.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla…
Bir halk düşünün… Tarihin en acımasız zulümleriyle sınanmış, yurtlarından koparılmış, evleri yerle bir edilmiş. Ama yine de diz çökmemiş, her şehidiyle ayağa kalkmış, her yıkılan evin enkazından yeni bir umut inşa etmiş. İşte Filistin, mazlumiyetin sessiz ama yankılanan çığlığıdır.
Kur’an-ı Kerim, zalimlerle mücadele etmeyi ne de güzel ifade ediyor:
"Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur; sonra size yardım edilmez."[1]
Filistin halkı, yalnızca topraklarını değil, onurunu, inancını ve insanlık onurunu savunmaktadır. Karşılarında dünyanın en büyük askeri güçlerinden destek alan bir işgalci rejim var. Ama onların en büyük silahı, yüreklerinde taşıdıkları sarsılmaz bir inanç ve tükenmek bilmeyen bir azimdir. İmam Ali (as) bu tür bir mücadeleyi şu sözleriyle özetler:
"Mazlumun duası, zalimin tahtını yıkar."[2]
Dünya Filistin’de olan bu çığlığı duyuyor mu? Belki. Ama duymamış gibi yapıyor. Müslüman devletler ise dillerinde kınama cümleleriyle yetinirken, gözlerini Filistin’in kanayan yaralarına kapatmış durumdalar oysaki. Kur’an, tüm insanlığa hitaben mazlumların yardımına koşmayı şöyle emreder:
"Size ne oldu ki, Allah yolunda ve 'Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan şu memleketten çıkar, bize katından bir veli gönder, bize katından bir yardımcı gönder' diyen zayıf bırakılmış erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?"[3]
İmam Hüseyin (as) ise mazlumların yanında durmanın insanlık onurunun gereği oluşuyla alakalı şöyle buyurmaktadır:
"Zalimle mücadele etmeyen, mazlumun yanında durmayan kişi, insanlık onurundan nasibini almamıştır."[4]
Filistin halkının mücadelesi, yalnızca bir toprak mücadelesi değil; insanlık onurunun, özgürlüğün ve adaletin mücadelesidir. Her şehit edilen çocuk, her yıkılan ev, direnişin ateşini daha da harlamaktadır. Kimine göre bu zayıf görünen kitle, aslında insanlık tarihine destansı bir tarih yazarak, kendilerinden büyük bir iz bırakmaktadırlar. Tüm dünya halklarının ve satılmış zalim sultaların beklentilerinin aksine, Filistin’in mazlum halkı, o minik yavruların avuçlarında tuttukları küçük taşlar ile milyarlarca dolarlar üzerine kurulu sistemleri, Ebabil kuşlarının gagalarındaki zerrecik taşlar misali yer ile yeksan etmektedir.
Kur’an bu tür mücadeleleri şöyle tanımlar:
"Nice küçük topluluklar, Allah'ın izniyle, büyük topluluklara galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir."[5]
İmam Zeynel Abidin (as) ise mazlumun gücünü şöyle ifade eder:
"Mazlumun gücü, Allah’a olan tevekkülündedir. Tevekkül eden kimse, asla yenilmez."[6]
Peki ya Sinvar? Sinvar gibi tutsak edilenler?
Zindan… Karanlığın, soğuğun ve umutsuzluğun en derin olduğu yerdir. Ancak bir adam düşünün ki, bu karanlıktan bir ışık doğurmuş, şehadet mektebinin eğitilerini zindanlarda almış bir isim Yahya Sinvar. İsrail zindanlarında geçen yıllar boyunca işkenceye maruz kaldı, ama asla teslim olmadı. Sabrı, Siyonist ve Emperyalist oyunların tamamını yerle bir etti.
İşte Kur’an, sabredenlere Allah’ın yardımını şöyle müjdeler:
"Şüphesiz ki, Allah, sabredenlerle beraberdir."[7]
İmam Musa Kazım (as) ise zindanın sabredenler için bir okul olduğunu şöyle ifade eder:
"Zindan, sabredenler için bir okul, zalimler için bir utanç vesilesidir."[8]
Sinvar’ın zindandan çıkışı, direnişin yeniden doğuşu olmuştu. Liderliğinde gerçekleşen Aksa Tufanı Operasyonu, yalnızca bir askeri hamle değil, aynı zamanda işgalci İsrail’in “yenilmez!” olduğu algısını yerle bir eden bir meydan okumaydı.
