.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Kapitülasyon

            İmam Humeyni Kum uleması ile ülke içerisinde cereyan eden olayları tahlil etmek için bir araya gelmişti. İran tarihinin olağan üstü çalkantılı olduğu bir dönemdi bu ve Şah rejimi bir türlü durulmuyordu. İmam, ulema ile yaptığı bir toplantı sonrası İran'ın birçok merkezine elçiler göndermiş ve halkın yapılan siyasetlerden haberdar olmasını sağlamıştı. İmam Humeyni Amerika'ya tanınan imtiyazları kapitülasyonun bir kez daha ihya edilmesi olarak nitelemiş ve 26 Ekim 1964 senesinde o tarihi konuşmalarından birisini gerçekleştirmişti.

            İmam konuşmasına şöyle başlamıştı: "İzzet ve şerefimiz ayaklar altına alındı, İran'ın azameti yok oldu, İran ordusunun büyüklüğü ayaklar altına alındı. Parlamentoya bir kanun sundular... Onunla bizi Viyana antlaşmasına katmış oldular... Bu kanuna göre İran'da bulunan bütün Amerikalı askerî müsteşarlar ve aileleri, teknik elemanları, çalışan memurları, tüm hizmetli personeli ve hatta hizmetçileri dokunulmazlık hakkına kavuştular. Bunlar İran'da hangi cinayeti işlerlerse işlesinler, kimse onlara dokunamayacak. Bu kanunla İran halkını Amerikan süs köpeklerinden bile daha aşağılık kabul ettiler. Artık hangi İranlı bir Amerikan köpeğine tekme atsa, yargı önüne çıkmak zorunda kalacak. Eğer İran Şah'ı bir Amerikan köpeğine vurursa, o da yargılanacak. Aynı şekilde Amerikalı bir aşçı İran Şahı'na vursa, devletin en yüksek makamını ayakları altına alsa, kimsenin buna itiraz etme hakkı olmayacak. Ağalar, Beyler! Bu büyük bir tehlikedir. Ben sizi uyarıyorum. Ey İran ordusu! Bu bir tehlikedir, ben sizi uyarıyorum. Ey İran siyasetçileri! Bu bir tehlikedir, ben sizi uyarıyorum. Vallahi bu gelişmeler karşısında sessiz kalıp haykırmayan günahkârdır. Ey İslam büyükleri! İslam'ın bu feryadını duyun. Ey Necef uleması! İslam'ın bu feryadını duyun. Ey Kum uleması! İslam'ın bu feryadını duyun!"

            İmam Humeyni bu konuşmasında o meşhur sözlerini söylüyordu:

            "Amerika, İngiltere'den kötüdür. İngiltere de Amerika'dan kötüdür. Sovyetler ise her ikisinden de kötüdür. Bunların hepsi birbirinden beterdir. Her biri bir diğerinden daha aşağılıktır. Ama bugün bizim işimiz bu alçaklarladır. Amerika'yladır. Amerika Cumhurbaşkanı şunu çok iyi bilmeli; kendisi, bizim halkımızın nazarında dünyanın en alçak insanıdır. Başımıza ne geldiyse bu Amerika'dan gelmiştir. Başımıza ne geliyorsa bu İsrail'den gelmektedir. Zaten İsrail de Amerika'dandır."

            Merhum İmam bu konuşmanın ardından bir de bildiri yayınladı ve şunları kaleme aldı:   "Dünya şunu çok iyi bilsin ki, İran ve diğer Müslüman milletlerin başına ne geliyorsa hep bu yabancıların yüzünden geliyor. Amerika'dan geliyor. Müslüman milletler, Amerika başta olmak üzere, bu yabancılardan nefret ediyor."

            İmam Humeyni bu uzadı uzadıya giden bildirisinin adını da; "İran Halkının Köleliği" olarak isimlendiriyordu.

