doğum gününde seni üzmek istemezdim ya Resulallah, ancak bugünlerde de ümmetin çok yoruldu ve çok daraldı.
Bu hikâyenin sonu iyi bitsin diye sana çok ihtiyacımız var ya Resulallah. Ümmetinin sorunlarını ancak sen çözebilirsin. Elimizden tut, bize teveccüh et, yorgun ve günahkâr ümmetin sana her zamankinden daha fazla muhtaç.
Ey Efendimiz, ey kâinatın aynası, ey dertlerin dermanı, ey evrenin dikensiz tek gülü, ey insanları en çok düşünen, ey ümmetinin dertleriyle dertlenen ve onlara çok düşkün olan, ey âlemin güneşi, ey kâinatın sönmeyen nuru...
Son satırlarımda size, Hz. Yusuf'un (a.s) kardeşlerinin Kur’ân-ı Kerim’de yer alan şu cümleleriyle sesleniyorum:
"Ey vezir! Biz ve ailemiz sıkıntıya uğradık ve pek az bir malla geldik; bize ölçeği tam ver ve bize tasadduk eyle; kuşkusuz, Allah sadaka verenlere karşılık verir." Yusuf/88
Ey en yüce insan! Ey Allah'ın Resulü! Sıkıntılara duçar olduk. Elimizde, sorunlarımızı halledecek ve sıkıntılarımızı giderecek herhangi bir sermayemiz de yok. Belki de tek varlığımız sana olan sevgimizdir. Bize teveccüh et, bize yüzünü dön, acı bize ve kendinden, nurundan, gül cemalinden ve hayır dualarından mahrum eyleme bizleri. Bugünlerde size uzanan kâfir diller lal olsun, kalemler kırılsın ve fitneler sahiplerine geri dönsün. Sen bizim anne babamız, sığınağımız, dayanağımız, şerefimiz, izzetimiz, onurumuz ve kısacası sen bizim her şeyimizsin.
Allah’ın sonsuz salat ve selamı sana, Ehl-i Beytine ve seçkin ashabına olsun.