.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Ertuğrul Ertekin
Çocukluğunu geçirdiği memleketinde İslâmî ilimler tahsiline başladı. İlk öğreniminde Hacı Mirza Muhammed Erbab Kummî (ö. 1341/1923), Hacı Şeyh Ebulkasım Kummî (ö. 1353/1934) ve Hacı Seyyid Ahmed Tabatabaî Kummî’den (ö. 1334/1915) Arap edebiyatı, fıkıh ve fıkıh usulü dersleri aldı ve nestalik hattını Şeyh Muhammed Hüseyin Kummî’den meşk etti.
1898 yılında, eğitimine devam etmek üzere İmam Ali’nin (as) meşhedinin bulunduğu Necef-i Eşref’e gitti. Necef’te, Urvetü’l-vuskâ’nın müellifi Seyyid Kazım Tabatabaî Yezdî’nin (ö. 1337/1919), Müstedrekü’l-vesâili’ş-Şia’nın müellifi Mirza Hüseyin Nuri’nin (ö. 1320/1902), İkinci Mirza veya Küçük Mirza olarak tanınan Mirza Muhammed Taki Şirazî’nin (ö. 1338/1920), Seyyid Hasan Sadr-ı Kazımî’nin (ö. 1354/1934) ve Seyyid Ebulhasan Nakavî’nin (ö. 1355/1936) derslerine katıldı. Ancak hadis ilmine fazlaca ilgi duyduğundan Muhaddis Nuri’nin mülazımı ve talebesi oldu ve ondan hiç ayrılmadı. Muhaddis Nuri ile Muhaddis Kummî arasındaki ilişki, üstad-talebe ilişkisinden çok irfandaki mürid-murad ilişkisine benziyordu. Şeyh Abbas Kummî, Muhaddis Nuri’nin birçok eserini birlikte istinsah etmiş, karşılaştırmış ve tashih etmişlerdir. Muhaddis Kummî, kendi eliyle yazdığı biyografisinde hayatının bu dönemini ve sonrasını şöyle anlatır:
“Allah bana ihsanda bulundu ve Büyük Şeyhimiz, Fakihlerin ve Muhaddislerin Hatemi, Sahilsiz İlim Ummanı, Kudsî Feyiz Sahibi Nuri et-Tabersî’nin (Allah burhanını nurlandırsın) mülazımı oldum ve Müstedrekü’l-vesâil’in son halini İran’da tabedilmesi için istinsah ettim. 1900 yılına kadar Muhaddis Nuri’nin yanında kaldım. Sonra Allah bana Beyti’ni haccetmeyi ve İnsanların Efendisi’ni (saa) ve Masum İmamları (as) ziyaret etmeyi inayet etti. Hac dönüşünde Allah’ın ziyaretçilerine cenneti vaat ettiği Hz. Fatıma-i Masume’nin (sa) türbesini ziyaret etmek maksadıyla Kum’a gittim ve bu vesileyle ana babamla sılairahimde bulundum. Bir süre Kum’da kaldıktan sonra tekrar Necef-i Eşref’e döndüm ve orada Müstedrekü’l-vesâil ve Keşfü’l-estâr’ın mukabelesi, Lûlû ve Mercan’ın istinsahı, Tahiyettü’z-zâirîn’in tasnifi çalışmalarına katıldım.
Üstadım Muhaddis Nuri’den 1902 yılında rahmet-i Rahman’a kavuşuncaya değin istifade ettim. Vefatından önce kendisinden bana ulemanın kitaplarını rivayet etme icazeti vermesini istemiştim, hayatının son günlerinde bana minnette bulunarak, kendilerinden rivayet icazeti kesbettiği meşayihin icazetnamelerine (bunlar, Müstedrekü’l-vesâil’in sonunda tafsilatıyla zikrolunmuştur) bağlı kalarak, tefsir, hadis, fıkıh, usul vb. ilimlerde ulemanın eski ve yeni eserlerini rivayet etme icazeti verdi.”