"Onlar bir tuzak kurdular, Allah da bir tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır."[9]
Ne de güzel ifade ediyor Yüce Yaradan öyle değil mi? Gafillerin bir planı var ise, Allah’ın Erleri eliyle daha büyük planı vardır. Bu şuur ile hareket edenler, şüphesiz sarsılmaz denilen dağları yerinden oynatabilir, yıkılmaz deniler surları darmadağın edebilir. Yeter ki mücadele, Hak yolunda ve Hak uğrunda olsun…
İmam Ali ise hak yolundaki mücadeleyi şöyle tarif eder:
"Hak yolunda mücadele eden bir kişi, bin korkağın susturduğu zulmü yıkabilir."[10]
Filistin direnişi, yalnızca bir halkın değil, bir inancın zaferidir. Bu inanç, adaletin er ya da geç galip geleceğine olan sarsılmaz bir güvendir. Kur’an ifadesi ile;
"Şüphesiz ki, biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve onların beraberinde Kitabı ve mizanı indirdik ki insanlar adaleti yerine getirsinler."[11]
İmam Cafer Sadık (as) ise adaletin gücünü şu sözleriyle dile getirir:
"Adalet, mazlumun kılıcıdır. Bu kılıcı kuşananlar, zalimin tahtını yıkar."[12]
Siyonist rejim, medya gücüyle zulmünü örtbas etmeye çalışsa da İlahi adaletin tecellisi kaçınılmazdır. Firavunları ve Nemrutları yıkan bu adalet isteği, zalim rejimlerin de sonunu getirecektir.
İnsanlığın zorba ve zalim hükümdarların hegemonyasına direniş sembolü olan İmam Hüseyin (as) ise bu konuda şöyle buyurur:
"Zulümle yükselen her yapı, adaletin tokadıyla yıkılmaya mahkûmdur."[13]
Şimdi Yahya Sinvarlar, İsmail Haniyyeler, Hasan Nasrallahlar, Emperyalist ve Siyonistlere göre artık hayatta değiller. Fakat unuttukları bir şey var… Bu şehadet erlerinin varlıkları, cisimleri ile değil, fikirleri ileydi. Dünya halklarının kulaklarına bir şimşek gibi çakan haykırışlar, sadece bir dilin değil, bir ideolojinin yankıları idi.
Filistin zindanlarından kurtulan esirler, yalnızca özgürlüklerine kavuşan insanlar değil, geleceğin Yahya Sinvarları, Nasrallahları ve Haniyyeleri olacaktır. Onlar, direnişin yeni sembolleri olarak sancağı ellerine alacaklardır. Kur’an şöyle buyurur:
"Kim Allah'a ve peygamberine yardım ederse, bilsin ki Allah güçlüdür, izzet sahibidir."[14]
İmam Ali (as) ise şöyle buyurur:
"Zindan, sabredenlerin azmini artırır. Çünkü sabır, zaferin anahtarıdır."[15]
Dünya nizamına yön verdiğini düşünenler, unutmasınlar ki yine bir çöl yerinde, yine bir Nuh ve yine inşa edilen bir gemi vardır. Bu geminin yapımında nasıl denizin olmayışını bahane ederek alay eden inkârcılar var idiyse, bugün de annelerinin kucaklarında, bombalar altında sessizce uyuyan, Siyonist hapishanelerinde “SABIR” ve “AZİM” ile çığlıklarını göğüslerine hapsedip sabreden erler, başka bir “TUFAN” daha ortaya koyacaklar.
Bir gün gelecek… Zeytin ağaçlarının gölgesinde çocuklar özgürce oynayacak, anneler huzurla dualar edecek. Çünkü bu tufan, yalnızca yıkmak için değil, adaleti ve umudu yeniden inşa etmek için gelmiştir. Kur’an bu müjdeyi şöyle verir:
"Şüphesiz ki, her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık vardır."[16]
Gören gözler, zindan erlerinin sadece birer tutsak olduğunu zanneder. Oysaki bilmezler, zindan onların mektebi, Yahya Sinvar ise onların önderi olmuştur.
Nice Tufanlar yapacak erler, işte bugün serbest kalan esirler...
- - - - - - - - - - - -