.
.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Şia müelliflerinin istinat edilebilir tefsirlerinin köklü geçmişini ifade etmek, özellikle Şia'nın Kur'an ayetlerinin tefsirinde dile getirdiği kelâmî ve fıkhî görüşlerin geçmişini incelemek bakımından mühimdir. Peygamber-i Ekrem'in (s.a.a) rıhletiyle başlayıp on birinci İmam Hasan Askerî'nin (a.s) şahadetiyle biten H.K. 11-260 arası dönem, Şia mektebinde huzur dönemi olarak adlandırılmaktadır. On ikinci imam Hz. Mehdi'nin (a.f) dört naip ve uzak mıntıkalara dağılmış vekiller yoluyla halkla irtibatta olduğu H. K. 260-329 arası müddet Gaybet-i Suğrâ (küçük gaybet) olarak adlandırılır.
İmam Mehdi'nin (a.f) Kuleynî'nin kardeşi İshak ibn-i Yakup'a ve dördüncü naip Alî ibn-i Muhammed Semürî'ye olan mektuplarına dayalı olarak, imamın Allah'ın izniyle onun bilgisi dâhilinde zuhur etmesinin beklendiği Gaybet-i Kübrâ (büyük gaybet) döneminde ise, niyabet ve vekâlet görevi, Ehlibeyt mektebinde yetişmiş, Kur'an, Sünnet, icmâ ve akıl denen dört ana kaynaktan fıkhî hüküm çıkarma üslubuna hâkim fakih ve taklit mercilerine ait bilinir. Tefsir konusu Kur'an indiğinden bu yana ümmetin arasında önemli bir yere sahip olduğundan, şimdiki tefsir yöntemlerinin eski zamanlardan beri varlığını ortaya koymak, bu yöntemlerin önemini vurgulamak için kilit rolüne sahiptir. Bu makalemizde imamlarımızın kendi döneminde yaşayan güvenilir yazarlar tarafından kaleme alınmış başlıca tefsirlerden bazılarını zikredeceğiz. Tefsirleri makalede ele alma ölçümüz, ravinin küllî olarak, ya da en azından tefsiri kaleme aldığı dönemdeki güvenilirliği, tefsirinin eskiliği, kendine has yöntemi ve günümüzde nüshasının ya derlenmiş, ya da önceden beri mevcut oluşu kriterlerinin hepsi veya bazısına şamil olmasıdır. Müelliflerden her birinin vefat tarihine ve mensup olduğu halka da değinilmiştir.
Said ibn-i Cübeyr Habeşî'nin tefsiri (ö. 95)
Babası Benî Esed'in azatlılarından olan Habeşe asıllı Said ibn-i Cübeyr'in çeşitli raviler yoluyla özellikle ibn-i Abbas gibi sahabilerden ve Şii itikatlarına vurgu yapan Mücahid ibn-i Cübeyr Mahzûmî'den, ayrıca Ehlibeyt imamlarından naklettiği tefsiri hadisleri ve yorumları içerir. Rical alimlerinden Keşşî ve ashaptan Fazl ibn-i Şazan onun İmam Zeynelâbidîn'in (a.s) en yakın ashabından olduğunu söyler.[1] İmam Sadık (a.s) da onu imam Zeynelâbidîn'in (a.s) övülmüş izcilerinden saymış, şahadetinin sebebinin bu olduğunu buyurmuştur. İbn-i Cübeyr ayrıca Abdullah ibn-i Abbas, Abdullah ibn-i Mesud ve Zeyd ibn-i Sâbit'in kıraatlerini öğrenip öğretmiş bir Kur'an hafızı olmuştur.