Şeyh Abbas Kummî, 1322/1904 yılında, Muhaddis Nuri’nin vefatından iki yıl sonra, memleketi Kum’a dönmek üzere Necef’ten ayrıldı. Yolda Hediyetü’z-zâirîn adlı kitabını tamamladı. Önce Kirmanşah’a geçti ve Irak’taki veba salgını sırasında kendisine bulaşan hastalıktan kurtuluncaya değin burada kaldı. Tamamen iyileşince Kum’a gitti. Şeyh Abbas Kummî, Kum’da kitap yazdı, eski üstadlarının derslerine katıldı ve irşad faaliyetlerinde bulundu. Bu arada Seyyid Zekeriya Kazvinî’nin kızıyla evlendi; ancak bir süre sonra eşinden ayrılması icap etti. 1329/1911 yılında ikinci kez hacca müşerref oldu. Hac dönüşünde tekrar memleketine gitti.
Şeyh Abbas Kummî, 1 Rabiülahir 1332’de (15 Haziran 1904) Hacı Aga Hüseyin Kummî’nin (ö. 1365/1946) ricası üzerine Meşhed’e gitti ve onun evinin üst katındaki, penceresinden İmam Rıza’nın (as) Âsitanesi’nin kubbelerinin göründüğü küçük bir odaya yerleşip çalışmalarını sürdürdü. Bu küçük odada kaldığı sürede Fevâidü’l-Radaviyye’yi kaleme almıştır. Muhaddis Kummî, Meşhed’e yerleşmeye karar verince, Hacı Aga Hüseyin Kummî Kum’a bir mektup yazarak kardeşi Ayetullah Hacı Seyyid Ahmed Tabatabaî’nin kızını Şeyh Abbas’a istedi. Eşinin Meşhed’e gelmesinden sonra Şeyh Abbas, Seyyid Sadreddin Sadr’ın (ö. 1373/1954) evinin yakınlarında küçük bir eve taşıdı.
Şeyh Abbas Kummî, 1341/1923 yılından itibaren Meşhed ulemasının ve talebelerin isteği üzerine Mirza Cafer Medresesi’nde perşembe ve cuma akşamları ahlak dersi vermeye başladı. Bu derslere binin üzerinde âlimin ve talebenin katıldığı rivayet edilir. Şeyh Abbas Kummî, Meşhed’de kaldığı dönemde defalarca Atabât-i Âliyat’ı (İmamların Necef, Kerbela, Kazımeyn ve Samerra’daki meşhedleri) ziyaret etmiş, üçüncü kez hacca müşerref olmuştur.
Rıza Han’ın İmam Rıza Asitanesi’ndeki Gevher Şad Camii’ne saldırısından sonra Şeyh Abbas Kummî, 1354/1935 yılında Necef-i Eşref’e hicret etti ve ömrünün sonuna kadar orada kaldı.
Irak’ta kaldığı süre içerisinde yaz mevsiminde daha serin bölgeler olan Lübnan ve Suriye’ye yolculuk eden Şeyh Abbas Kummî, 1359/1941 yılında Irak-Suriye ilişkilerinin bozulmasından dolayı yaz mevsimini Necef’te geçirmek zorunda kaldı. Bu yüzden de önceden var olan hastalığı ağırlaştı ve 65 yaşında, 23 Zilhicce 1359 (22 Temmuz 1941) tarihinde ruhunu Hakk’a teslim etti. Cenaze namazı İkinci Mirza’nın vefatından sonra Şiî merciliğinin lideri konumunda bulunan Ayetullah Seyyid Ebulhasan Isfahanî (ö. 1365/1946) tarafından kıldırılan Şeyh Abbas Kummî, çok sevdiği üstadı Muhaddis Nuri’nin İmam Ali (as) Türbesi’nin avlusunda bulunan kabrinin yanına defnedilmiştir.
Muhaddis Kummî, rivayet icazeti verme yetkisine sahip olan meşayihtendi. Nitekim döneminin önde gelen âlimleri, ezcümle İmam Humeynî (ö. 1989), rivayet icazetini Şeyh Abbas Kummî’den almışlardır.
