.
.

 Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla

Uğur Aktaş

Takvimler 31 Temmuz 2024’ü gösterirken şehitler kervanına 2 şehit daha katıldı. Hamas Lideri İsmail Heniyye ve Hizbullah komutanı Fuat Şükür. Her iki şehidimiz de ömrünü Siyonist İsrail ile mücadeleyle geçirdi.

1963 yılında Gazze’de bir mülteci kampında gözlerini dünyaya açan Heniyye, ömrünün tamamını Filistin’in özgürlüğüne adamıştı. Bu uğurda sonucunun her türlü zafere çıkacağına emin olarak cihadını sürdürdü. Ve cihadını şehadetle taçlandırarak adına Şehit ünvanını ekletip mücadele bayrağını kendisinden sonra gelecek kişiye teslim etti. Yani Yahya Sinvar’a.

Bir diğer şehidimiz Fuat Şükür’de ömrünü terör yapılanması İsrail’le mücadele için geçirmiş bir komutandı. Direniş Cephesi’nin savunucusu Hizbullah’ın kurulduğu günden beri şehadet arzusuyla görev yapan Şehit Fuat Şükür, Rabbinin çağrısına 31 Temmuz’da “Lebbeyk” diyerek cevap verdi.

Bu 2 isim ve konumları, düşmanın Direniş Cephesi’ne saldırılarında millet, ülke, mezhep gibi hiçbir farklılığı gözetmediğini, tek hedefinin Siyonist rejim karşısında Direniş Cephesi’nde olan kişileri yok etmek amacını taşıdığını gösteriyor.

Düşmanın çözemediği ve yanıldığı nokta şudur: İşgal edilen bir İslam toprağı, işgal edilmiş olarak kalamaz ve elbet özgürlüğüne kavuşur, kavuşmalıdır. Bu özgürlük için her daim mücadele erleri ortaya çıkacak ve öldürülseler dahi yerine yeni erler geçecektir. Filistin mücadelesinde Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz Rantisi, Fethi Şikaki, Seyyid Abbas Musavi, İmad Muğniye, Hacı Kasım Süleymani, Fuat Şükür ve İsmail Heniyye gibi nice komutanlar birbiri ardınca şehitler kervanına katılırken yerlerine hep yenileri geldi. Hamas’ın yeni lideri Yahya Sinvar’da ömrünü İsrail zindanlarında geçirmiş ve Şehit İsmail Heniyye gibi hayatını bu yola adamış mücadele adamıdır. İsrail’le mücadele bu liderle kaldığı yerden devam edecektir.

Peki cevap nerede, ne zaman ve ne olacak? İsrail’in bu suikastlarının cevapsız kalacağı düşünülmemeli ve aynı zamanda şu gerçek unutmamalıdır: Direniş Cephesi bir savaşın içindedir, bir kavganın değil. Kavga ve savaş birbirinden farklı 2 kavramdır. Kavgada hiçbir hesap yapılmadan, sonucu hesaplanmadan, önü arkası görülmeden hasıma saldırılır. Eğer hasım iyi hazırlanmışsa atacağınız bir iki yumruk sonrası sağlam bir dayak yemeniz kaçınılmazdır. Ama savaş böyle değildir. Savaş uzun bir süreye ve stratejiye yayılır. Yeri gelir saldırır, yeri gelir geri çekilirsiniz.

Bazen farklı müttefikler ararken, bezen müzakerelere geçersiniz. Bunlar tamamen stratejidir. Yapılan mücadele savaş olarak düşünüldüğünde ulaşılmak istenen hedefe ilerlemek için acele edilmemeli ve sabırla adılar atılmalıdır. Direniş Cephesi’nin de bir savaş hesabı var. Bu hesapla ilgili kısa bir bilgi verdi Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah. Yaptığı son konuşmada, şu an ki sessizliğin de sürdürülen savaşın bir parçası olduğunu açıkça belirtti. Unutulmamalıdır ki bataklıktaki 3-5 sineği öldürmek çözüm ve zafer değildir. Bu işin zaferi bataklığı kökünden kurutmaktır. Direniş Cephesi’de adımlarını bu yolda sabırla atmaktadır.

I. Uluslararası Günümüz İslam Dünyasında Din Anlayışları Sempozyumu I. Uluslararası Günümüz İslam Dünyasında Din Anlayışları Sempozyumu

Televizyonlarda boy gösteren bir kısım yorumcu bu gerçekleri göz ardı ederek “Neden İran Tel Aviv’e saldırmıyor? Neden Hizbullah kuzeyden İsrail’e girmiyor?” gibi sözler sarf ediyorlar. Arkadaşlar, siz bu söylemleri bir kenara bırakın da öncelikle ülkemizin güvenliği için bizim yapmamız gereken gerçeklerle yüzleşin ve bunları dillendirin. Bugün ülkemizde konuşulması gereken şudur: İsrail bölgemizdeki diğer ülkelerden çok bizler için tehdittir. Siyonist İsrail’in Arz-ı Mev’ud planı içinde Türkiye’mizin büyük bir kısmı var. Düşman hiçbir sınır tanımadan çevresindeki ülkelere saldırıyor. Lübnan ve Suriye ile işleri bitince bizimle komşu olacaklar. İsrail’in orada duracağını mı sanıyorsunuz? PKK’ya verilen silah ve mühimmat desteği ABD ve İsrail tarafından yapılıyor. Bu gerçek gün gibi ortada dururken düşmanımızı hala mı göremiyoruz? Bizimle sınır olduklarında bir taraftan kendileri direk saldırırken diğer taraftan PKK’yı ve yeni beslemeleri IŞİD’i taşeron örgüt olarak üzerimize salacaklar. Bu gerçeği neden görmüyoruz?

Türkiye’nin acil olarak İsrail’e dur demesi gerekiyor. Bunun için ilk yapılması gereken başta Kürecik Radar Üssü olmak üzere ABD ve İsrail kontrolünde olan tüm üslerin kapatılmasıdır. Çünkü kendimizi korumak için havalandıracağımız uçaktan tutun, düşmana atacağımız bir füzenin bilgisine kadar tüm istihbarat, bizden önce anında ABD ve İsrail’e ulaştırılıyor. Bu üsler kapatılmadan Siyonist İsrail yaşadığımız coğrafya içinde başta ülkemiz olmak üzere tüm ülkeler için en büyük tehdittir. Bu durumda güvenliğimizden nasıl emin olabiliriz?

Editör: Hasan Bedel