[2] Her ne kadar Şii ulemasınca tefsiri ve Kur'an ilmi içerikteki rivayetlerini bir araya getiren bir çalışma yapılmamışsa da, bu tefsire mensup rivayetler Şii ve Sünni hadis bilimcileri nezdinde kıymetlidir. Said ibn-i Cübeyr Ehlibeyt'e (a.s) olan sevgisi ve sırdaşlığı sebebiyle Haccâc tarafından şehit edildikten 15 gün sonra Haccâc karnında cüzam hastalığına yakalanır. 25 gün hasta kalan Haccâc, sürekli olarak: "Said ibn-i Cübeyr'in benimle ne işi var ki, ne zaman uyumak istesem boğazımı tutup sıkıyor?!" diye sayıklamaktaydı. Sonunda zâlim Haccâc, Said ibn-i Cübeyr'i şehit ettikten kırk gün sonra hastalıktan ölür.[3]
Câbir-i Cufî'nin tefsiri (ö. 128)
Rivayetleri ibn-i Mâce ve Tirmizî tarafından da aktarılan fakat Şii olduğu ve imam Muhammed Bakır'ın (a.s) peygamberlerin ilminin varisi olduğuna ve imamiyeye has olan rec'at inancına inandığı belirtilen[4] Mezhic asıllı güvenilir tâbiî ravi Câbir ibn-i Yezîd ibn-i Haris el-Cufî'nin âyetlerin tevili hakkındaki nakillerini içerir. Rivayetlerinin içerisinde muteber nakiller mevcutsa da bazı gulat eğilimli ravilerce eklemelerle üzerinde sonradan değişiklikler yapıldığı da söylenir.[5] İmam Sadık (a.s) ve İmam Rıza (a.s) tarafından övülen bu tefsirin rivayetleri "Tefsîr-u Câbir il-Cu'fî Sahibul-İmam il-Bâkır" adıyla Resûl Kâzım Abdüssâde tarafından tek cilt hâlinde tefsir olunan âyetlerin tertibiyle nüshalar dikkatle karşılaştırılarak toplanmıştır.[6] Ayetler Câbir'in İmam Bakır'dan (a.s) batınî tefsirlerini sorduğu soruların cevabı üzerine tefsir edildiği için, imamların buyruğuna dayalı olarak Şii ashap bu batınî içerikli tefsiri herkese açık şekilde göstermezlerdi.[7] Sonradan Cabir'in konumundan suistifade eden gulat eğilimlilerin kendi rivayetlerinden bazısını ona eklediği aktarılmıştır. Bu gibi durumların tespiti için, Resûl Kâzım Abdüssâde, muttasıl rivayetlerin senedini eksiksiz şekilde zikretmiştir. Eser, 114 sure içinden toplam 94 sureyle ilgili konularda gelen büyük ölçüde tevili ve batınî rivayetleri içine alır ki, surelerin özellik ve faziletleri ve bu içerikte Câbir'den naklen hadislerde gelen duaları da kapsar.
Ebu'l-Hamza Sümâlî tefsiri (ö. 150)
Tayy kabilesinin Benî Süal boyuna mensup, Ebu Hamza Sümâlî olarak tanınan özel ashaptan Sâbit ibn-i Dinar'ın tefsiridir. İmam Rıza (a.s) tarafından muteber hadiste kendi zamanının Selman'ı olarak anılır. İmam Sadık (a.s) Bakır (a.s) ve Zeynelâbidin'den (a.s) ve vasıtalı olarak önceki imamlardan, İbn-i Abbas (r.a) ve İkrime gibi sahabi ve tabiin nakilleri, ayrıca müellifin içtihadî ve çıkarımsal tefsir ifadeleri ve Kur'an'ın Kur'an'la tefsirini içerir.[8] Ayetleri doğru anlamakta yardımcı olan nahiv, irab ve lügat bilgilerini ihtiva etme yönünden de oldukça güzide bir tefsirdir. Tefsir ve fıkhi hükümler konusunda Ehlibeyt'in görüşü üzerinde ısrarla durulması, Ehlibeyt fıkhının eskiliğini belgelemek yönünden mühimdir.
