.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Filistin Halkının Kendi Kaderini Tayin Hakkını Ellerinden Alma Suçu
Kendi kaderini tayin hakkı bütün halkların vazgeçilmez hakkıdır. Ulusal devletlerin varlığının temel ilkesi budur. İsrail devletinin var olma hakkından bu ilkeden söz edilmeden bahsedilemez. Uluslararası hukuk çiğnenerek bu hakkın reddedildiği, Lübnan’da İsrail hükümeti tarafından işlenen ve işlenmekte olan bütün savaş suçlarının anahtarıdır. İşgalin tek nedeninin bu olduğunu söyleyemeyiz fakat işgal sırasında sistematik olarak uygulanan savaş suçlarının tek açıklaması budur. Bir ordunun hedefi yalnızca askeri hedeflerse, bu amaca çocuk klinikleri uçurularak, kütüphanelerden kitaplar talan edilerek, sivil yerleşim yerleri ve orada yaşayanlara saldırılarak ulaşılmaz. Bu eylemler ancak Filistin halkını halk olarak ortadan kaldırmaya yönelik büyük bir tasarımın parçası olarak görüldüğünde anlam kazanmaktadırlar.
İşgal altındaki topraklarda bu tasarımın kazandığı biçim Filistin ulusal varlığının bütün fiziksel ifade, işaret ve simgelerinin, yapıların, kültürel varlıklar, örgütler ve Filistin tarihiyle ilgili kitapların, Filistin bayrağının vb. sistematik olarak yok edilmesidir. Bütün bunlar bir başka yerde çok iyi belgelenmiştir. Lübnan işgali sırasında bu eylemler savaş suçu oluşturacak yoğunlukta sürdürülmüştür. Orda da Filistin kurumlan ve varlığı sistematik olarak tahrip edilmiştir. Doktorlardan biri hastanesinin, Filistinlileri tedavi eden Filistin hastanesi olduğu için çalışamaz duruma getirildiğine tanıklık etmiştir. Dahası, şehrin sivil yerleşim bölgelerine kıyı araçları, fosfor bombaları, bilye bombaları vb. atılması ancak devlet terörü olarak tanımlanabilir.
Bu eylemlerin bir arada değerlendirildiğinde soykırıma dönüştüğünü görüyoruz. Her Filistinlinin öldürülmesi anlamında değil ama bu eylemler Filistin halkının varlığını yok etme tasarımını ortaya koyuyorlar. Filistin halkı dağınık sürgünlere dönüştürülmek isteniyor.