            Merhum İmam'ın bu korkusuzca konuşmasından kısa bir süre sonra, Şah rejimi onu tutuklayıp 4 Kasım 1964'te Türkiye'ye sürgün etmek için Mehrabad Havaalanı'nda bekleyen bir askeri tip uçak ile Ankara'ya gönderdi. Ankara İran Konsolosluğunda yaklaşık bir hafta gözetim altında tutulan İmam-i Rahil, daha sonra Necef'e sürgün edilene kadar Bursa'da kaldı. Hemen hemen kimseyle görüşmesine izin verilmeyen ve ruhani kıyafet ile dolaşması yasaklı olan İmam, birkaç ay sonra yine Şah tarafından sürgün edilen oğlu Şehit Hacı Seyyid Mustafa Humeyni'nin gelmesi ile yalnızlık günlerinden kurtulmuş oldu.[1]

 

 * * *

 

Amerika Benim Hayrımı İstemiyor

            İmam'ın yavaş yavaş İran'a döneceği söylentileri çıkmaya başladığı zaman, birbirinden farklı birçok çevre İmam'ın vatana dönmesine engel olmak için farklı farklı bahaneler üretmişlerdi. Kimileri İmam'ın can güvenliğini öne sürmüş, kimileri de sokaklara dökülmüş halkın canından endişe ettiklerinden yakınmışlardı. İmam'ın bu kararını maslahat dışı bir davranış olarak değerlendiriyorlar ve işleri geciktiriyorlardı. İmam da tüm bunlara tek bir cevap vermekle yetinmişti. O da şuydu: "Bu maslahatın ta kendisidir. Çünkü Amerika ne benim veya milletin hayrını, ne de İnkılâbın ve İran'ın hayrını istemektedir."[2]

            Merhum İmam düşmanın zaaf noktasını çok iyi biliyordu. Dönemin Amerikan hükümeti tarafından yapılan açıklamalar İmam'ın can güvenliği olmadığı için İran'a geri dönmemesi şeklindeydi ve o, bu sinsi planı bildiği için onların tam tersine hareket etmişti. Bu olayın aynısı 5 Haziran 1963 sensinde vuku bulan 15 Hordad olaylarına çok benziyordu. SAVAK ajanları ülke içerisinde din âlimlerinin Şah aleyhine minbere çıkmamalarını ve bildiri yayımlamamalarını ısrar etmişti. Hatta bu uğurda cezalar vermişti ama İmam Humeyni, düşmanın zaaf noktasını bildiği için onların dediğinin tam aksine 3 Haziran günü Şah aleyhine en ağır ve sert konuşmalarını yapmıştı.[3]

* * *

Amerikan Savaş Gemisini Vurun

            Allah rahmet etsin, Hacı Ahmed Humeyni bir gün şöyle dedi: "İmam buyurmuştu: 'Eğer ben sizin yerinizde olsaydım, Basra Körfezi'ne girecek olan ilk Amerikan savaş gemisini vururdum!' İmam'ın bu sert çıkışı ülke yönetiminin sorumluluğunu daha da arttırmıştı. Bu konu bir hayli gündemde kaldı. Bir yandan bu işi yapabiliriz ama akıbeti ne olur diye çekinenler, bir yanda da İmam'ın sözü yerde kalmamalı diye harekete geçmek isteyenler vardı. Tam bir sonuca varılmadığı için İmam'ın yanına gitmeye karar verildi. İmam şöyle buyurdu: 'Ben: ‘Eğer ben sizin yerinizde olsam ilk Amerikan savaş gemisini vururdum!’ sözlerini söylesem dahi, bu ülkenin yönetiminde sizler varsınız. Bu memleket ve Müslümanların maslahatına olan şeyleri sizin daha iyi takip ve tahlil etmeniz gerekmektedir. Son kararı da sizlerin vermesi icap eder."[4]

 * * *

Konsolosluklar

            Casusluk yaptığı gerekçesiyle bir baskın ile ele geçirdiğimiz Amerikan konsolosluğundan sonra, İmam'ın yanına gittik. Konu hakkında kendilerine detaylı bilgi verdikten sonra bize şöyle söylediler: "Batı'nın Tahran'da bulunan hemen hemen bütün elçilikleri bilgi aktarmakla meşguldür. Ancak bunların hepsinden önemlisi, sizin elinizle ele geçirilmiş casusluk yuvası olan Amerikan konsolosluğudur. Bilin ki Amerika oldukça kudretli büyük bir Şeytandır."[5]

