.
.

Bismillâhirrahmânirrahîm

Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. el-Yesâ (a.s) hakkında iki sûrede çok kısa bilgi verilmiş ve iki âyette de ismen zikredilmiştir. [1] 

Kur’ân’da, onun şahsiyet özelliklerini, ahlâkî niteliklerini ve hayat hikâyesini anlatan herhangi bir açıklama yer almaz. Ancak, Hz. el-Yesâ’nın (a.s) diğer peygamberlerle birlikte anılmasını, âlemlere üstün kılındığını ve iyilerden birisi olduğu şöyle vurgular:

“İsmâîl’i, el-Yesâ’ı, Yûnus’u ve Lût’u da (doğru yola ilettik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.” [2]

“İsmâîl’i, el-Yesâ’ı ve Zu'l-kifl’i de an. (gündeme taşı ki) Hepsi de iyilerdendi.” [3]

“Hepsini âlemlere üstün kıldık.” Âlem; bir insan topluluğu anlamını ifade eder. Arap âlemi, Acem âlemi, Rûm âlemi gibi. Âlemlere üstün kılınmalarının (fezzalnâ âlâ’l-al’âlemîn) anlamı ise, konumları itibariyle dönemlerinin topluluklarının önüne geçirilmeleridir. Çünkü ilâhî hidayet, aracısız ve dolaysız olarak onları kapsamına almıştır. Fakat diğer insanları, onlara aracılığıyla ilâhî rahmet kuşatmıştır. Onların âlemlere üstün kılınmaları ile anlatılmak istenen husus; Onlar, ilâhî fıtrî yol göstericilik aracıyla doğru yolu bulmuşlardı; bu noktaya gelişlerinde hiç kimsenin aracılığı söz konusu değildi.

Böylece gerek kendi dönemlerinde, gerekse kendilerinden sonraki dönemlerde yaşayan insanlara göre üstün bir konuma gelmişlerdi. Çünkü ilâhî yol göstericiliğin aracısız olarak insana ulaşması bir nimettir. Bu nimete kavuşan kimse ona kavuşamayan kimselere göre bir adım önde olur. Bu nimet âyetlerde zikredilen peygamberlerin kendilerini izleyen atalarını, soylarını ve kardeşlerini de kapsamına almıştır. Dolayısıyla onlardan meydana gelen insan topluluğu, ilâhî üstün kılma sayesinde geri kalan tüm insan topluluklarından üstündürler.

Yine şunu anlıyoruz ki, üstün kılmaktan maksat, hiç kimsenin aracılığı söz konusu olmaksızın özel ilâhî yol göstermenin kendilerini kapsamasıdır. Seçilmişlikleri, dosdoğru yol üzere oluşları, kitap, hikmet ve peygamberlik verilmişlikleri ise, âyette üzerinde durulan üstün kılma olgusu bazında ele alınmış değildirler. [4]

el-Menâr tefsîri’nin (Tefsîru’l-Menâr) yazarı Reşîd Rızâ (öl. 1935) âyetlerde geçen on yedi peygamber arasından, on dört tanesinin sıralanışını üç grupta yorumlamıştır:

Birinci grup: Hz. İshâk (a.s), Hz. Yâ’kûb (a.s) ve Hz. Nûh’un (a.s) isimleri âyette zikrettikten sonra), Hz. Dâvûd (a.s), Hz. Süleymân (a.s), Hz. Eyyûb (a.s), Hz. Yûsuf (a.s), Hz. Mûsâ (a.s) ve Hz. Hârûn’dur (a.s). [5]

Âyette geçen bu dokuz peygamberin hepsi de dosdoğru yola iletilmişlerdi. Bu altı peygamberlerin ortak özellikleri ve aynı kategoride zikredilmelerini gerektiren ortak anlam; yüce Allah’ın nebî’lik ve Resûl’luk nitelikleri ile beraber onlara, mülk, emirlik, hâkimiyet ve egemenlik de vermesidir. Başta Hz. Dâvûd (a.s) ve Hz. Süleymân’ın (a.s) isimleri zikrediliyor. Çünkü onlar bol nimetlere kavuşmuş zengin iki hükümdardı. Arkasından Hz. Eyyûb (a.s) ve Hz. Yûsuf’un (a.s) isimleri geçiyor. Hz. Eyyûb (a.s), zengin, büyük bir servete sahip iyiliksever bir emirdi. Hz. Yûsuf (a.s) ise, büyük bir vezir ve dilediği tasarrufta bulunan yetki sahibi biriydi. Her ikisi de darlıkla sınanmış, sabretmişlerdi; varlık ve nimetle sınanmış, şükretmişlerdi. Bunlardan sonra Hz. Mûsâ (a.s) ve Hz. Hârûn’un (a.s) isimleri geçiyor. Bu ikisi kendi kavimlerine egemendiler ama kral değildi.

İkinci grup: Hz. Zekeriyyâ (a.s), Hz. Yahyâ (a.s), Hz. Îsâ (a.s) ve Hz. İlyâs’tır (a.s). [6] Bu peygamberler, dünyadan tamamıyla el etek çekmeleriyle belirginleşmişlerdi. Dünyanın lezzetlerinden yüz çevirmiş, çekici süslerine ilgi göstermemişlerdi. Bu nedenle onlardan söz edilirken özel olarak sâlihler (kullun mine’s-sâlihîn) niteliği kullanılmıştır. Bütün peygamberler sâlih ve iyiliksever olmalarına rağmen bunları diğerleriyle karşılaştıdığımız zaman bu niteliğin onlara daha çok yakıştığı hemen fark edilir.

Üçüncü grup: Hz. İsmâîl (a.s), Hz. el-Yesâ (a.s), Hz. Yûnus (a.s) ve Hz. Lût’tur (a.s). [7] Bu peygamberlerin isimleri en sonunda zikrediliyor; çünkü kendilerini farklı kılan bir özelleri yoktur. Meselâ, birinci gruba giren peygamberler gibi dünyevî saltanat ve egemenliğe sahip değillerdir. Öte yandan ikinci gruptaki peygamberler gibi ileri boyutlarda dünyadan ve çekici süslerden yüz de çevirmemişlerdi.

O hâlde, bu âyetlerde isimleri geçen peygamberlerin özelliklerini kategorize ederken, şunu söyleyebiliriz:

İlk üç peygamber hariç, altı peygamberin yer aldığı ilk grubun ortak özellikleri risâletle birlikte hükümdarlık ve liderlik niteliklerine sahip olmalarıdır. İkinci grupta yer alan dört peygamberin ortak özellikleri ise, dünyadan el etek çekmeleri, dünyanın çekici süslerine iltifat etmemeleridir. Üçüncü grupta yer alan dört peygamberin ortak özellikleri ise, yüce Allah’ın onlara farklı özellikler vermekle birlikte büyük sınavlardan geçirmesidir.

Hz. el-Yesâ (a.s) veya diğer bir telaffuzla el-Leysâ (a.s) peygamber, Hz. Îsâ’nın (a.s) yaptığını yapmıştır. Şöyle ki:

Hz. el-Yesâ’da (a.s) ölüyü diriltmiş, doğuştan kör ve alacalı olanı iyileştirmiştir. [8]

------------------

[1]- 6/En’âm: 86; 38/Sâd: 48.

[2]- 6/En’âm: 86.

[3]- 38/Sâd: 48.

[4]- el-Mîzân fî Tefsîri’l-Kur’ân, c. 7, s. 347.

[5]- 6/En’âm: 84.

[6]- 6/En’âm: 85.

[7]- 6/En’âm: 86.

[8]- Bihâru’l-Envâr, c. 10, s. 229.