"Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini inkar eden topluluğun hali ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez." (Cuma süresi, 5. ayet)


Bütün dinlerde ifrat ve tefrit yapılmış ve her zamanda ifrat ve tefrit toplumları zararlara maruz bırakmış ve yıkımlara sebep olmuştur. Müslümanlar içerisinde ortaya çıkan ilk ifrat güruhunu haricilerle görmek mümkündür. Haricilerin masumlar katili oldukları tarihin gerçekleridir.


Hicri on birinci asırda İngilizler tarafından vahabilik adında bir diğer ifrat güruhu ortaya çıkarıldı. Bu güruhun o günden beri İslam ve Müslümanlara birçok zararları olmuştur. Bu ifrat güruhlarının yanısıra Ehlibeyt imamları ve her asrın aziz müçtehitleri tarafında "gulat" olarak adlandırılan bir grup var olmuştur. Gulat güruhu tarih ve günümüzde akıl, bilim, irfan, bürhan mektebi olan Ehlibeyt mektebinin nurlu ve cazibeli çehresini hep çirkin ve itici göstermiştir.


İfrat hastalığına yakalanan bu güruh kendilerini herkesten dindar görür ama gerçekte dindar değil de "dinidar" dırlar. Kendileri gibi düşünmeyenler kim olursa olsun, müçtehit bile olsa, onların yanında (haşa) kafir olmuştur, sapıtmıştır, bilmiyordur. Sözlerini dinletecek birilerini buldular mı, bunlar sırdır ve Ehlibeytin sırrını taşımaya layık olanlara anlatılır derler. Bunlar kınandıkları, dışlandıkları zaman, özellikle bazı hadisleri kendilerine kılıf yaparak "Ehlibeytin gerçek şiaları dışlanacaklar, horlanacaklar…" derler ve böylelikle etraflarındakileri yanlarında tutmaya çalışırlar. İçinde ayetlerin, Ehlibeyt hadislerinin de yazıldığı ama yazarını sevmedikleri bir kitabı kaldırıp yere fırlatacak kadar "dindar"dırlar bunlar!!! Ömürlerinin tamamını, seksen, doksan yıllarını Ehlibeyt mektebine adayan ve hayatları pahasına Ehlibeyt ilimlerini öğrenip, öğrenciler yetiştiren ve uzman olan fakihlere bile karşı gelir, karşı gelmekle kalmaz hakaret bile ederler bunlar. Fıkhi ve siyasi konularda fetvaları, görüşleri bir birlerinden taban tabana farklı olan müçtehitlerimiz bir birlerine en ufak bir hakaret etmemelerine rağmen, havzada üç beş yıl kalan böylelerinin müçtehitlere yönelik hakaret ve küfür içerikli konuşmaları cehaletlerine ayan beyandır aslında. Böyleleri havzada kalmış olabilirler. Hatta ders de okumuş olabilirler. Ama bunların tutumlarından, müçtehitlere olan hakaretlerinden, küfürlerinden havzada Ehlibeyt öğretilerini, din ilimlerini ders olarak okumadıkları anlaşılıyor. Böyleleri havzada ancak ve ancak dil dersi okumuş olurlar. Zira doğru bir şekilde, hakkıyla din dersi okuyanlar mektebinin değerlerine karşı olmaz, aksine mektebinin değerlerine hizmet eder.


İslam tarihinde ifrat ehlinin Hz. Peygamberi (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) ve ashab-ı kiramı kendi selamlarına layık görmeyenler, Hz. Peygambere ganimet taksiminde adil ol diyenler bile olmuşlardır. Gulat ehli de ilim ve takvada kendilerine toz bile kondurmaz, kendileri gibi düşünmeyenleri ise kafirlik, fasıklık, satılmış, cahil kelimeleri ile suçlar ve kendilerinden başka kimsenin Ehlibeyti anlamadığını, Ehlibeyte göre yaşamadığını düşünürler.


Ehlibeyt imamları ve Ehlibeyt mektebinin yetiştirmiş olduğu fakihler, alimler her fırsatta bu güraha karşı, bunların düşüncelerinin sakıncalarına dair açıklamalar yapmışlar ve bu güruha karşı mücadele etmişlerdir.
Bazı insanlar Ehlibeyt imamlarından görmüş veya okumuş, işitmiş oldukları birtakım keramet ve mucizeleri kavrayamadıklarından Ehlibeyt imamları hakkında yanlış akımlara düşmüşler ve ifrata kapılmışlardır.