Asırlardır kayıp olan bu tefsirin nakilleri Ehlibeyt'e ihtimamıyla bilinen Sünni ulemadan Sa'lebî, Şii alimlerinden ise Necaşî, Tabersî ve ibn-i Şehraşub'un bu tefsirden senetli nakillerini titizlikle takip ederek, Hırzuddin Abdürrezzâk ibn-i Muhammed Hüseyn tarafından toplanıp 2000 Miladî senesinde Ayetullah Marifet'in önsözüyle "Tefsîr ül-Kur'an il-Kerîm li Ebî Hamza Sâbit ibn-i Dinar" adı altında basılmıştır.[9] Eser eski oluşu ve nüzul sebepleri, kıraatler ve Kur'an'ın toplanışı hakkında bizzat Ebu Hamza Sümâlî'den naklen bilgiler içerme ve içinde mürsel nakillerin oldukça az oluşu bakımından kıymetlidir. Toplamda 78 sureden 363 ayet tefsir edilmiştir.[10]
Ebul-Cârud'un tefsiri (ö. 150-160)
İmamiye kaynaklarında çok nakilleri mevcut olan Fars kökenli Ebul-Carud Ziyad ibn-i Münzir adındaki ravinin Yemen Zeydîlerinin Carudi fırkasını kurmasından evvelki dönemde İmam Bakır'dan (a.s) tefsirî ve tevilî nakillerini içerir ve bir kısmı Mesâbîh un-Nûr kitabında Kummî'nin rivayetleriyle beraber kayıtlıdır.[11] Diğerleri Şeyh Saduk, Ayyaşî, Furât-ı Kûfî ve Tusi'nin nakillerinde yer alır. Şeyh Necaşi ve Tusi'nin bu tefsire senetleri kendi Fihristlerinde mevcuttur ve nakilleri onların vurguladığı üzere sadece İmam Bâkır'dandır.[12] Hâlbuki ravi Zeydîlikte kendi mezhebini tesis ettikten sonra bile imam Sadık'tan (a.s) da hadis nakletmiştir ve bu rivayetler tefsirde yoktur.[13] Bu yüzden Tefsîr-i Bâkır adıyla da anılmaktadır. Eğer imam Bakır'ın (a.s) onu takiyye etmemesi sebebiyle kınaması güvenilirliğine halel getirmezse, Şeyh Necaşî ve Tusî'nin onun tefsirine senedi güvenilirse tefsir içerikli nakilleri muteber kabul edilebilir.
Ali ibn-i Ebî Hamza Betâinî'nin tefsiri (ö. 200)
İmam Kazım'ın vekillerinden olmuş olan Alî ibn-i Sâlim Ebu Hamza el-Betâinî'nin tefsiridir. Babası Sâlim Ebu Hamza, Ensar'ın anlaşmalı azatlılarındandı. Keşşî yanlışlıkla ibn-i Faddâl'dan naklinde onun hakkında kezzâb denildiğini varsaymışsa da, kezzâb denen kişinin aslında oğlu Hasan olduğu vurgulanır. Beşinci Hicrî asırdan sonra kaybolan eserin yeniden rivayetleri topluca tespit edilmiş olup, çoğunluğu imamiye mensubu olduğu döneme ait 24 kaynaktan 118 tefsiri rivayet içerdiği tespit edilen tefsirdir. Bu rivayetlerin yer aldığı kaynaklar "Bâzyâbî-yi Rivâyât-i Et-Tefsîr-i Alî ibn-i Ebî Hamza Betâinî" makalesinde zikredilmiştir. Ravi Betâinî İmam Kazım'dan (a.s) sonra Vâkıfîliği tesis edip ona girmişse de, hayatının önceki döneminde yahut bütünüyle nakilde güvenilirliğini sabit bilen ulema az değildir.[14]
Ali ibn-i İbrahim Kummî'nin tefsiri (ö. 308)
Kufe asıllı olup ailesi babası döneminde Kum'a yerleşen hadis büyüğü Ali ibn-i İbrahim Kummî'ye ait olan tefsirdir. Tevilî tefsirlerden olup, az miktarda nüzul sebebi ve zahirî tefsir de içerir, bir kısmı Alî ibn-i Hâtim'in şimdi "tefsir-i Kummî" olarak tanınan "Mesâbîh u'n-Nûr" eserinde öğrencisi Kum seyyitlerinden hadis naklinde pek tanınmış olmayan Seyyid Ebul-Fazl Abbas ibn-i Ubeydullah el-Musevî el-Esved'den naklen, diğer bir kısmı Usul-ü Kâfî'de yazarı Ali ibn-i İbrahim Kummî'nin öğrencisi Kuleynî tarafından toplanmıştır. Kuleynî'nin nakilleri bazen metin ve senet açısından Mesabîh'tekilerle çelişir.[15] Dokuzuncu asrın Şii ulemasından İbn-i Atâikî Hillî aslı her biri oldukça uzun yedi bölümden oluşan Kummî tefsirinin aslî nüshasını üç bölümde "Muhtasar-ı Tefsîr-i Alî ibn-i İbrahim Kummî" adıyla özetlemiştir.[16] Dolayısıyla tefsirin yalnız belli bir kısmı günümüze ulaşmıştır. Yer yer gulat ve İsrailiyat içerikli abartılı nakiller ve peygamberlerin masumiyetiyle çelişen rivayetlerden dolayı, bu tefsir eleştirileri beraberinde getirmektedir ve İbn-i Atâikî bu kısımdan nakillerin imamiye Şiilerinin kesin inançları ve bu yöndeki rivayetleriyle çeliştiğini vurgulamış ve o rivayetlerin senedini belirtmemiştir.[17]