Muhaddis Kummî dindar, sade bir yaşam tarzını benimsemiş, dünyanın aldatmacasına asla kapılmamıştır. Humusun imam hakkından hiç faydalanmamış, Tahranlı bir tacirin teberru kastıyla kendisine gönderdiği az miktardaki aylıkla geçinmeyi tercih etmiştir. Hindistan’ın Bombay şehrinden ziyaret maksadıyla Necef’e gelen iki zengin kadının kendisine yetmiş beş rupiye aylık bağlama teklifini de geri çeviren Muhaddis Kummî, oğlunun bağışı kabul etmesine yönelik ısrarına şu şekilde cevap vermiştir:
“Ben şimdi harcadığım kadarının hesabını yarın kıyamet gününde Allah’a ve İmam Zaman’a (af) nasıl vereceğimi bilmezken, bu benim zihnimi yeterince meşgul ederken yükümü nasıl ağırlaştırabilirim?”
Ömrü araştırma yapmakla, okumakla ve yazmakla geçen Şeyh Abbas Kummî hakkında Aga Buzurg Tahranî (ö. 1970) şöyle yazar:
“Muhaddis Kummî’nin zihni daima çalışmalarıyla meşguldü. Araştırmak ve yazmak onda bir çeşit aşka dönüşmüştü, hiçbir şey onu bu aşkından vazgeçiremezdi. O, bu yolda engel tanımazdı.”
Otuz beş yılını Sefinetü’l-Bihâr’ı yazmaya adayan Şeyh Abbas Kummî, bu çalışması sırasında, bazısı telif, bazısı tercüme ve bir kısmı da telhis formatında altmıştan fazla eser vücuda getirmiştir ve eserlerinin neredeyse tamamı kendi alanlarında başvuru kaynağı olmuştur. Şeyh Abbas Kummî’nin rical, ahlak, fıkıh, kelam, lügat, dua edebiyatı, tarih ve bilhassa hadis alanlarında yazdığı kitaplarının bazıları şunlardır:
1. Mefâtihü’l-cinân (On Dört Masum’dan nakledilen duaları derlediği Cennetlerin Anahtarları başlıklı dua mecmuası)
2. Menâzilü’l-ahiret (Ahiret Menzilleri, elinizdeki kitap)
3. Müntehâü’l-âmâl (On Dört Masum’un hayatı)
4. Nefesü’l-mehmûm (İmam Hüseyin’in Kerbela’da şehid edilmesinin anlatıldığı maktel)
5. el-Küney ve’l-elkâb (Şiî ve Sünnî âlim, şair, edip ve âriflerinin hayatı)
6. Sebilü’r-reşâd (Şia’nın itikadı, bilhassa mebde ve meâd inancı üzerine bir çalışma)
7. ed-Dürerü’n-nazîm fî lügati’l-Kur’âni’l-azîm (Kur’ân’ın sözcük bilgisine dair bir çalışma)
8. Tuhfetü’l-ahbâb fî terâcimi’l-ashâb (Hz. Peygamber’in ve Masum İmamlar’ın sahabîlerinin biyografileri)
9. el-Fusûlü’l-aliyye fî menâkibi’l-Murtazaviyye (Hz. Ali’nin menkıbelerine ve üstün ahlakına dair bir derleme)
10. Mekâlidü’l-felâh fî ameli’l-yevm ve’l-leyle (Gece ve gündüz amellerine dair rivayetlerin bir derlemesi)
11. Sefinetü’l-Bihâr ve medinetü’l-hikem ve’l-âsâr (Allame Meclisî’nin Bihârü’l-envâr adlı hadis mecmuasının konu esaslı kataloğu)
___
Kaynakça:
Şeyh Abbas Kummî’nin biyografisini yazarken şu yazılardan faydalandık:
Seyyid Ali Mir Şerifî, “Yâdî ez Merhum Muhaddis Kummî”,
Keyhan-i Ferhengî, 1366, sayı: 41, s. 36-38;
Muhammed Taki Edhemnejad, “Hacı Şeyh Abbas Kummî: Hadis-i Necabet 1”
Mubelliğân, 1385, sayı: 88, s. 114-122.