* * *

Hapishanede Bile

            05 Haziran 1963’de vuku bulan 15 Hordad olaylarından sonra, hapishanede gözetim altında tutulan İmam Humeyni içinde bulunduğu o müşkül duruma rağmen yine de dışarıda yaşamak zorunda kalan fakirleri düşünüyordu. Çünkü 63 senesinin kış ayları oldukça çetin geçmekteydi ve İmam Humeyni oğlu Mustafa'ya yazdığı mektupta kendi payı olan altı yüz bin Riyal meblağındaki parayı Kum şehri ve civar kentlerde yaşayan fakirlerin kışlık zaruri ihtiyaçlarının karşılanması için kullanılması emrini vermişti. Ayrıca bu yardım faaliyetine katılmak isteyen kişilerin de buna ortak olmasını istemişti.

            İmam yazdığı mektupta; bölgedeki Amerikalıların siyasi, ekonomik ve hayati menfaatlerini temin ettiği en büyük ülke olan İran'ın, Şah'ın Amerikalılara verdiği kapitülasyonla daha da aciz duruma düştüğünü, üstüne üstlük kış aylarının da özellikle fakir halkı çok zorlayacağını bildiği için şöyle yazmıştı: "Ben bu seneki kış aylarının çetinliğinden oldukça muzdaribim. Ben açlığın şiddetinden ve Allah korusun, hava koşullarının zorluğundan fakir ve yoksul insanların ölmesinden endişe etmekteyim. Halkın, bu fakir ve yardıma muhtaç insanları düşünmelerini istiyorum. Onlara yardım etmek için kışa şimdiden hazırlanmanız gerekmektedir ve eğer geç kalınırsa şayet, geçen seneki facia tekrar vuku bulacaktır."[6]

 

* * *

 

“Ülkemin Özgürlüğünü Savunduğum İçin Sürgün Edildim”

            25 Ekim 1964 Perşembe günü sabahı İmam'ın Türkiye'ye sürgün edilmesi sırasında uçakta ona nezaret etmesi için görevlendirilen kişi SAVAK'ın üst düzey yetkililerinden birisi olan Albay Afzali idi. İmam ona bu yolculuk esnasında şöyle demişti: "Acaba sizler benim, ordunun şerefini ve vatanımın özgürlüğünü savunduğum için sürgün edildiğimi biliyor musunuz?" İmam bu samimi sözlerini SAVAK'ın kendi aleyhine yayımlayacağını bildiği rapor ve bildirinin bir kaç saat öncesinde söylemişti. Gazetelerde boy gösteren rapor şu şekildeydi: "Sayın Seyyid Ruhullah Mustafavi Humeyni'nin İran toprakları içerisinde ülke menfaatlerini, emniyet ve istiklalini tehlikeye sokup İran halkını kışkırttığı için Dört Kasım günü İran'dan sürgün edilmiştir."[7]

- - - - - - - - -


[1] Derleme, 03.06.2015, (Mütercimin Notu)

[2] Rafsancani, Haşimi, Ayetullah Ali Ekber, Cumhuri-yi İslami, 02.02.1981

[3] Hüccetü'l İslam ve'l Müslimin Seyyid Hamid Ruhani, Yazarla Röportaj

[4] Hüccetü'l İslam ve'l Müslimin Ali Ekber Aştiyani, Haftalık İttilaat Dergisi, Sayı2480

[5] İbrahim Askerzade, Şahid, Sayı192

Asla Yapılmaması Gereken Günahlar Asla Yapılmaması Gereken Günahlar

[6] Recebi, Muhammed Hasan, Zendegi Name-i İmam Humeyni, S.290

[7] Tahlil-i ez Nehzet-i İmam Humeyni, C.1, S.744

Editör: Hasan Bedel