Furât-ı Kûfî'nin tefsiri (ö. 310)
Zeydî eğilimli nakillerle tanınan fakat Şia-i imamiyeye de yakın olan gayr-i imamî Furât ibn-i İbrahim Kûfî, kendi tefsirinde ayetlerden sadece Hz. Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeyt'inin (a.s) faziletleri, onların Şiileri ve düşmanları ile alakalı tefsir, tevil ve nüzul sebeplerini içerir.[18] Zeydî asıllı olsa da, imam Sadık'ın (a.s) imameti ve İmam Mehdi'nin (a.f) kıyamına da delalet eden hem tefsirî hem tevilî hadisler eserinde mevcuttur.[19] Nakiller çoğunlukla mürsel ve senedi kaldırılmış olarak sadece baştaki ve sondaki ravi adıyla yetinilerek aktarılır. Toplam 775 tefsiri hadis barındırmaktadır. Bunlardan sadece 120 tanesi senet açısından muttasıl olup[20] geriye kalan bazı muttasıl hadisler Haskânî Hanefî'nin kitabın sahibinden nakilleridir.[21] Yine Şeyh Saduk ile Seyyid ibn-i Tavus gibilerinin senetlerinde bazen ismi geçmektedir.[22] Tefsirde çoğunlukla imamlardan, bazen Hz. Zeyd gibi imamzadelerden, kimi zaman ise sahabe ve tâbiînden aktarım yapmakta, hadislere dair kişisel görüş veya yorumlara hiç başvurmamaktadır.
Ayyâşî'nin tefsiri (ö. 320)
Güvenilir müstebsir ulemadan Keşşî'nin üstadı ve imam Askerî'nin (a.s) dönemini derketmiş Muhammed ibn-i Mesud Ayyaşî Semerkandî'nin tefsiridir. Bu tefsirin mukaddimesi Kur'an-ı Kerim'in fazileti, ona zıt hadislerin terkedilmesi, şahsî görüşe dayalı tefsirin kınanması, nasıh ve mensuh, muhkem ve müteşabih ve masumlara başvurmanın gerekliliği hakkındaki hadisleri içerir.[23] Kelâmî ve fıkhî konulara sıkça atıfta bulunulur.[24] Senetleri sonradan nüshayı kopyalayan tarafından uzun olmasın diye kaldırılmış olup, büyük ölçüde aktarılmamış, senetlerdeki 620 raviden, toplamda çoğunluğu güvenilir olan 223 râviye ulaşan senet Şeyh Necâşî, Müfîd, Hazzaz, Tusi ve Haskânî'nin senetleri yoluyla tespit edilmiştir.[25] Geriye kalanların bir bölümü başka eserlerde ve Necaşi ve Tusi'nin ravilerin eserlerine ulaşan senetlere dair Fihrist kitapları yoluyla başka ravilerce de güvenilir olarak aktarılmıştır.[26] Orijinal eserin bütünü, tüm Kur'an'ın tefsirini kapsamıştır. Bununla birlikte eserin yalnızca Fatiha'nın ilk ayetinden Kehf suresinin son ayetine kadarki birinci cildi eksiksiz olarak elimize ulaşmış, önceden ondan nakilde bulunulan ikinci cildin[27] muhtemelen İran'ın güneyindeki kütüphânelerden birinde kaybolduğu söylenmektedir.[28]
(Yazar mukaddime bölümünde Hisâl'da sahih senetle gelen yedi harf üzre nüzul ile alakalı rivayeti aktarmış, bazen "fetebeyyenû/fetesebbetû" ve "mâliki/meliki" gibi o zamanlar yazıda bir fark yaratmayan farklı kıraatleri imamların dilinden tefsir ve namazda okunma örnekleriyle nakletmiş, tahrif olarak anlaşılan hadislere yorum yapmamıştır. Dolayısıyla kıraat ile ilgili birtakım nakilleri tahrif olarak algılamadığına dikkat edilmelidir.)