Ehlibeyt mektebin gerçeklerini bilmeyenler ya onları ilahlık makamına çıkararak aşırı gitmekte veya onların Allah tarafından verilen yüce makamlarını inkar etmektedirler. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) ve Ehlibeyt İmamları, kendilerini sevmekte aşırı olup onların söylemediklerini söyleyenlerin ve  kendilerine buğzedenlerin helak olduğunu ve bu aşırılıklardan korunanların ve onların gerçek makamlarına inananların ise kurtulduğunu bildirmişler ve her fırsatta bu tür aşırı akımlara ve gulat fırkasına karşı mücadele İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: "Bizim kendimiz, hakkımızda söylemediklerimizi, bizim hakkımızda söyleyene Allah lanet etsin; bizi, yaratan, dönüşümüz kendisine olan ve işimizi elinde bulunduran Allah'ın kulluğundan çıkarana Allah lanet etsin." (Bihar-ul Envar -Meclisî-, c.25, s.297/59, Rical-i Keşşi'den naklen, Beyrut-el-Vefâ müessesesi, 2. baskı.)


Bu radikalizm düşüncesinin yayılmasının sebeplerinden biri, insanlar içerisinde bir makam elde etmek isteyen kişilerin ilgi toplamak için uydurma söz ve hadisler yaymaları, veya Ehlibeyt düşmanlarının Ehlibeyt mektebinin takipçilerinin makamlarını düşürmek, düşüncesini çirkin göstermek, ve tekfir etmek için hadis uydurmaları olabilir. Onlar bu siyaseti Ehlibeyt mektebinin hadis ve kaynaklarını çirkin göstermek ve insanları ondan uzaklaştırmak için suçlamada bulunmak amacıyla gütmüşlerdir.
İmam Rıza aleyhisselam şöyle buyurmuştur: "Bizim muhaliflerimiz, bizim faziletimizle ilgili üç çeşit rivayet uydurmuşlardır: Bunlardan birincisi guluv, ikincisi bizim işimizde kusur bulmak ve üçüncüsü ise bizim düşmanlarımıza küfredenleri açıklamaktır. İnsanlar bizim hakkımızda bir guluv duyunca şiilerimizi tekfir ederler ve onların bizim ilahlığımıza inandıklarını söylerler; kusur duyunca onun bizim hakkımızda olduğuna inanırlar ve düşmanlarımıza isimleriyle küfredenleri duyunca da bize isimlerimizle küfrederler; Allah Teala buyurmuştur ki: (Onların) Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek sınırı aşıp Allah'a sövmesinler!" (Uyun-i Ahbar-ir Rıza, c.c.1, s.237/63; Beşaret-ul Mustafa, s.221 ve En'am suresi 108. ayet)
 Bu radikalizm düşüncesinin yayılmasının sebeplerinden bir diğeri ise; maddî çıkarlar elde etmek ve insanların mallarını ellerinden alıp batıl olarak yemektir. Diğer bir sebep de, Allah'u Teala'nın hükümlerine isyan etme eğilimine sahip olan kişilerin bu isteklerine kolayca ulaşma ve buna meşru bir çerçeve vermek isteğidir. Böyle kişiler haramları mubah kılar, ibadetleri hafife alır, boş ve faydasız işlere dayanırlar. Burada sıraladığımız bütün nedenleri göz önünde bulundurarak genel olarak şöyle diyebiliriz: Guluv, çeşitli kısımlarıyla, savaş ve muharebe meydanlarına çıkmaktan aciz olan İslam düşmanları tarafından sürekli verilen desteklerle ortaya çıkan bir olgudur. Ehlibeyt İmamları bu hastalığının önünü almış ve mümkün olan her yolla bu akıma karşı mücadele etmişlerdir.


