Yeni bin yıla henüz yeni girmiştik ki; yine bir Kurban Kesme tantanası sarmıştı memleketi...
Milenyumun ilk en cafcaflı, en çetrefilli dini ve toplumsal sorusu 2000 senesinin Mart ayında gündeme düşmüştü.
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi 'Kurban Bayramı kavurma şöleni değil!' diyerek rutini eleştiriyor, diğer ilahiyatçılar da bu duruma cephe alıyorlardı.
17 yıl önceki bu tartışmaların günümüzde daha da derinleşerek gündem olmasına az kaldı. Kredi kartı ile 12 taksitle alınan Kurbanlar için bir de faiz işlendiği hesap edildiğinde; garibim Anadolu insanı ne yapsın!?
'Kesmelisin!' diye görünmez ama hissi ağır bir dayatma var bu ülkede. Gelenekler, adetler ve sonradan hayatımıza girmiş alışkanlıkların Mafyavari yaptırımları hakim.
Ulemanın kahır çoğunluğu; 'Hacc'da bulunanlar için hayvan boğazlamak vaciptir' demiş ama belli ki, dini kimliği ağır basan Devlet-i Aliye-yi Osmani'nin halkı; 'Gidemedük, bari buracıkta Haculara eşlük edelüm!' diyerek böyle bir işe girişmiş, hoş da karşılanmış ve üzerimize yapışmış kalmış.
İş o hadde gelmiş ki, Kurban kesmeyen eleştirilmiş, kimisi laf altında kalmaktansa borç altında kalırım diyerek, borç-harçla kurbanını kesmiş.
Kurban ile Allah'a yakınlaşmayı ümit eden bunca insan, aynı Kurban ile harama düşünce 'Hayaller ve Hayatlar' deyivermiş.
Tam on yedi sene önceydi; "Ne Hz. İbrahim'e (as) koç inmiştir, ne de ona, oğlunu kurban et, denmiştir." diyordu Prof. Dr. Hüseyin Hatemi.
"İbrahim Peygamber rüyasında Allah tarafından sınanmıştır. O nedenle kurban kesmenin ibadetle bir ilişkisi yoktur. 1989'a kadar kurban kestim ancak sonra kesmekten vazgeçtim. Hz. Muhammed (saa) hayvana eziyeti yasaklamıştır. Hacc'a gitmeyi planlıyorum ve gittiğimde kurban kesmeyeceğim. Kurban terimi Allah'a yakınlaşma vesilesidir. Kurbandan kasıt bir koyunun ilkel şartlarda kesilmesi demek değildir. Kuran'da 'boğazla' emrine hiçbir zaman yer verilmez. Bir o kadar önemli olan da kurban kanının alna sürülmesi davranışıdır ki onun da temelinde putperestlik yatar. Günlük dilimizde, kurban denilince akla kurbanlık koyunlar geliyor. Ama kurban, başkası için kendi varlığından harcayabilmek demektir. Kurban, Allah'a ulaşma vesilesidir. Kestiğimiz hayvanın ne kanı ne eti Allah'a erişir. O halde kurban bayramını kavurma şölenine çevirmenin ibadetle ne gibi bir ilgisi olabilir? Hayvan kesmek yerine örneğin depremzedelere para yardımı yapalım. Etini dağıtmadan kurban kesmenin, kasaptan et almaktan pek de farkı yok." diye de konuyu naif sesi ve tane tane konuşmasıyla özetliyordu.
Hoş bu sözlerden sonra büyük bir kitle Hatemi Hoca'ya cephe almışken, hatırı sayılır bir kitle de ona derinden destek vermişti.
Farklı Kurban Bayramı arefelerinde derin dondurucu satışlarında patlama olunca ise, Merhum Yaşar Nuri Öztürk devreye girmiş: 'Eti istifleyerek kurban/yakınlaşma olmaz' diyerek geneli eleştirmişti.
Aslında sözü uzatmak istersek Kurban'a dair yüzlerce tartışma konusu bulabiliriz ama en iyisi 'Herkesin hayatına kimse karışamaz' sözü ile dinin önüne geçen adetlerin hakimiyetine bu sene de boyun eğerek gelecek yılı beklemek daha iyidir diye düşünüyorum.
Şimdiden Hayırlı ve Bereketli Bayramlar