İbn-i Cuhhâm'ın tefsiri (ö. 328)
Tefsîr ül-Kebîr adıyla anılan bu tefsir, Seyyid ibn-i Tavus ve sonraki bazı büyüklerin nüshalarına ulaşmış olduğu,[29] Seyyid Şerefüddin Esterâbâdî'nin ise "Tevîl ül-Âyât iz-Zâhira" eserinde ondan oldukça fazla nakiller aktardığı son derece geniş çaplı bir tefsirdir. Yazarı İran asıllı Ebu Abdullah Muhammed ibn-i Abbas, Şeyh Necaşî ve Allame Hillî'nin vurguladığına göre, ibn-i Cuhhâm olarak maruftur.[30] dolayısıyla Şeyh Tusi'nin onun nispetini İbn-i Huccâm olarak anması hatalıdır.[31] Bu tefsirin günümüzde çeşitli nüshaları özel ve genel mekânlarda ve kütüphânelerde mevcuttur. Tefsir içerik bakımından rivaî bir tefsir olma özelliğini taşır. Şeyh Kerâcikî Trablusî ise bu nakillerden önemli bir bölümünün senedi muteber olan tefsiri ve tevili nakilleri Kenzül-Fevâid kitabında bir araya getirmiştir. İbn-i Cuhhâm'ın tefsiri, zahiren farklı ravilerden geldiği için ayrı başlıklarda bazılarının başka-başka tefsirler sandığı içerikleri kapsamış veya ayrı başlıkla yazarın kendisine ait aşağıdaki tefsirlerin bir özeti olmuştur:
Bu ana başlıklar şunlardır:
1- Hz. Muhammed (s.a.a), İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma (s.a) hakkında inen ayetleri, nübüvvet, ismet ve Ehlibeyt'in vasiliği ile ilgili hadisleri, ayetleri ve kelimeleri detayla ele alan önlü-arkalı bin yapraklı, kendi zamanında eşsiz olduğu belirtilen bir tefsir.
2- Emîr ül-Müminin ve Ehlibeyt hakkında Şii-Sünni kaynaklarına göre inen ayetlerin nüzul sebebi, tefsir ve tevili on bölüm hâlinde iki büyük cilt ki bir bölümü Seyyid ibn-i Tavus'un el-Yakîn kitabında aktarılır.
3- Şii-Sünni kaynaklarına göre Emîr ül-Mü'minîn'in (a.s) düşmanları hakkında nazil olan ayetlerin tefsir ve tevili ki, Seyyid ibn-i Tavus'un Saad üs-Su'ud, Seyyid Haşim'in El-Burhan ve Allâme Bergânî'nin Kenzül-İrfan eserinde ondan sıkça hadis nakledilmiştir.
4- Emîr ül-Müminîn'in (a.s) kıraatleri ki, imamlarımızın rivayetlerine dayalı olarak toplanmıştır. Şeyh Tusi onu bir topluluk vasıtasıyla Ebu Harun Telleukberî'den aktarır.
5- Şia hakkında inen ayetlerin Şiilere ve imamların nesline dair tefsir ve tevili
6- Nâsıh ve Mensuh (hükmü kaldıran ve kaldırılan ayetlerin) tespiti ve nüzul sebepleri hakkında bir tefsir
7- Kıraat-ı Ehlibeyt adı altında tek ciltlik Arapça bir kitap.[32]
Şeyh Necaşi ve Tusî her ikisi İbn-i Cuhhâm'ı güvenilir olarak belirtmiş, Necaşî onun çok hadis naklettiğini de vurgulamıştır.[33]
________