Dua kul ile Allah arasında olan bir ip, dua kulun Allah ile olan konuşması, dua kulun Allah’a olan vuslatını sonlandırma arzusu, dua kulu Allah’a vardıran önemli eylemlerden birisi.

İnsan hayatta ulaşmak istediği bir arzusuna Allah’a yakarışta bulur. Bunu kimi zaman namazında, kimi zaman yolculukta, kimi zamanda yalnız kaldığında, kimi zaman ayakta ve bazen de hayaller kurarak yapar.

İnsanoğlunun sınırsız arzusuna ve sınırlı olan kudreti karşısında arzularına ulaşabilmek için yüce yaratıcının o sonsuz kudretine ihtiyacı vardır ve bize kul olduğumuzu hatırlatan ve en önemli kulluk eylemlerimizin başında gelir dua.

Sözlükte, “çağırmak, istemek, yardım dilemek” anlamlarına gelen “dua”; dinî bir kavram olarak, aciz ve zayıf olan kulun, bütün benliğiyle kudreti sonsuz Yüce Yaratıcı’ya yönelerek, hâlini O’na arz etmesi ve her türlü ihtiyacı için O’nun engin lütuf ve merhametine sığınmasıdır.

Duanın önemi yüce kitabımız Kuran­-ı Kerim’de ve Ehl-i Beyt hadislerinde çokça vurgulanmış, Allahu Teala kendisine dua etmeyen kulların değersiz ve varlık aleminden yoksun kişiler olduğuna değinmiştir.

“De ki: Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır.”[1]

Dua inanların düşmanlara karşı en önemli korunma silahı ve hiçbir bağlantı olmadan Allah’ ile kendisi arasındaki bağlantıdır ve Peygamber Efendimizin (saa) söylendiği gibi dinin direği yani  dinin onsuz eksik olduğu bildirilmiştir.

Allah Resulü (saa) şöyle buyuruyor:

“Dua, müminin silahı, dinin direği, yerin ve göğün nurudur.”[2]

“Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir.”[3]

Aslında dua etmek sadece insanlara has bir durum da değil. Bizler de daha geniş bir küme de diğer varlıklar gibi Allah’ın kullarıyız. Allah’ın diğer kulları da kendi görevlerini yerine getirirken, onun istediği doğrultuda hareket ederken Allah’a dua ederler. Onların her biri Allah’ın kudretinin, ilminin ve lütuflarının adeta bir nişanıdır ve bu görevlerini yerine getirirler. Biz de dua ederken bu büyük evrenin bir parçası, bu büyük bütünün bir unsuru olduğumuzu aklımıza getirebiliriz.

“Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir.”[4]

Ayrıca Allah bizi Kuran’da hem duaya teşvik ediyor hem de yapılan duanın cevapsız kalmayacağını müjdeliyor, biz inananlara düşende yapılan bu davete en güzel şekilde icabet etmemizdir.

“Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.”[5]

Allah’a en sıkıntılı bir dönemde samimi bir şekilde dua edenin (kâfir ya da mümin) duasına cevap vereceğini bildirir.

Bir başka konu ise edilen duanın leh ve aleyhte olmasıdır. Toplumlarımız bazen Allah’tan kendi hayrına dua ettiği gibi tersine de dua etmektedirler. Allah’a el açıp da dua edersek bunun cevapsız kalma ihtimali yok. Ancak bu cevap her zaman olumlu olmak zorunda da değil. Çünkü biz sınırlı bilgimizle kendimiz için hayırlı olmayan bir şey için de dua etmiş olabiliriz. Nitekim aşağıdaki ayette bu konu dile getirilmektedir.

“İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir.”[6]

Aşağıdaki hadisten anlaşılacağı üzere en önemli ve ibadetlerin kemale erme vesilesi olan araç duadır.

İmam Muhammed Bakır’ın (as) ashabından birisi kendisine şöyle sorar: “En iyi ve en üstün ibadet daha iyidir?” İmam buyurur: “Allah katında hiçbir ibadet kendi katında olan bir şeyin ondan istenmesinden daha iyi değildir ve hiçbir kimse Allah katında kendisine ibadet etmeyen ve O’ndan bir şey istemekten tekebbür eden kişi kadar buğzedilmiş değildir.”[7]

Merhum büyük âlim ve düşünür Ali Şeriati’nin de duasında olduğu gibi toplumumuzda ne eksiklik varsa ve olması gerenken neyse onu Rabden istemeliyiz ve toplumlarımız için onun bu duasına hep birlikte âmin demeliyiz:

 “Allahım!

-Âlimlerimize mesuliyet,

-Halkımıza ilim,

-Dindarlarımıza din,

-Müminlerimize aydınlık,

-Aydınlarımıza irade,

-Tutucularımıza kavrayış,

-Kadınlarımıza bilinç,

-Erkelerimize şeref,

-Yaşlılarımıza bilinç,

-Gençlerimize asalet,

-Öğretmenlerimize inanç,

-Öğrencilerimize de inanç,

-Uyuyanlarımıza uyanıklık,

-Uyanıklarımıza irade…”

[1] Furkan Suresi, 77. ayet: 

[2]  Usul-u Kâfi

[3]Mü'min/60 

[4]Nur/41 

[5]Bakara/186 

[6]İsra/11 

[7]Usul-u Kâfi