        
    Ehlibeyt İmamları guluvun küfür, şirk ve dinden çıkış olduğunu açıklamış, Gulat'a lanet etmiş ve onlardan beri olduklarını bildirmişler, onların düzen ve yalanlarını ortaya çıkarmış ve Şiilerini onlardan sakındırmışlardır. Biz bu hususta rivayet edilen bazı hadisleri nakletmekle yetineceğiz:


1- Hz. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem): "Guluvdan sakının; bilin ki sizden öncekileri dinde guluv etmeleri helak etti." (Tabakat-ul Kubra -İbn-i Sa'd-, c.2, s.180-181; Sünen-il Kubra -Beyhakî-, c.5, s.127)


2- Hz. İmam Ali (aleyhisselam): "Küfür dört direk üzerine kurulmuştur: Fısk, guluv, şek ve şüphe." (Usul-u Kâfi, c.2, s.391/1)


3- Hz. İmam Ali (aleyhisselam): "Bizim hakkımızda guluv etmekten sakının; 'Allah’ın emrinde olan kullardır' deyin ve bunu dedikten sonra faziletimizde istediğiniz şeyi söyleyin." (el-Hısal, s.614/10; Tuhef-ul Ukul en Âl-ir Resul -İbn-i Şu'be-i Herranî-, s.104, Necef-ul Eşref-Hayderiyye basımı, 5. baskı; Gurer-ul Hikem, s.2740)


4- Hz. İmam Sadık : (aleyhisselam): "Gençlerinizi Gulat'tan sakındırın ki onları fasit etmesinler; Gulat, Allah'ın en kötü kullarıdır. Onlar, Allah'ın azametini küçültüp Allah'ın kulları için ilahlık iddia ederler; vallahi Gulat Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Mecusilerden ve Allah'a ortak koşanlardan daha kötüdür." (Emali-i Tusi, s.650/1349)


    Şia mektebinin önde gelenleri, Ehlibeyt İmamlarından rivayet edilen hadislere dayanarak guluv hareketi ve Gulat'a karşı açık ve net bir tutum sergilemişlerdir. Onların tümü, Gulat'ın fasit görüşlerinden beri olduklarını vurgulamış, bir çok akaid ve kelam kitaplarında Gulat'ı lanetlemiş, yalan ve iftiralarını ortaya koymuşlardır. Örnek olarak bunların bir kaçı şöyledir:


    Şeyh Saduk (r.a) diyor ki: Gulat ve Müfevvize hakkında bizim görüşümüz şudur: Onlar Allah'a kafirdirler; onlar Yahudi, Hıristiyan, Mecusi, Kaderiyye, Haruriyye ve sapık ve heveslerine uymuş bütün bidat ehlinden daha kötüdür. (İ'tikadat-u Saduk, s.97/37, Kum-el-Mu'temir-ul Alemî li Elfiyyat-i Şeyh Mufid, 1. baskı)


Şeyh Mufid (r.a) diyor ki: Gulat, görünüşte Müslüman geçinenlerdendir; onlar Emirulmüminin Ali (a.s)'a ve onun soyundan gelen İmamlara ilahlık ve peygamberlik nispet etmektedirler... Onlar sapık ve kafirdirler. Emirulmüminin Ali (aleyhisselam) onların öldürülmesini ve ateşte yakılmasını hükmetmiştir; Ehlibeyt İmamları ise onların kafir olduklarını ve dinden çıktıklarını vurgulamışlardır. (Tashih-ul İ'tikad, s.131, guluve ve tefviz bölümü)


Şeyh Kaşif-ul Ğıta, Gulat ve görüşleri hakkında bahsederken şöyle demişlerdir: İmamiyye Şiası ve Ehlibeyt İmamları bu fırkadan berî olduklarını vurgulamaktadırlar... Yine bu görüşlerden berî olduklarını bildirerek bunu küfür ve dalaletin en kötü derecesi sayarlardı; Şia ve Ehlibeyt İmamlarının dini halis tevhid ve Yaratıcının yaratıklara her türlü benzemekten münezzeh oluşudur... (Asl-uş Şia ve Usuliha -Şeyh Kaşif-ul Ğıta-, s.173-177, Kum-İmam Ali müessesesi, 1. baskı)


Ehlibeyt mektebinin maariflerini bilen insanların toplumu ve özellikle gençliği bu tür düşüncelere karşı uyarmaları ve halkı bu noktada aydınlatmaları ve insanları bu tür düşüncelerden sakındırmaları gerekir.


Not: Konu hakkında daha geniş bilgi edinmek isteyenler 2011 tarihinde basılan "Marifet-i Al-i Muhammed" adlı eserimizin 189. sayfasına bakabilirler.


Selam ve Dua ile…


Mehdi AKSU